Geri

   

 

 

İleri

 

2. İki Bayramda (Fıtır ve Kurban Bayramlarında) Meşru Olan Zikirler ve duâlar

Bayram gecelerini, Allah'ı zikretmek, namaz kılmak ve diğer ibâdetlerle ihya etmek, bilindiği gibi müstehabdır. Bu hususta varid olan şu hadîs delildir:

452- "Kim bayram gecelerini (ibâdetle) ihya ederse, (âhireti unutup dünyaya bağlanmakla) kalblerin öldüğü gün onun kalbi ölmez."

Yine şu rivâyet vardır:

“Kim, iki bayram gecesinde Allah'dan sevab bekleyerek ibâdet ederse, kalbler öldüğü zaman onun kalbi ölmez"[7]

İmâm Şâfi’î ile İbn Mâce'nin rivâyetleri böyledir. Bu zayıf bir hadîstir. Ebû Ümâme'nin rivâyetinden merfû ve mevkuf olarak bunu rivâyet ettik. İki yönü ile de zayıftır; fakat faziletle ilgili Hadislerde müsamaha vardır. Nitekim kitabın başında bunu belirtmiştik.

Ne kadar bir zaman ibâdet etmekle gece ihya edilmiş olur, konusunda âlimler ihtilâf etmişlerdir. Bu hususta en sağlam görüş, gecenin büyük bir kısmını ibâdetle geçirmektir. Muayyen bir vakit içerisinde geceleyin kalkıp ibâdet etmekle o gece ihya edilmiş olur da, denmiştir.

İki bayram gecelerinde Tekbir getirmek müstehabdır. Fıtır (Ramazan) gecesi için, güneşin batışından itibaren imâm bayram namazını kıldırmaya kalkıp iftitah tekbirini alıncaya kadar geçen zaman içinde tekbir getirmek müstehabdır. Ayrıca namazların arkasında ve diğer hallerde de tekbir getirmek müstehaptır. İnsanların kalabahklaştığı yerlerde, yürürken, otururken, yatarken, yolda, mescidde ve yatarken çokça tekbir getirilir.

Kurban bayramı için, Arefe günü sabah namazından sonra başlayarak dördüncü günün ikindi namazının sonunda tamamlanmak üzere her farz namazdan sonra tekbir getirilir. (Hanefî mezhebinde bu tekbirlerin yapılması vâcibdir). Dördüncü günün ikindisinden sonra gelecek namazlar akabinde tekbir getirilmez. Sahîh olan ve uygulanan iş budur. Gerçi bu konuda, hem bizim mezhebimizde, hem de diğerlerinde meşhur ayrılıklar vardır; fakat endoğrusu, bizim söylediğimizdir. Bu hususta Beyhakî'nın Sünen'inden rivâyet ettiğimiz Hadisler vardır. Ben bunların hepsini hadîs olarak ve mezheb görüşleri olarak "mühezzeb" şerhinde açıkça anlattım ve tekbirle ilgili işleri ayrmtılarıyle söyledim. Ben burada, özet olarak tekbirin esasına işaret ediyorum.

Bizim (Şafiî) âlimlerimiz demişlerdir ki, tekbir sözü şöyle demektir:

"Allâhu ekber, Allâhu ekber, Allâhu Ekber"

"Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir" bu şekilde arka arkaya üç kez tekrarlanır. Her istenildiği zaman böyle söylenir.

İmâm Şâfi’î ve arkadaşları demişlerdir ki, şu sözler ilâve edilirse güzel olur:

"Allâhu ekber kebîri, ve’l-hamdü lillâhi kesîrâ, ve sübhânellâhi bükraten ve esîlâ, lâilâhe illâllâhu velâ na'büdu illâ iyyâhu, muhlisinelehu'd-dîne ve lev kerihe'l-kâfirûn, Lâ ilâhe illâllâhu vahdehû. Sadaka va'dehû ve nasara abdehû ve hezeme'l-ahzâbe vahdehû lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber."

"Allah yüceler yücesidir. Çokça hamd Allah'a mahsustur. Akşam sabah Allah'ı noksanlıklardan tenzih ederiz. Allah'dan başka İlâh yoktur. Müşrikler hoşlanmasalar da, dinde ihlâs Sahîhleri olarak yalnız O'na ibâdet ederiz. Allah'dan başka ilâh yoktur; yalnız O vardır. Verdiği sözde sadık olmuştur, kuluna yardım etmiştir ve yalnız kendi kudreti ile düşman birliklerini perişan etmiştir. Allah'dan başka ilâh yoktur, allan her şeyden büyüktür." âlimlerimizden bir kısmı demiştir; insanların âdet edindikleri şu şekil üzere tekbir getirmekte bir beis yoktur;

''Allâhu ekber. Allâhu ekber (Allâhu ekber) lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber, allâhu ekber ve lillâhi’l-hamd."

"Allah her şeyden büyüktür, allan her şeyden büyüktür (Allah her şeyden büyüktür). Allah'dan başka ilâh yoktur, Allah her şeyden büyüktür. Allah her şeyden büyüktür. Hamd Allah'a mahsustur."

(Hanefî mezhebinde, Kurban bayramının arefe sabahında başlayıp bayramın dördüncü günü ikindi namazının sonunda tamamlanmak üzere geçen yirmi üç vaktin farzlarından sonra tekbir getirmek vâcibdir).

Tekbir getirilen yirmi üç vakta ait günlerde kılınan her türlü namazdan sonra tekbir getirmek (Şâfi’î mezhebinde) meşrudur, kılınan namaz farz olsun, nafile olsun, cenaze namazı olsun, kaza namazı olsun, adak namazı olsun, hüküm aynıdır. Bu namazların bir kısmında ihtilâf varsa da, onları ayrıntılı olarak anlatma yeri değildir, burası. Ancak benim söylediğim sahîh olanıdır. Fetva bunun üzerinedir ve bununla amel edilir.

Eğer imâm, kendisine uyanın görüşüne aykırı oîarak bu teşrik (tekbir getirme) günlerinde tekbir getirirse, yahut aksine olarak, kendisine uyanın görüşüne zıt şekilde tekbir getirmezse, imâma uymuş olan kimse, bu hallerde imâmın yaptığını yapar mı? Âlimlerimiz bu hususta iki görüşe sahib olmuşlardır:

Bunlardan Sahîh olanı, imâma uyan kimsenin kendi görüş ve inancına göre hareket etmesidir; çünkü imâm selâm verdikten sonra, imâmla ilgi kesilmiştir; artık ona uymak gerekmez. Fakat bayram namazı içinde imâm ziyâde tekbir aldığı zaman, imâma uyan kimsenin mezhebinde olmasa bile, ona tabî olması gerekir; çünkü namaz içinde imâma uymak zorunluğu vardır.

(Hanefî mezhebinde, bayram namazlarının ilk farz tekbirlerinden sonra birinci rekâtta kıraattan önce üç tekbir ve ikinci rekâtta kıraattan sonra dört tekbir almak vâcibdir. Şâfi’î mezhebinde ise) bayram namazında, kıraattan önce zaid tekbirleri getirmek sünnettir. Birinci rekâtta, iftitah tekbirinden başka yedi tekbir alınır.İkinci rekâtta, secdeden kalkma tekbirinden başka, beş tekbir alınır.

Birinci rekâtın tekbirleri, istiftah (Sübhâneke) Duâsından sonra ve kiraattan önce olur. İkinci rekâtta da, kıraata başlamadan önce tekbirler alınır. Her iki tekbir arasında:

"Sübhânellahi, velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber.", demek müstehabdır. Âlimlerimizin çoğu böyle demiştir. Âlimlerimizin bazısı da, şöyle söylenir, demişlerdir:

"Lâilâhe illallâhu vahdehû. Lâ şerîke lehu. Lehülmülkü ve lehülhamdü biyedihil-hayru ve hüve alâ külli şey'in kadîr."

Âlimlerimizden Ebû Nasır b. Sabba' ve diğerleri demişlerdir:

İnsanların âdet edindikleri şu şekilde söylemek güzeldir:

"Allâhu ekber kebîra. Velhamdü lillâhi kesîrâ. Ve sübhânellâhi bükreten ve esîlâ."

Bütün bu sözler birer kolaylıktır, bunlardan biri üzerinde durmak ve ona bağlanmak yoktur. Bu zikirlerin tümü terk edilmiş olsa ve ayrıca yedi ve beş tekbir terk edilse, namaz Sahîh olur ve sehiv secdesi gerekmez; (çünkü Şâfi’î mezhebinde bu tekbirler sünnettir. Fakat Hanefî mezhebinde vâcib olan tekbirin terkinden sehiv secdesi gerekir.) ancak fazilet kaçırılmış olur. Sahîh olan görüşe göre, bayram namazının kıraatına unutarak tekbirleri almadan başlansa, tekbirleri almak için geri dönülmez. İmâm Şâfi’î Hazretlerinden rivâyet edilen zayıf bir görüşe göre, tekbirlere dönülür.

Bayram namazının hutbelerine gelince, ilk kısım hutbede dokuz ve ikinci kısmında yedi tekbîr getirmek müstehabdır.

Bayram namazlarında müstehab olarak okunacak surelere dair bilgi, "Namazın zikirleri" bölümünde daha önce açıklanmıştı. O da, şudur: Birinci rekâtta, Fâtiha'dan sonra "Kâf" suresi, ikinci rekâtta "kamer" suresi okunur yahut istenirse, ilk rekâtta "El'A'lâ" suresi ve ikinci rekâtta "Gâşiye" sûresi okunur ki, bunları okumak müstehabdır.