Geri

   

 

 

İleri

 

Bil ki, haccın zikir ve duâları çoktur; bunlar bir sayıya bağlanamazlar. Fakat biz maksadlarına göre önemlilerini göstereceğiz. Hac konusundaki zikirler iki kısımdır: Hac yolculuğundaki zikirler ve haccın kendisindeki zikirler. Biz hac yolculuğundaki zikirleri, İnşâallah yolculuklarla ilgili bölümde anlatacağımız için, bunları sonraya bırakıyoruz.

Haccın kendisi ile ilgili zikirlere gelince, biz onları İnşâallah teâlâ hac işlerinin sırasına göre anlatacağız. Çoğunda da, kitabın uzamasından bunları inceleyenlerin usanmasından korkarak delilleri ve hadisleri kaldıracağım. Çünkü bu bölüm doğrusu çok uzundur. Bundan dolayı İnşâallah teâlâ kısaltmaya koyulacağım.

Bu zikirlerin ilki: İnsan hac için ihrama girmek istediği zaman gusleder, abdest alır, izar ve ridasını giyer (İki parçadan ibaret dikişsiz alt ve üst elbisesine bürünür.) Daha önce, abdest alanın ve gusl edenin söyleyeceği zikirleri ve elbise giyerken söyleyeceklerini bildirmiştik. Sonra iki rekât namaz kılar. Namazın zikirleri de geçmişti. Birinci rekâtta Fâtiha'dan sonra "Kâfirûn" sûresini, ikinci rekâtta "İhlâs" süresini okur. Namazı bitirince, dilediği şekilde duâ etmesi müstehabdır. Zaten namaz arkasında yapılacak duâ ve zikirler daha önce geçmişti. İhrama girmeyi istediği zaman, kalbi ile ihramı niyet eder. Kalb niyetine dili ile söylemeyi eklemek müstehab olur. Şöyle der: Hacca niyet ettim ve Allah azze ve celle rızası için ihrama girdim. "Lebbeyk Allahümme lebbeyke lebbeyke lâ şerîke Seke lebbeyk. İnne'l-hamde venniğmete leke velmülk lâ şerike lek." diyerek telbiyeyi getirir. Kalb ile niyet vâcibdir. Dil ile söylemek ise sünnettir. Yalnız kalb ile niyet etmiş olsa kifâyet eder. Yalnız dil ile söyleyip kalb ile niyet etmemek caiz olmaz.

İmâm Ebû’l-Feth Süleym ibnü Eyyûb el-Razî şöyle demiştir: Kalb ile niyeti kasdettikten sonra şöyle demesi güzel olur: Allah'ım! Benim vücudum, saçlarım, cildim, etim ve kanım senin rızan için ihrama girdi.

Bundan başkası da yine şöyle söyler demiştir: Allah'ım, ben hacca niyet ettim, onu başarmama bana yardım et ve benden onu kabul et. Sonra Telbiye getirmeye başlayıp şöyle söyler:

"Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk. İnne'l-hamde vennîğmete leke ve’l-mülk. Lâ şerike lek."

"Allah'ım Sana itaat ve ibâdete hazırını, emrine boyun eğiyorum. Sana ibâdet üzereyim, Senin ortağın yoktur, emrine boyun eğiyorum. Hamd ve nimet gerçekte Senindir, mülk de Sana mahsustur. Senin ortağın yoktur." Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in Telbiyesi budur.

Yaptığı Telbiyenin başında: LEBBEYK ALLAHÜMME BİHACCETİN, demesi müstehab olur, eğer hac için ihrama girmişse... Eğer umre için ihrama girmişse, LEBBEYK BİUMR'ETİN demesi müstehabdır. Sahîh ve muhtar olan mezhebe göre, diğer telbiyelerde hacc veya umre anılmaz

Bil ki, Telbiye sünnettir. Bir kimse onu terk ederse, haccı ve umresi Sahîh olur ve üzerine bir ceza gerekmez; fakat büyük bir fazileti ve Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'e uymayı kaçırmış olur, (Şâfiî) mezhebimizde ve âlimlerin çoğunun mezhebinde Sahîh olan budur. Bazı âlimlerimiz Telbiyeyi vâcib kılmıştır ve haccın sıhhati için de bazıları Telbiyeyi şart koşmuştur. Bize göre doğrusu evvelki sözdür; fakat muhalefetten çıkmak için ve Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e uymak için Telbiyeyi bırakmamak müstehabdır Allah en doğrusunu bilendir.

Başkası adına ihram edince şöyle der:

“Hacca niyet ettim ve falan adına Allah rızası için ihrama girdim. Lebbeyk an fülamn (an Bekrin) "Allah'ım! Filanın yerine da'vetine icabet ediyorum" diyerek, aslen kendisi için yaptığı telbiyeyi sonuna kadar aynen söyler.

1. Fasıl

Telbiye'den sonra Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e salât getirmek, kendisi için ve dilediği kimse için dünya ve âhiret işleri ile ilgili duâ etmek, Allah'ın rızâsını ve Cennet'i istemek ve ateşden Allah'a sığınmak müstehabdır. Yine Telbiye'yi çok yapmak müstehab olduğu gibi, her hâlde: ayakta iken, otururken, yaya yürürken, binici iken, yaslanırken, inerken, dolaşırken, abdestsizken, cünüb iken, hayız iken telbiye yapmak müstehabdır. Zaman ve yer bakımından durumların yenilenip değişmesi zamanında da Telbiye getirilir. Gece ve gündüzün değişmesi hallerinde seher vakitlerinde, arkadaşların toplanma zamanında, kalkmak ve oturmak hallerinde, çıkış ve inişlerde, vasıtaya binip inmelerde, namazların arkasında ve bütün mescidlerde getirmek gibi... Sahîh olan Tavaf ve Sa'y hallerinde Telbiye getirmemektir. Çünkü bunlar için özel zikirler vardır. Kendine zorluk vermeyecek şekilde telbiyede sesi yükseltmek de müstehabdır. Kadın için ses yükseltmek yoktur. Çünkü onun sesinden fitneye düşmekten korkulur.

Her telbiye getirilişi üç defa veya daha çok yapmak da müstehabdır. Bu telbiyeler arka arkaya yapılır ve arada konuşulmaz ve başka bir iş sebebiyle kesilmez. Bu telbiye hâlinde olana selâm vermek mekruhtur; fakat verilen selâmı almak gerekir.

Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in yaptığına uyarak hoşuna giden bir şey gördüğü zaman şöyle der:

“Lebbeyk inneVayşe ayşü'l-ahireti (Lebbeyk! Gerçek yaşayış ahiret yaşayışıdır.)"

Bil ki, Nahir günü (Kurban bayramının birinci günü) Akabe taşlarını atıncaya kadar yahut önceden farz tavafı yapmışsa, tavaf anına kadar telbiye müstehaptır. Bunlardan birine başladığı zaman ilk anda Telbiye'yi keser ve tekbir getirmeye başlar.

İmâm Şâfiî (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: Umre yapan kimse, tavaf için Hacer-i Esved karşısına çıkıncaya kadar telbiye yapar.