1. Dili Koruma Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur: "İnsan bir söz söylerse muhakkak onun yanında hazır bir gözetleyici (melek) vardır."[1] "Senin Rabbin (kullarının her yaptığını görüp) gözetleyendir."[2] Allah Sübhânehu ve teâlâ’ınn ihsanı ile geçen bölümlerde müstehab olan zikirleri ve bunların benzerlerini anlattım. Şimdi bunlara sözlerden haram yahut mekruh olanları eklemek istedim ki, kitab böylece lâfızlara ait hükümleri toplamış ve onların kısımlarını açıklamış olsun. Her mükellefin bilmek ihtiyacında bulunduğu hükümleri bunlar içinden seçip anlatacağım. Anlatacaklarımın çoğu bilinen şeylerdir. Onun için çoğuna ait delilleri terk edeceğim Başarı Allah'dandır. Bil ki her mükellefe gerekli olan her konuşmada dilini korumaktır. Ancak bir ihtiyacı açıklayan söz söylenmelidir. Bir iş hakkında konuşmak ve susmak eşit durumda görülürse, sünnet olan konuşmayı terk etmektir. Çünkü mubah olan söz, bazan harama yahut bir mekruha götürmeye sebep olur. Daha doğrusu adet gereği bu çoktur yahut çoğunluktadır. Selâmette kalmaktan daha üstünü yoktur. 881- Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah'a ve âhiret gününe îman eden kimse hayırlı söz söylesin yahut sussun."[3] Derim ki: Bu hadisi şerifin Sahîh olduğu üzerinde ittifak vardır. Hayırlı söz olmadıkça konuşmamak, gerektiğine dair açık bir delildir. Bu da ihtiyacın doğması hâlinde konuşmanın icab ettiğini gösterir. İhtiyaç olup olmadığı üzerinde şüphe edilirse konuşulmaz. İmâm Şâfiî (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: Bir insan konuşmak istediği zaman, ondan önce düşünmelidir. Eğer ihtiyaç ortaya çıkıyorsa konuşmalı, şübhe ediyorsa konuşmamalıdır. İhtiyaç duyuncaya kadar susmalıdır. 882- Ebû Mûsa el-Eş'arî'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde şöyle demiştir: “Dedim ki, yâ Resûlellah! Müslümanların hangisi en faziletlidir? Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Dilinden ve elinden müslümanların selâmette bulunduğu kimsedir, buyurdu."[4] 883- Selh ibn Sa'd'dan (radıyallahu anh) yapılan rivâyete göre, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim bana iki çene arası ile iki ayak arasını temin ederse (onları haramdan korursa) ben ona cenneti temin ederim, (o cennetlik olur)."[5] 884- Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) rivâyet edilmiştir. O, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işitmiştir: “Kul (hayır ve şer olduğu) üzerinde düşünmediği bir söz söyler de onun sebebi ile (başı ve sonu) doğu ile batıdan daha uzak (mesafe kadar) bir ateş çukuruna düşer."[6] 885- Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur. "Kul, Allahü teâlâ'nın rızâsını kazanan bir söz söyler. Kul ona bir kıymet vermez. Allah o söz sebebiyle kulun derecesini yükseltir. Yine kul, Allah'ın gazabını gerektiren bir söz söyler. Ona bir değer vermez. O (Allah'ı gazablandıran) söz sebebiyle cehenneme düşer, "[7] 886- Bilâl ibn Hâris el-Müzenî'den (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Kişi Allahü teâlâ'nın rızâsına uygun söz söyler. Ulaşacağı sevabın ne olduğunu bilmez. Allahü teâlâ ona, o söz sebebiyle, Allah'a kavuşacağı güne kadar rızâ yazar (ondan razı olur). Yine kişi, Allah'ı gazablandıran söz konuşur. Ulaşacağı günahın ne olduğunu bilmez, Allahü teâlâ o söz sebebiyle kul için kendisine kavuşacağı güne kada gazab yazar (ondan razı olmaz)."[8] 887- Süfyân ibn Abdullah'dan (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde şöyle demiştir: Yâ Resûlellah! Bana (faydası çok) öyle bir şey söyle ki, ona sarılıp yapayım, dedim. Rabbim Allah'dır, de, sonra dosdoğru ol, dedi. Yâ Resûlellah Benim en çok korkacığım şey nedir? dedim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi dilini tuttu sonra budur, dedi."[9] 888- İbn Ömer'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre demiştir ki, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah'ı anmaksızın çok söz söylemeyin. Çünkü Allahü teâlâ'yı anmaksızın çok konuşmak kalb için bir katılıktır. Allahü teâlâ'dan insanların en uzak kalanı kalbi katı olanıdır."[10] 889- Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allahü teâlâ kimi iki çene arasının (dilinin) kötülüğünden ve iki ayağının arasındaki kötülükten korursa, o cennete girer."[11] 890- Ukbe ibn Âmir'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde o şöyle demiştir: "Yâ Resûlellah! Kurtuluş (çaresi) nedir? dedim. Dilini kendine tut. Evin sana geniş olsun (ihtiyaçların için çalış, boşuna işler arkasına düşme). Günahlarına (tevbe edip) ağla, buyurdu.”[12] Tirmizî, bu hasen hadistir, demiştir. 891- Ebû Saıd el-Hûdrî'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İnsanoğlu sabahlayınca, bütün azalar (organlar) dile boyun eğip: Bizim hakkımızda Allah'dan kork; çünkü biz senden bir parçayız. Sen doğru olursan, biz de doğru oluruz. Sen eğrilirsen biz de eğriliriz, derler.[13] 892- Ümmü Habîbe'den (radıyallahu anh) yapılan rivâyetde Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “İnsanoğlunun her sözü aleyhinedir; ancak iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak yahut Allahü teâlâ'yı zikretmek müstesnadır."[14] 893- Muaz'dan (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde şöyle demiştir: “Ey Allah'ın Resûlü! Beni cennete koyacak ve beni cehennemden uzaklaştıracak bir ameli bana bildir, dedim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Büyük bir işten sordun. Bu iş Allahü teâlâ'nın o işi ihsan ettiği kimse için kolaydır: Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmayarak O'na ibâdet edersin, namazı gereği üzere kılarsın, zekâtı verirsin, ramazan da oruç tutarsın, Kabe'yi hac edersin, buyurdu. Şöyle devam etti. Ben sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç (kötülüklerden ve ateşten koruyan) bir kalkandır. Sadaka, ateşin suyu söndürmesi gibi günahları söndürür. Bir de kişinin gece ortasında namaz kılmasıdır. Sonra şu âyeti okudu: "(Gece ibâdet etmek için) yataklarından bedenleri uzaklaşır."[15] Sonra şöyle devam etti: İşin başını, esasını ve yüksekliğin üst, noktasını bildireyim mi? Evet, yâ Resûlellah dedim. İşin başı İslâm'dır. Onun esası (dayanağı) namazdır. Üst kısmı da cihaddır, buyurdu. Sonra: Bütün bunların kemal ve kıvamı olan şeyi sana bildireyim mi? dedi. Evet, yâ Resûlellah! dedim. Peygamber kendi dilini tuttu sonra: Bunu kendi aleyhine olmaktan engelle dedi. Yâ Resûlellah! Biz konuştuğumuz şeylerle hesaba çekilir miyiz?dedim. Anan sana ağlasın! İnsanları yüzükoyun ateşe düşüren dillerinin topladıklarından başkasımıdır? buyurdu.[16] 894- Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Lüzumsuz şeyleri terk etmek (boşuna konuşmamak), kişinin İslâmının güzelliğinden- Hasen hadistir. 895- Abdullah ibn Amr ibn'l-Âs'dan rivâyet edildiğine göre, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim susarsa (felâketlerden) kurtulur."[17] Bunun isnadı zayıftır. Ben bunu meşhur olduğu için açıklamak istedim. Anlattıklarımın benzeri Sahîh hadisler çoktur. Gösterdiklerim (Allah'ın izni ile) başarıya kavuşan kimse için yeterlidir. İnşa Allah "Gıybet" bölümünde bu bölümle ilgili meseleler gelecektir. Başarı Allah'dandır. Selefden ve onlardan başka kimselerden nakledilen haberlere gelince, bunlar çoktur. Anlattıklarımız yanında olara ihtiyaç yoktur. Fakat bunlardan bazı ayıb sayılan şeylere işaret edeceğim. Bize ulaştığına göre, Kuss ibn Saide ve Eksem ibn Sayfi bir araya geldiler. Onlardan biri arkadaşına: İnsanoğlunda ayıb şeylerden kaç tane buldun? dedi. Öteki: Bunlar sayılamayacak kadar çoktur. Benim sayabildiklerim sekiz bin ayıbdır. Ben bir haslet buldum ki, insanoğlu onu kullanırsa bütün ayıbları örter. Arkadaşı: O nedir dedi. Dili korumaktır cevabını verdi. Yine Ebû Ali el-Fudayl ibn İyâd'dan (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre, o şöyle demiştir: Kim sözünü amelinden sayarsa, gereksiz konuşması az olur. İmâm Şâfiî (Allah ona rahmet etsin) arkadaşı Rebîa şöyle dedi: Ey Rebî'î Seni ilgilendirmeyen konuşmayı yapma. Çünkü sen bir söz söylediğin zaman, o söz sana hâkim olur, sen ona sahib olamazsın. Abdullah ibn Mes’ûd'dan (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: Habsedilmeye dilden daha lâyık bir şey yoktur. Başkası da: Lisan yırtıcı hayvana benzer. Eğer onu bağlamazsan sana saldırır, demiştir. Üstad Ebû'l-Kasım el-Kuşeyri'nin meşhur risâlesinden naklettik. Şöyle demiştir: Susmak selâmettir; asıl olan da budur. Yerinde konuşmak hasletlerin en şereflisi olduğu gibi, zamanında susmak da erkeklerin sıfatıdır. Demiştir, Ebû Ali el-Dekkak'in (radıyallahü anh) şöyle dediğini işittim: Hakka karşı sükût eden dilsiz şeytandır. Kuşeyrî şöyle demiştir: Nefisle mücadele edenlerin susmaları, konuşmada bazı âfetler olduğunu bildikleri içindir. Konuşmalarda nefsin payı üğünme vasfını ortaya çıkarmak, güzel konuşma ile emsalleri arasında seçkin duruma çıkmak gibi şeylerle olur. Bunlar âfetlerdendir. Susmak nefsi terbiye edenlerin vasfıdır. Susmak onların ahlâkı düzeltme ve tevazu ile yaşama esaslarından biridir. Bununla ilgili söyledikleri şiirlerden biride: Dilini tut konuşma ey İnsan! Seni ısırmasın, o bir yılan. Mezarda nice dilden ölü var. Korkmuş idi ondan kahramanlar... Riyâşi şöyle demiştir (Allah ona rahmet etsin): Ömrün hakkı için, Ümeyye Oğullarının günahlarından beni uzak tutan günahım var. Onların hesabı Rabbimedir; bunun ilmi O'nda son bulur, bende değil... Rabbim bendeki halleri düzeltince, onların yapmış oldukları bana engel değil... |