8. Kur’ân Okuyucusunun Tavrı Nasıl Olmalıdır? Okuyucunun kalb ve kahb itibariyle huzur ve huşu hâlinde bulunarak okuması ve okuduğundan ibret alması gereklidir. İşte istenen ve kasdolunan budur. Bu durumda kalbler ferahlanır ve nurlanır. Bunun delilleri sayılamayacak kadar çok ve söylenemiyecek kadar da meşhurdur. Selefden öyle bir cemaat olmuştur ki, onlardan biri, tam bir gece boyunca, yahut gecenin büyük bir kısmında, yalnız bir âyet okumuştur da, onun üzerine düşünüp ibret almışlardır ve bunlardan bir kısmı düşmüş bayılmış ve bir kısmı da ölmüştür. Kur’ân okuyucusunun ağlaması, ağlayamıyorsa ağlar hâlinde bulunması müstehabdır; çünkü okurken ağlamak, ariflerin sıfatı ve Allah'ın salih kullarının alâmetidir. Allahü teâlâ buyuruyor ki: “(Kur’ân okuyan ihlâslı Mü’minler) secdeye kapanıp ağlarlar ve bu, onların huşû'unu artırır .”[8] Bu hususta varid olan pek çok haber ve eserleri, "Et-Tibyan Fî Âdâbi Hameleti'l-Kur’ân" adlı kitabda anlattım. Büyük İmâm, keramet ve maarif sahibi, ilâhî lütuf ve vergilere nail olmuş İbrahim el-Havas (radıyallahü anh) şöyle demiştir : "Kalbin ilâcı beş şeydir: 1) Düşünüp ibret alarak Kur’ân okumak, 2) Mideyi boş bulundurmak, 3) Gece ibâdete durmak, 4) Seher vaktinde Allah'a yalvarmak, 5) Salih kimselerle oturmak. |