Geri

   

 

 

İleri

 

2. Sabahtan Akşama Kadar Susup Konuşmamanın Yasaklığı

1058- Güzel bir isnadla Hazret-i Ali'den (radıyallahü anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'den şöyle ezberledim:

“Buluğa erdikten sonra yetimlik yoktur. (Çocuk malına ve işine sahib olur). Birgün akşama kadar (cahiliyet devrinde yapıldığı gibi) susup konuşmamak yoktur. (Hayırlı şeyler söylenir, zikir yapılır). "[22]

İmâm Ebû Süleymân el-Hattâbî'den (radıyallahü anh) "Meâlimu's-Sünen'de rivâyet edilmiştir. O, bu hadisin açıklamasında şöyle demiştir: Cahiliyet devri insanlarının âdetlerinden ve ibâdetlerinden biri de susmak idi. Onlardan biri ibâdet maksadıyla tenhaya çekilir ve gece-gündüz susar ve konuşmazdı. Müslümanlar bundan yasaklandılar. Zikretmekle ve hayırlı söz söylemekle emredildiler.

1059- Kays ibn Ebi Hâzim'den (Allah ona rahmet etsin) yapılan rivayetde, o şöyle demiştir: Ebû Bekir es-Sıddîk Ahmes kabilesine Zeyneb adındaki bir kadının yanına vardı. Onu konuşmuyor bir hâlde gördü. Bunun üzerine şöyle dedi: Bu kadında ne var ki, konuşmuyor? (Yanında bulunanlar) dediler: O konuşmamayı kasdetmiştir. Ebû Bekir ona konuş; çünkü bu yaptığın helâl olmaz. Bu cahiliyet işlerindendir, dedi. O da konuştu.

Fasl

Bu bölümle ilgili meseleleri tamamlamış oldum. Şimdi bunlara konuyu tamamlayacak bazı hadisleri ilâve edip güzel bir şekilde bölüme son vermeyi uygun gördüm. Bunlar da İslâm'ın dayanağı olan hadislerdir. Bunlar üzerinde âlimlerin dağınık şekilde ihtilâfları vardır. Benim ilâve ettiklerimle beraber onların sözlerinin toplamı otuz kadar hadistir.

1060- Birinci hadis, Ömer ibn'l-Hattâb'ın (radıyallahü anh) hadisidir:

“Ameller niyetlere göredir."[23] Bu kitabın başında açıklaması geçmişti.

1061- İkinci hadis: Hazret-i Âişe'den (radıyallahü anha) rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Bu üzerinde bulunduğumuz bu şeriatımız üzerine şeriattan olmayan bir şeyi icad edenin işi reddir (o bizden değildir).[24]

1062- Üçüncüsü: Nu’mân ibn Beşir'den (radıyallahü anhüma) rivâyet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: ('Helal bellidir (açıktır). Haram da bellidir. Bunların arasında şübheli şeyler vardır. İnsanların çoğu onları bilmez. Kim şübhelerden sakınırsa, dinini ve şerefini kurtarmış olur. Kim şübheli şeyler içine düşerse, haram içine düşer. Bunun hali, yasak bölge çevresinde hayvan otlatan çobana benzer. Yasak bölgeden faydalanmaları yakın olur. Dikkat edin, her idarecinin yasağı vardır. Allahü teâlâ’nın yasağı da haramlarıdır. Dikkat edin! Bedende bir et parçası vardır ki, o düzeldiği zaman bütün beden düzelir. O bozulduğu zaman da bütün beden bozulur. Dikkat edin! O et parçası kalbdir."[25] Bu hadisi Sahîhayn'da rivâyet ettik.

1063- Dördüncüsü: İbn Mes’ûd'dan (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre, sadık olan ve doğrulanan Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem bize anlatmıştır:

“Sizden her birinizin yaratılışı annesinin karnında kırk gün nutfe olur. Sonra bu kadar zaman kan pıhtısı olur. Sonra bu kadar zaman et parçası olur. Sonra melek gönderilir de ona ruh üfürür ve dört sözle emredilir: Rızkını, ecelini, amelini şakî yahut said olduğunu yazmakla... Kendisinden başka İlâh olmayan Allah'a and olsun ki, sizden biriniz cennet ehlinin işini yapar; öyle ki onunla cennet arasında ancak bir arşın kalır. Kader üzerine geçer de cehennem ehlinin amelini işler. Böylece cehenneme girer. Sizden biriniz de, cehennem ehlinin amelini işler; öyle ki, onunla cehennem arasında ancak bir arşın kalır. Sonra onun üzerine kader geçer de, cennet ehlinin işini yapar. Böylece cennete girer."[26]

1064- Beşincisi: Hasan ibn Ali'den (radıyallahü anhüma) rivâyet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah'dan şöyle dediğini ezberledim:

"(Söz ve hareketlerden) sana şübhe verenleri bırak da, sana şübhe vermeyen (sağlam ve kesin) şeylere bak (onları yap)."[27]

1065- Altıncısı: Ebû Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"İnsan'ın gereksiz olan şeyleri terk etmesi, onun güzel İslâm oluşundandır."[28]

1066- Yedincisi: Enes'den (radıyallahü anh) Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:

“Hiç biriniz kendi nefsi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe (kemal üzere) îman etmiş olmaz. "[29]

1067- Sekizcisi: Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Allahü teâlâ (bütün noksanlıklardan münezzeh olup) pâkdir; ancak pâk (ve temiz olan) şeyi kabul eder. Allahü teâlâ peygamberlere emrettiği şeyi Mü’minlere de emretmiştir. Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur:

"Ey peygamber! Pâk (temiz ve helâl) şeylerden yeyin ve salih amel işleyin. Ben sizin yaptıklarınızı biliyorum."[30] Yine Allahü teâlâ:

"Ey îman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz pâk (helâl ve temiz) şeylerden yeyin." buyurmuştur.[31]

Sonra peygamber (hadisde sözü geçen) adamın durumunu anlatarak dedi ki, nihâyet yolculuğu toz-toprak ve saçları dağınık bir şekilde uzatır. (Bu güçlük içinde müsafirin duâsı makbul olduğu hâlde) ellerini göğe doğru kaldırır: Ey Rabbim, ey Rabbim! der. Oysa ki, onun yiyeceği haramdır. İçeceği haramdır, giyeceği haramdır ve haramla beslenmiştir. Bunun duâsı nasıl kabul olunur? Böyle haramlar içinde olan adamın duâsını Allah kabul etmez; Duâsı makbul olan yolculardan biri de olsa."[32]

1068- Dokuzuncusu:

“Zarar da yoktur, zarara sokmak da yoktur" hadisidir. Bunu mürsel olarak Muvatta'da ve Darekutnî ile başkasının Sünen'lerinde muttasıl yollarla rivâyet ettik. Hasen Hadisdir.

1069- Onuncusu: Temîmu'd-Darîden (radıyallahü anh). yapılan rivâyete göre Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem buyurmuştur." Din nasihattir (öğüttür). Biz, kim için (nasîhattır)? dedik. Şöyle Buyurdu: Allah için, kitabı için, peygamberi için, müslümanlann idarecileri için ve müslümanların bütünü için..."[33] (Allah için nasihat, O'na îman etmek ve şirk koşmamaktır. Kitabı için nasihat, Kitabın Allah tarafından indirildiğine ve Allah kelâmı olduğuna îman edip hükümleri ile amel etmektir. Peygamber için nasihat, onun risâletine îman edip Allah'dan getirdiği her hükmü kabullenip doğrulamaktır. Müslümanların idarecileri için nasihat, hak olan yerde onlara yardımcı olmak ve o işde onlara itaat etmektir. Diğer bütün müslümanlar için nasihat, dünya ve ahiretlerinin selâmeti için onlara doğru yolu göstermektir.)

1070- Onbirincisi: Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre, o Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in şöyle dediğini dinlemiştir:

“Size hangi şeyi yasakladımsa ondan kaçının. Hangi şeyi de size emretümse, ondan gücünüzün yettiğini yapın. Sizden öncekileri helâk eden ancak sorularının çokluğu ve peygamberlerine karşı ihtilafları olmuştur.[34]

1071- On ikincisi: Sehl ibn Sa'd'tan yapılan rivâyete göre şöyle anlatmıştır:

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e bir adam gelip:

Ey Allah'ın Resûlü! Bana bir amel göster ki, onu yaptığım zaman Allah beni sevsin, insanlar da beni sevsin? dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

Dünyadan (zevk ve eğlencelerinden) yüz çevir, Allah seni sever, insanlarda olan şeylerden yüz çevir, insanlar seni sever, buyurdu. "[35]

1072- On üçüncüsü: İbn Mes’ûd'dan (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem:

“Allah'dan başka İlâh olmadığına ve benim de Allah'ın peygamberi olduğuma şâhidlik eden hiç bir müslüman kişinin kanı helâl olmaz; ancak üç şey için helâl olur: Nikâhlı olduğu hâlde zina eden, üzerine kısas gereken, dinini terk edip İslâm toplumundan ayrılan.[36]

1073- On dördüncüsü: İbn Ömer'den (radıyallahü anhüma) yapılan rivâyete göre Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“İnsanlar: Allah'dan başka ilâh yoktur ve Muhammed de Allah'ın Resûlüdür diye şehâdet getirinceye, namazı gereği üzere kılıncaya ve zekâtı verinceye kadar onlarla savaşmakla emrolundum. Bunları yaptıkları zaman benden canlarını ve mallarını korumuş olurlar; ancak İslâm hakkı için müstesna çünkü İslâmın emrettiği kısas ve haram kıldığı zina ve irtidat gibi işlerde hüküm ne ise yerine getirilir. İç niyetleri itibarı ile de onların hesabı Allah'a aittir."[37]

1074- On beşincisi: İbn Ömer'den (radıyallahü anhüma) rivâyet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'dan başka İlâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resûlü olduğuna şehadet etmek. Namazı (adâb ve erkânı ile) kılmak. Zekâtı vermek. Hacc görevini yapmak ve Ramazan ayını oruç tutmak."[38]

1075- On altıncısı: İbn Abbâs'dan (radıyallahü anhüma) yapılan rivayete göre, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Eğer insanlara sadece davaları üzere (şahid ve belgeleri olmaksızın) insanların malları verilmiş olsaydı, erkekler bir toplumun mallarını ve canlarını (ele geçirmek için) iddia ederlerdi. Fakat iddia sahibine delil, inkâr edene de yemin gereklidir. "[39] Hadis bu lâfızda hasendir ve bir kısmı da Sahîhayn'da mevcuttur.

1076- On yedincisi: Vâbisa ibn Mabed'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyette kendisi Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

"— Sen iyilikten ve günahdan sormaya mı geldin? dedi. Vâbısa:

— Evet dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Kalbine danış. İyilik canının rahat ettiği ve kalbinin huzur bulduğu şeydir. Günah, canı tırmalayan ve kalbi rahatsız eden şeydir; insanlar (âlimler) sana fetva verse ve verseler bile..." buyurdu.[40] Nevvas ibn Sim'an'dan (radıyallahü anh) Müslim'in Sahîhinde rivâyet edildiğine göre Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem buyurmuştur:

“İyilik, güzel ahlâktır. Günah ise, canını kurcalayan ve insanların onu bilmesinden hoşlanmadığı şeylerdir."

1077- On sekizincisi: Şeddâd ibn Evs'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Allahü teâlâ her şey için güzel işlem yapılmasını emretmiştir. Öldürdüğünüz zaman öldürme şeklini güzel yapın. Hayvan boğazladığınız zaman kesmeyi güzel yapın; hayvanını rahatlandırmak için sizden biriniz kesmesi hâlinde bıçağını bilesin."[41]

1078- On dokuzuncusu: Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Allah'a ve âhiret gününe îman eden, hayır söylesin yahut sussun. Allah'a ve âhiret gününe îman eden komşusuna ikram etsin. Allah'a ve âhiret günene îman eden, müsafirine ikram etsin."[42]

1079- Yirmincisi: Ebû Hüreyre'den rivâyet edilmiştir:

“Bir adam Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e: Bana öğüt ver, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Öfkelenme! buyurdu. Adam tekrarlayıp durdu (ilk söz üzerinde durdu. Yine de) Peygamber, Öfkelenme dedi.[43]

1080- Yirmi birincisi: Ebû Sa'lebe el- Huşenî'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Aziz ve yüce olan Allah bir takım farzlar emretmiştir; onları kaybetmeyiniz. Bîr takım sınırlar da koymuştur; onları aşmayın. Bir takım şeyleri de haram kılmıştır; onları tanimâmazlık yapmayın. Size merhamet için bir kısmımda Allah unutmaz olduğu hâlde açıklamamıştır. Siz onları araştırmayın."[44]

1081- Yirmi ikincisi; Muaz'dan (radıyallahü anh) yapılan rivâyette o şöyle demiştir:

“Dedim ki:

Yâ Resûlellah! beni cennete koyacak ve beni ateşten uzaklaştıracak bir işi bana bildir? Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

Sen büyük bir işten sordun. Aslında Allahü teâlâ'nın başarı verdiği kimse için o çok kolaydır. Allah'a ibâdet edersin; O'na hiç bir şeyi ortak koşmazsın. Namazı (gereği üzere) kılarsın, zekâtı verirsin, ramazan ayını oruç tutarsın ve Kabe'yi ziyaret edip hac yaparsın, buyurdu. Sonra:

Hayır kapılarını sana göstereyim mi? Oruç (kötülüklerden koruyan) bir kalkandır. Sadaka, ateşi suyun söndürmesi gibi, günahları yok eder. Bir de gece ortasında adamın namaz kılması... buyurdu. Sonra şu âyeti okudu:

"(Takva sahibi kullar ibâdet etmek için gece yatıp uyurlarken) yataklarından bedenleri ayrılıp uzaklaşır. Korkarak ve umarak Rablerine ibâdet ederler. Onlara verdiğimiz azıklardan (hayır işlerine) harcarlar. Yaptıkları salih ameller karşılığında kendileri için sevinç verici şeyden ne saklandığını hiç kimse bilmez."[45] Sonra: İşin başını, direğini ve yüksekliğin tepesini sana bildireyim mi? O, (Allah yolunda) cihaddır, buyurdu. Sonra: Bütün bunlara sahib bulunanı sana bildireyim mi? dedi. Ben dedim ki:

— Evet Yâ Resûlellah! Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dilini tutup: Bunu aleyhinde olmaktan engelle, dedi. Dedim ki:

— Ey Allah'ın peygamberi! Biz konuştuklarımızdan dolayı hesaba çekilir miyiz? Bunun üzerine:

— Sana anan ağlasın! İnşaları yüzleri üzere yahut hançerleri üzere ateşe düşüren dillerinin topladıklarından başkası mıdır? dedi.[46] Tirmizî demiştir ki, bu Sahîh ve hasendir.

1082- Yirmi üçüncüsü: Ebû Zer ve Muaz'dan (radıyallahü anhüma) rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"Nerede bulunursan Allah'dan kork. Kötülüğün arkasından iyilik yap ki, onu yok etsin. Güzel bir ahlâkla insanlarla idare edip yaşa."[47]

Tirmizî bu hasendir, demiştir. Güvenilir bir nüshasında da: Hasen olan Sahîh hadisdir, denmektedir.

1083- Yirmi dördüncüsü: lrbâz ibn Sâriye'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyette şöyle demiştir:

Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem bize bir va'z etti ki, ondan kalbler korktu ve gözler yaş döktü. Bunun üzerine biz şöyle dedik:

Yâ Resûlellah! Bu vaz ve nasihat, veda edenin nasihatına benziyor; bize öğüt ver. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

Size Allah'dan korkmayı (takva sahibi olmayı) başınıza geçen (müslüman bir) idareci köle bile olsa, onu dinleyip itaat etmeyi tavsiye ediyorum. Gerçek şu ki, sizden kim yaşarsa, çok ihtilâf görecektir. O hâlde benim sünnetime ve hak yol üzerinde olup hidâyete eren halifelerime bağlanın, dişlerinizle yapışıp onları tutun. Dinde olmayan yenilikleri yapmaktan sakının. Çünkü (dinden olmayan) her icad sapıklıktır, dedi. "[48] Tirmizî, hasen olan Sahîh bir hadisdir, demiştir.

1084- Yirmi beşincisi: Ebû Mes’ûd el-Bedrî'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“İlk peygamberlik kelâmından insanların ulaştığı söz şudur: Utanmadığın zaman, istediğini yap (her şeyi yapabilirsin). "[49]

1085- Yirmi altıncısı: Câbir'den (radıyallahü anh) rivâyet edilmiştir:

"Bir adam, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e sorup şöyle dedi: Bana söyle, ben farzları kılınca, ramazanı oruç tutunca, helâli helâl kabul edince, haramı da haram görünce ve bunların üzerine bir şey ilâve etmeyince cennete'girermiyim? Peygamber, evet dedi."[50]

1086- Yirmi yedincisi: Süfyân ibn Abdullah'dan (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre şöyle demiştir:

“Yâ Resûlellah! Bana İslâm hakkında bir söz söyle ki, senden başka hiç kimseye ondan sormayayım, dedim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki: Allah'a îman ettim, de. Sonra dosdoğru Ol”[51] Âlimler demiştir: Bu hadis, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in hikmetleri özetleyip bir araya toplayan sözlerinden biridir. Bu söz Allahü teâlâ’nın şu kelâmına uygundur:

"O kimseler ki, Rabbımız Allah'dır diyorlar sonra istikâmet üzere bulunuyorlar, onlara korku yoktur ve üzüntü çekmeyeceklerdir."[52]

Âlimlerin çoğunluğu demiştir ki, âyetle hadisin manası, Allah'a itaat etmeye devam edin, demektir.

1087- Yirmi sekizincisi: Ömer ibnü'l-Hattâb'in (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadisdir ki, orada Cibril Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e îmandan, islâmdan, ihsandan, Kıyâmet gününden sormuştu. Bu hadis meşhur olup Müslim'in ve başka kimselerin Sahîhlerinde vardır.

1088- Yirmi dokuzuncusu: İbn Abbâs'dan (radıyallahü anhüma) yapılan rivâyete göre şöyle demiştir:

“Bir gün ben, peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in (binmekte olduğu hayvan üzerinde onun) arkasındayım. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi:

Ey çocuk! Sana bir takım sözler söyleyeyim: Allah'ın hakkını koru (ona itaat edip emirlerini ve yasaklarını gözeterek gereğini yap); Allah'da seni (felâketlerden korur. Allah'ın hakkını koru, onu karşında yardımcı bulursun. İstediğin zaman Allah'dan iste. Yardım isteyince de Allah'dan yardım iste. Bil ki, Mü’minlerin hepsi bir şeyle seni faydalandırmak üzere toplansalar, ancak Allah'ın senin için takdir ettiği şeyle sana menfaat sağlarlar. Eğer sana bir şeyle zarar vermek için toplansalar, ancak senin aleyhine olarak Allah'ın takdir ettiği bir şeyle sana zarar verebilirler. (Artık Allah'ın takdirini tesbit eden) kalemler kalkmış ve amellerin yazılı bulunduğu sahifeler de kurumuştur (her şey tamam olmuştur)."[53] Tirmizî demiştir ki, hasen ve Sahîh hadistir.

Tirmizî'nin rivâyetinden başka bir rivâyette şu değişik ifade vardır:

“Allah'ın hakkını koru; O'nu (himayesini) yanında bulursun. Genişlik vaktında Allah'ı (kudret ve tasarrufu ile) tanımaya çalış; zorluk vaktında seni (yardımı ile) tanısın. Bil ki, senin başına gelmeyen şey, sana isabet etmeyecekti. Sana isabet eden şey de seni terk etmeyecekti." Hadisin sonunda da şu vardır:

“Bil ki başarı sabırladır. Genişlik de musibetledir. Muhakkak ki güçlükle kolaylık vardır." Bu hadisin ifade ettiği mana çok büyüktür.

1089- Otuzuncusu: Bununla otuz hadis tamamlanıyor ve kitab da sona eriyor. Hoş bir isnadla bu hadisi anlatacağız. Allah'dan hayırlı hatime dileriz.

Şeyhimiz Hâfız Ebû’l-Bekâ Halid ibn Yusuf el-Nablusi el-Dımeşkî (rahimehullah) bize anlatmıştır. Ebû Tâlib Abdullah ve Ebû Mansur Yunus ve Ebû’l-Kâsım Hüseyin ibn Hibetullah İbni Mısrî ve Ebû Ya'lâ Hamza ve Ebû Tahir İsmâîl bize anlatıp demişlerdir: el-Hâfız Ebû’l-Kâsım Ali ibn Hüseyin- bu Asakir'in oğludur- bize anlatmıştır. O demiştir ki, Şerif Ebû'l-Kasım Ali ibn İbrahim ibn Abbas Dimeşk hatibi el-Hüseynî bize söylemiştir. O da demiştir ki, Ebû Abdullah Muhammed ibn Ali ibn Yahya ibn Sülvan bize anlatmıştır. O da demiştir ki, Ebû’l-Kâsım el-Fadl ibn Ca’fer bize anlatmıştır. O demiştir ki, Ebû Bekir Abdurrahmân ibnu’l-Kâsım ibn'l-Ferec el-Haşîmî bize anlatmıştır. O da demiştir ki,

Ebû Müshir bize anlatmıştır. O da demiştir ki, Said ibn Abdülaziz, Rabia ibn Yezid'den, o da Ebû İdris El-Halvânî'den, o da Ebû Zer'den (radıyallahü anh), o da Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'den, o da Cibril aleyhisselâm'dan, Cibril de Allah Tebâreke ve teâlâ'dan bize nakletmiştir. Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur:

"Ey kullarım! Ben zulmü kendime haram kıldım ve onu sizin aranızda da haram yaptım. Öyle ise birbirinize zulmetmeyin.

Ey Kullarım! Siz gece ve gündüz günah işlersiniz. Ben ise günahları bağışlarım ve beis görmem. Benden mağfiret dileyiniz, sizi bağışlayayım.

Ey Kullarım! Hepiniz açsınız; ancak yedirdiğim kimse müstesna. Öyle ise benden rızık isteyin ki, size yedireyim.

Ey Kullarım! Hepiniz çıplaksınız; ancak giydirdiğim kimse müstesnadır. O hâlde benden giyecek isteyin de sizi giydireyim.

Ey Kullarım! Eğer sizden öncekilerle sizden sonraya kalanlarınız, insanlarınız ve cinleriniz, sizden en kötü bir adamın kalbinde olsalar, bu benim mülkümden hiç bir şey eksiltmez.

Ey Kullarım! Eğer sizden öncekilerle sizden sonraya kalanlarınız, insanlarınız ve cinleriniz sizden en saygılı bir adamın kalbinde olsalar bu benim mülküme bir şey katmaz.

Ey Kullarım! Eğer sizden öncekilerle sizden sonra kalanlarınız, insanlarınız ve cinleriniz bir yerde bulunsalar da benden duâ edip isteseler, ben de onlardan her insana dilediğini versem, bu da benim mülkümden bir şey eksiltmez; ancak bir iğnenin bir defa denize daldırılışı kadar onda azalma olur.

Ey Kullarım! İşte o iyi ve kötü yaptıklarınız işlerinizi (ilmimle ve meleklerimle) sizin için tesbit ediyorum. Kim işlerinde hayır görürse, Aziz ve yüce olan Allah'a hamd etsin. Hayırdan başkasını gören kimse de ancak kendi nefsini kötülesin."[54]

Ebû Müshir demiştir ki, Said ibn Abdülaziz şöyle anlatmıştır: Ebû İdris bu hadisi anlattığı zaman, iki dizi üzerine çökerdi.

Bu kitabdan kasdettiklerim bundan ibarettir. Kerîm olan Allah çeşitli ilimlerden önemli olan hoş ve nefis pek çok yararlan bu kitabda ihsanda bulunmuştur. Aynı zamanda bu kitabda gerçekleri kavrama ve sonuçları elde etme yolları vardır. Yüce Kur'ân'ın âyetlerini tefsir ve maksatlarım açıklama vardır. Sahîh hadislerin maksadlarını izah ve isnadlardaki ilimlerin nüktelerini beyan vardar. Fıkıh ilminin inceliklerini kalblerin davranışım ve başka şeyleri açıklayan hususlar mevcuttur. Sayılmayacak kadar çok olan nimetlerinden ve İhsan ettiği bu başarıdan dolayı övülmeye hak sahibi olan Allah'dır. Bu hizmete beni eriştiren Allah'a aittir minnet. Bunları toplamaya beni muvaffak kıldı, bunları bana kolaylaştırdı, bana yardım etti. Tamamlamayı da bana ihsan etti. Hamd ve minnet, fadl ve ikram ve şükür O'na mahsustur.

Ben Allahü teâlâ'nın fazlından istiyorum ki, bunlardan faydalanan salih kardeş duâ etsin ve beni Allah'ın rahmetine yaklaştırsın, kitabda bulunan faydalı şeylere de rağbet etsin ve faydalansın. Ben de Allah'ın rızası üzere amel etmeye ona yardımcı olmuş bulunurum. Bana çok merhametli ve lütufkâr olan Kerîm Allah'a veda ettiğim gibi, ana-babama, bütün dostlarımıza, kardeşlerimize ve bize iyilik edenlere ve diğer müslüman dindaşlarımıza emanetlerimize ve amellerimizin neticisine ve Allahü teâlâ'nın bize ihsan ettiği bütün nimetlere veda ediyorum.

Allah'dan istiyorum ki, hepimizi doğru yola iletsin ve sapık ve inad sahibi kimselerin hallerinden bizi korusun. Ziyadesi ile hayır yollan üzerinde bizi bulundursun. Yine Allahü teâlâ'ya yalvarıyorum ki, anlayış ve görüş sahibi kimselerin izleri üzere yürümeyi ve doğru söz ve hareketlerde başarılı olmayı bize rızık olarak versin. O, bağışı çok olan ikram sahibidir. Benim başarım ancak Allah'ın yardımı iledir. O'na güvendim ve O'na yöneldim. Allah bana yeter; O, ne güzel bir vekildir. Kuvvet ve kudret ancak Azîz ve Hakîm olan Allah'a mahsustur.

Evvel ve son, zahirde ve bâtında hamd Allah'adır. Allah'ın en pâk üstün ve en mükemmel rahmet ve selâmı, bütün yaratıklarının en hayırlısı olan efendimiz Muhammed üzerine olsun; Zikredenler onu her andıkça, gafiller de ondan habersiz kaldıkça...

Diğer peygamberlere de, hepsinin ailelerine de, diğer salih Mü’minîere de salât ve selâm olsun.

Bu kitabı derleyen Ebû Zekeriyye Muhyiddin (Allah onu bağışlasın) demiştir ki: altı yüz altmış yedi (hicri) yılında bu derlemeyi tamamladım. Ancak bu kitabdan sonra ilâvelerim müstesnadır. Kitabın rivâyeti için bütün müslümanlara icazet verdim...

------------------------

[1] Mü’min sûresi: 55

[2] Muhammed sûresi: 19

[3] Nisa sûresi: 106

[4] Âl-i İmrân sûresi: 15-17.

[5] Enfâl sûresi: 33.

[6] Âl-i İmrân sûresi: 135

[7] Nisa sûresi: 110

[8] Hûd sûresi: 3

[9] Nûh sûresi: 10.

[10] Hûd sûresi: 52

[11] Müslim, Ebû Dâvud.

[12] Buhârî. Tirmizî.

[13] Buhârî. Tirmizî. Nesâî.

[14] Ebû Dâvud, Tirmizî, İbn Mâce, İbn Sünnî, Nesâî, Hâkim, el-Müstedrek. (Tirmizî, bu Sahîh hadistir, demiştir.)

[15] Ebû Dâvud. İbn Mâce. Nesâî, el-yeymü velleyletü. Ahbed b. Hanbel.

[16] Müslim.

[17] Ebû Dâvud.

[18] Ebû Dâvud. (Tirmizî demiştir ki, bunun isnadı sağlam değildir.)

[19] Tirmizî. Dârımî. (Tirmizî demiştir ki, bu hasen hadistir.)

[20] İbn Mâce. Nesâî, el-yevmü velleyletü.

[21] Ebû Dâvud, Tirmizî, Hâkim, el-Müstedrek.

[22] Ebû Dâvud.

[23] Buhârî, Müslim.

[24] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. İbn Mâce.

[25] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.

[26] Buhârî. Müslim.

[27] Tirmizî, Nesâî. Tirmizî, Sahîh hadistir, demiştir.)

[28] Tirmizî. İbn Mâce. Hasen hadistir.

[29] Buhârî. Müslim. Nesâî. Tirmizî. İbn Mâce.

[30] Mü’minûn Süresi: 51.

[31] Bakara sûresi: 172.

[32] Müslim.

[33] Müslim. Tirmizî

[34] Buhârî. Müslim. Tirmizî. Nesâî.

[35] İbn Mâce. Hakim, el-Müstedrek. Hasen Hadistir.

[36] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.

[37] Buhârî. -Müslim.

[38] Buhârî. Müslim. Tirmizî. Nesâî.

[39] Ebû Dâvud. Beyhakî. Tirmizî. Nesâî. Müslim. Buhârî.

[40] Ahmed b. Hanbel. Dârimî. Müslim. Hasen Hadistir.

[41] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.

[42] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud.

[43] Buhârî. Tirmizî. Muvatta'.

[44] Dârakutnî. Ebû Naim, el-Hilye.

[45] Secde Süresi: 16-17

[46] Tirmizî. İbn Mâce. Ahmed b. Hanbel. Beyhakî.

[47] Tirmizî.

[48] Ebû Dâvud. Tirmizî. Ahmed b. Hanbel. İbn Mâce.

[49] Buhârî. Ebû Dâvud.

[50] Müslim.

[51] Müslim. Tirmizî. İbn Mâce.

[52] Ahkâf sûresi: 13

[53] Tirmizî. Ahmed b. Hanbel.

[54] Müslim. Tirmizî. Bu hadis Sahîhtir. Ahmed b. Hanbel.