Geri

   

 

 

İleri

 

7. Secdede Okunacak duâlar ve Zikirler

Rükû'dan kalkıp doğrulunca, gereken zikirler tamamlanarak alın yere konuncaya kadar uzatılan bir tekbirle secdeye varılır. Bu tekbirin sünnet olduğunu daha önce söylemiştik. Bunu terk etmekle namaz bâtıl olmaz ve sehiv secdesi de gerekmez. Secdeye kapanınca, secde zikirleri yapılır ki, bunlar çoktur:

132- Bunlardan biri, daha önce Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in namazda rükû şekli ile ilgili Huzeyfe'den naklen rivâyet edilen şu hadîstir:

"Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, bir rekâtta Bakara, Nisa ve âl-i îmrân Sûrelerini okurken, her rahmet âyetine gelince, duâ ederdi ve her azab âyetine gelince de istiâze yapardı (Eûzü billahi - Allah'a sığınırım) derdi. Huzeyfe dedi ki: Sonra Peygamber secde edip şöyle dedi:

"Sübhâne rabbiye’l-a'lâ" (Yüce Rabbim noksanlardan münezzehtir). Peygamberin secdesi, ayağa kalkmasına yakın olmuştu. "[26]

133- Hazret-i Âişe'den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, Rükû'unda ve secdesinde şunu çok söylerdi:

"Sübhânekellâhümme Rabbena ve bi-hamdike allâhümmeğfir lî" (Rabbimiz olan Allah'ım! Sana hamd ederek Seni noksanlardan tenzih ederim; Allah'ım! Beni bağışla)..”[27]

134- Hazret-i Âişe'den (radıyallâhu anha) daha önce rükû babında zikrettiğimiz şu hadîs rivâyet edilmiştir:

"Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem, rükû'unda ve secdesinde:

(Meleklerin ve Cebrâîl'in Rabbi, noksanlardan, kötü şeylerden münezzehtir)" söylerdi.[28]

135- Hazreti Ali'den (radıyallahü anh) rivâyet edilmiştir:

Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem, secde yaptığı zaman şöyle derdi:

(Allah'ım! Sana secde ettim, Sana imân ettim, Sana boyun eğdim. Yüzüm, kendisini yaratana, kendisine şekil verene, kulağına ve gözüne duygu verene secde etti. Şekil verenlerin en güzeli olan Allah, ne yüce olmuştur!. .)[29]

136- Rükû bahsinde daha önce yazdığımız Avf b. Mâlik'den sünen kitablannda mervi şu sahîh hadîs naklolunmuştur:

"Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem, uzunca yapmış olduğu rükû'unda şöyle diyordu:

(Üstünlük, izzet, ululuk, ve azamet sahibi (Allah), noksanlardan münezzehtir)” sonra secdesinde aynı sözleri söyledi. "[30]

137- Sünen Kitablannda rivâyet edildiğine göre, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"Sizden biriniz secde ettiği zaman, üç kez:

"Sübhâne rabbiye'l-a'lâ"

(Yüce Rabbım noksanlardan münezzehtir) desin. Bu kadarı (tesbihin) en azıdır. "[31]

138- Hazret-i Âişe'den (radıyallahü anha) rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:

"Bir gece Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'i aradım. Sonra (yerinde bulamayınca) araştırdım. Bir de gördüm ki, rükûda yahut secdede şöyle diyor:

"Sübhâneke ve bihamdike lâ ilâhe illâ ente" (Sana hamd ederek Seni tesbih ederim, Senden başka İlâh yoktur)."

Müslim'de diğer bir rivâyet şöyledir:

"(Peygamberi arayıp yoklarken) elim ayaklarının iç kısmına dokundu ki, o esnada Peygamber secdedeydi" ayakları dikilmiş durumda idi, şöyle diyordu:

Allahümme eûzü binzâkemin sahatike ve bimuâfâtike min ukübetike ve eûzü bike minke. Lâ uhsîsenâen aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsike"

(Allah'ım! Senin gazabından rızâna, azabından afiyetine sığınırım. Yine Senden (intikamından) Sana sığınırım. Sana yaraşır şekilde Seni övemem, Sen kendini övdüğün şekilde övgüye müstehaksın."[32]

139- İbn Abbâs'dan (radıyallahü anhüma) rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Rükû'a gelince, orada Rab teâlâ'yı tazim ediniz; secdede ise, tam bir gayretle duâ ediniz, çünkü Duânız sizin için kabul olunmaya lâyıktır."[33]

140- Ebû Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kul secde hâlinde iken, Rabbının rahmetine en yakın bulunduğu haldir; o hâlde duâyı çok yapınız.”[34]

141- Yine Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem, secdesinde şöyle derdi:

(Allah'ım! Günahlarımın hepsini mağfiret buyur; azını ve çoğunu, öncekini ve sonrakini, gizlisini ve aşikârını.,.)[35]

Bilinmelidir ki, baştan beri kaydetmiş olduğumuz zikirlerin hepsini bir araya getirerek secdelerde onları söylemek müstehabdir. Eğer bir vakitte bunları söylemek mümkün olmazsa, muhtelif vakitlerde bunlar söylenir. Nitekim geçen bablarda bu hususu beyan etmiştik. İnsan bunlardan kısaltma istediği zaman, az Duâ ile tesbihleri yerine getirir ve önce tesbihleri yapar, sonra Duâyı... Secde ile ilgili hükümler, rükû zikirlerinde anlattığımızın aynıdır. Yine secdede Kur’ân okumak, rükûda olduğu gibi mekruhtur, diğer hususlar da aynıdır.

Fasl

Namazda kıyam ve sucûddan hangisi daha faziletlidir? konusunda âlimler ihtilâf etmişlerdir, İmâm Şâfi’î ve ona uyanların görüşü, kıyamın daha faziletli oluşudur. Çünkü Müslim'in Sahîh'inde Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) şu hadîsi vardır:

"Namazın en faziletlisi, kıraati uzun olandır." Bunun manası, kıyamın uzunluğudur. Çünkü kıyamın kunût ve zikri, Kur’ân'dır. Secdenin zikri ise, tesbîhdîr; Kur’ân, tesbîhden daha faziletlidir. O hâlde, Kur’ân ile uzatılan kıyamda fazilet vardır.

Bazı âlimler de, secdenin daha faziletli olduğu görüşündedirler. Çünkü daha önce geçen hadîsi şerifte Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"Kulun Allah'a (rahmetine) en yakın bulunduğu hâl, secde halidir."

İmâm Ebû Îsa Et-Tirmizî kitabında demiştir ki; Bu konuda ilim sahibleri ihtilâf etmişlerdir. Bir kısmı demiştir ki, namazda kıyamı uzatmak, rükû ve secdeyi çok yapmaktan daha faziletlidir. Bir kısmı da: Rükû ve secdeyi çok yapmak, kıyamı uzatmaktan daha faziletlidir, demişlerdir. İmâm İbn Hanbel, bu konu ile ilgili iki ayrı hadîs rivâyet etmişse de, bu hususta bir hüküm vermemiştir.

İshak (İbn Raheviye) demiştir ki: Gündüz Namazlarında, rükû ve secdeyi çok yapmak, geceleyin ise kıyamı uzun yapmak daha faziletlidir. Ancak bir insanın gece namazında vird edindiği bir okuyuşu varsa, bu kimse hakkında rükû ve secdeyi çok yapmak bana daha güzel gelir; çünkü âdeti üzerine ziyade yapmış olur. Rükû ve secde çokluğu ile kâr elde etmiş sayılır.

Buna karşı Tirmizî şöyle der: îshak bu sözü şundan söylemiştir: Çünkü, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in gece namaz şeklini ve kıyamın uzunluğunu anlatmıştır. Peygamberin gündüz namazına gelince, burada geceleyin olduğu gibi, kıyamın uzatıldığı vasfedilmemiştir.

İnsan tilâvet secdesi yaptığı zaman, namazın secdesinde yapılması olan anlattığımız tesbihleri yapması müstehabdır. Yine şöyle demesi de müstehabdır:

(Allah'ım! Bu secdeyi katında benim için makbul bir sevab kıl ve bunun sebebiyle bana büyük mükâfat ver, bu yüzden günahımı düşür ve Dâvud aleyhisselâm'dan bunu kabul ettiğin gibi, benden de bunu kabul et)."

Şöyle de diyebilir, bu da müstehabdır:

(Rabbimiz, Seni tenzîh ederiz; Rabbimizin va'dı, muhakkak gerçekleşegelmiştir). "[36]

İmâm Şâfi’î bu son şekli de esas kabul etmiştir.

142- Hazret-i Âişe'den (radıyallahü anha) rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:

Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem, Kur’ân (tilâvet) secdesinde şöyle derdi:

"Secede vechîlillezîhalekahu veşakka sem'ahu ve basarahu bihavli-hi ve kuvvetihi"

(Benim yüzüm (varlığım), O Allah'a secde ettti ki, kuvvet ve kudreti ile beni yaratmış, kulağımı işitir, gözümü de görür yapmıştır."[37]

Tirmizî demiştir ki, bu hadîs sahîhdir. Hakim, rivâyetinde şu ziyadeyi yapmıştır:

"Fetebârekellâhu ehsenu'l-hâlikîn."

(Şekil verenlerin en güzeli olan Allah, bütün noksanlıklardan münezzehtir)."

Bu ziyade, Sahîhayn’ın (Buhârî ve Müslim'in) şartlarına göre sahîhtir. Daha önce naklettiğimiz şu hadîsi, Tirmizî hasen bir isnadla İbn Abbâs'ın (radıyallahü anhüma) rivâyetinden merfû’ olarak bunu nakletmiştir. Hâkim de, bu sahîh hadîstir demiştir.

Secdeden Baş Kaldırılınca ve İki Secde Arasındaki Oturuşda Okunacak duâlar ve Zikirler

Secdede eller kaldırılmadan önce baş kaldırılırken tekbîre başlayıp tekbîri oturma haline kadar uzatmak sünnettir. Biz, tekbîrlerin namazdaki sayısını, tekbîri uzatmadaki ihtilâfı ve onu batıl kılan şeyi, daha önce anlatmıştık.

İnsan tekbîri getirdikten sonra doğrulup oturunca, sünnet olan, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâ’î, Beyhakî ve diğer sünenlerde rivâyet edilen duâyı okumaktır. Bu da, Hazreti Huzeyfe'den (radıyallahü anh) rivâyet edilen hadîstir ki, daha önce, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in gece namaza kalkışında, Bakara, Nisa ve Âl-i İmrân sûreleri ile uzun boylu kıyam ile kıldığı namazda, Rükû'u, secdesi ve kıyamı geçmişti.

143- (Huzeyfe radıyallahü anh) demiştir ki, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, iki secde arasında (oturunca) şöyle buyururdu:

"Rabbî'ğfir lî, Rabbiğfir lî (Allah'ım beni bağışla, Allah'ım beni bağışla...) secdesi kadar da otururdu. "[38]

144- İbn Abbâs (radıyallahü anhüma) teyzesi (ve müminlerin annesi) Meymûne'nin (radıyallahü anha) evinde gece kaldığı zaman, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in gece kıldığı namazını anlatırken şöyle demiştir:

Peygamber, secdeden başını kaldırdığı zaman:

(Rabbim, beni bağışla! Bana merhamet et, beni düzelt, beni yükselt, bana rızık ver ve bana hidâyet ihsan et...)" buyururdu. Ebû Dâvud'un rivâyetinde ise, "Ve afinî" (Bana afiyet ver)" ilâvesi vardı. Bu hadîsin isnadı Hasen'dir. En doğrusunu Allah bilir.[39]

İnsan namazın ikinci secdesini yaptığı zaman, birinci secdede söylediği tesbihleri aynen söyler. îkinci secdeden tekbir ile başını kaldırdığı zaman, hareket hâlinde olan azalan sükûn bulacak şekilde, istirahat için hafif bir oturuş yapar sonra secdeden kalkarken aldığı tekbîri, tâ ayakta doğruluncaya kadar ikinci rekâta kalkar. Bu tekbîri uzatma, "Allah" lâfza-i Celâl'in "L" harfinden sonra olur. Böyle yapılış bizim (Şâfi’î) imâmlarımıza göre en Sahîh olanıdır. (Hanefî mezhebinde, ikinci secdeden baş kaldırıldıktan sonra doğrudan doğruya tekbîrle ikinci rekâta kalkılır, istirahat yapılmaz). Yine bizim (Şafiî) imâmlarımızın ikinci bir görüşü var: Secdeden tekbirsiz baş kaldırılarak biraz oturulduktan sonra tekbîr getirilerek ayağa kalkılır.

Üçüncü bir görüş de şu; İkinci secdeden tekbir getirilerek kalkılıp biraz oturulur ve tekbîr kesilir. Sonra tekbîrsiz ayağa kalkılır, Bu yerde iki tekbîr getirilmemesi hususunda ihtilâf yoktur; ancak imâmlarımız demişlerdir ki, birinci şekilde hareket etmek, namazın bir kısmı zikirden boş kalmaması İçin, daha iyidir.

Bilinmelidir ki, (Şâfi’î mezhebinde) bu istirahat oturuşu, Buhari'nin Sahîh'inde sabit olmuş sahîh sünnettir. Aynı zamanda, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in işi olarak diğer kitablarda da vardır. Bu sahîh sünnetten dolayı, bizim mezhebimizde (Şafiîlerde) müstehab olmuştur. Sonra namazda ikinci secdeden ayağa kalkılacağı her namazda, bu secde arkasında bu istirahat müstehabdır; ancak namazda yapılan tilâvet secdesi arkasında bunu müstehab görmeyiz. En iyisini Allah bilir.