Geri

   

 

 

İleri

 

ÎSÂGÛCÎ

Esîrudddin el-Mufaddal b. Ömer es-Semerkandî

el-Ebherî (ö.663/1265)  

1

ÎSÂGÛCÎ

Esîrudddin el-Mufaddal b. Ömer es-Semerkandî

el-Ebherî (ö.663/1265)

Mukaddime

Rahman Rahîm Olan Allah'ın İsmiyle

Üstad, imâm, âlim, sonraki neslin önde geleni ve örnek hukemâdan

-        Allah yerini güzelleştirsin ve kabrini cennet kılsın -

Esîrüddîn el-Ebheri der ki:

Başarılı kıldığından dolayı Allah'a hamd ederken

Ondan, kendi yoluna yöneltmesini diler, Hazret-i Muhammed (sallalahü aleyhi ve sellem)’e ve bütün nesline salât ederiz.

İmdi: İşbu risale Mantık konusunda olup biz burada - iyilik ve ihsanın kaynağı olan Allah'a sığınarak - herhangi bir ilme yeni başlayanların bilmesi gereken hususları ortaya koyduk. 

Lâfzın Delâleti 

Konuluş bakımından anlamlı olan lâfız konulduğu anlamın tamamını örtüşme (bi'l-mutâbaka), -şayet varsa- parçasını içlem (bi't-tazammun), zihindeki çağrışımını da gereklilik (bi'l-iltizâm) yoluyla gösterir.

"İnsan" lâfzının "düşünen canlı"yı göstermesi örtüşmeye, ikisinden birini göstermesi içleme, bilme ile yazma sanatına olan yeteneği göstermesi de gerekliliğe örnektir.

Vadi' yoluyla manaya delâlet eden lâfızlar vaz'edildiği mananın tamamına "delâlet-i mutabıkıyye" tarikiyle delâlet eder.

Vaz'edildiği mananın eğer cüz’ü varsa, lâfız o cüz'e de "delâlet-i tazammuniyye" yoluyla delâlet eder.

Lâfız mevzu-ı lehinin zihnen lâzımı olan bir kısım manalara da "delâlet-i iltizâmiyye" yoluyla delâlet eder.

Bu üç türlü delâletin misali "insan" lâfzıdır. Zira bu lâfız [manasının tamamı olan] "düşünebilen canlı'ya delâlet-i mutâbıkıyye, bu ikisinden [düşünebilen ve canlı] birine de delâlet-i tazammuniyye yoluyla delâlet eder. Aynı lâfız, ilme ve yazı sanatına kabiliyeti olana da delâlet-i iltizâmiyye suretiyle delâlet eder.

متن إيساغوجي

في المنطق

لأثير الدين الفضل بن عمر لأبهري

٦٦٣  هـ   -١٢٦٥ م)

المقدمة

بسم اللّه الرحمن الرحيم

لأثير الدين المفضّل بن عمر الأبهري

قالَ الشَّيْخ الْإِمَامُ أَفْضَلُ المُتَأخَّرِينَ، قُدْوَةُ الحُكَمَاءِ الرَّاسِخِينَ أَثيِرُ الذِّينِ الْأَبْهَرِيُّ، طَيَّبَ اللّه ثَرَاهُ، وَجَعَلَ الجَنَّةَ مَثْوَاهُ:

نَحْمَدُ اللّه تَعَالَى عَلَى تَوْفِيقِهِ. وَنَسْأَلُهُ هِدَايَةَ طَرِيقِهِ. وَنُصَلَّي عَلَى سَيِّدنَا مُحَمَّدِ وَعِتْرتِهِ أَجْمَعِينَ.

وَبَعْدُ: فَهذِهِ رِسَالَةٌ فِي المَنْطِقِ.

أَوْرَدْنًا فِيهَا مَا يَجِبُ اسْتِحْضَارُهُ لِمَنْ يَبْتَدِئُ فِي شَيءٍ مِنَ الْعُلُومِ.

مُسْتَعِينًا بِاللّه تَعَالى، إِنَّهُ مُفِيضُ الْخَيْرَ وَالجَودِ.  

اللَّفْظْ الدَّالُّ يَدُلُّ عَلَى تَمَامِ مَا وُضِعَ لَهُ .

بِالْمُطابَقَةِ: وَهُوَ عَلَى جُزْئِهِ

بِالتَّضَمُّنِ: إِنْ كَانَ لَهُ جُزْءٌ .

وَعَلَى مَا يُلاَزِمُهُ فِي الذِّهْنِ بِالاِلْتِزَامِ.

كَالْإِنْسَانِ. فَإنَّهُ يَدُلُّ عَلَى الحَيَوَانِ النَّاطِقِ بِالمُطَابَقَةِ،

وَعَلَى أَحَدِهِمَا بِالتَّضَمُّنِ.

وَعَلَى قابِلِ التَّعَلّمِ، وَصِنَاعَةِ الْكِتَابَةِ بِالاِلْتِزَامِ.