1. MUKADDİME "Beni (ibâdetle) anın; ben de sizi, (sevab ve mağfiretim ile) anayım. (Nimetlerimi anarak) beni övün, (Onları örterek) beni inkâr etmeyin."[17] Hamd, O Allah'a mahsustur ki, O'nun eşi yoktur, Kahhar'dır, Azîz'dir, Gaffar'dır, her şeyi takdir edip onları idare edendir; akıl ve görüş sahibi olanlara ibret olsun diye, geceyi gündüze bürüyendir. O Allah ki, mahrukatı içinden uyarıpta seçtiği kimseleri hayırlılar sınıfına sokmuş ve kullarından dilediklerini de muvaffak kılıp onları rahmetine yakın olan iyiler cümlesinden yapmıştır. Sevdiği kimseleri de anlayışlı kılıp onları bu dünya hayatında Zahidler yapmış, onlar da hem O'nun rızası için, hem de ahiret yurdu için hazırlanarak çalışmışlar. O'nun gazabını gerektiren şeylerden sakınmak ve ateşten korunmak hususunda son derece gayret sarf etmişlerdir. Allah'a itaat yoluna koyularak sabah-akşam ve değişen bütün ahvalde, gece-gündüz bütün anlarda Allah'ı zikretmeye (anmaya) devam ederek canları pahasına çalışmışlardır. Böylece onların kalbleri nur parıltıları ile aydınlanmıştır. Allah'ın bunca nimetlerine karşılık, hamdlerin en ziyadesi ile O'na hamd ederim, kerem ve ihsanının ziyadesini de O'ndan isterim. Yüce Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına şahidlik ederim; O birdir, her şey ona muhtaçtır, Azîz'dir, Hakîm'dir... Yine şahidlik ederim ki, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem), O'nun kuludur, peygamberidir, seçkinidir, sevgilisidir, dostudur, mahlûkatın en faziletlisidir, geçmiş ve geleceklerin en iyisidir. Allah'ın salât ve selâmı bu Peygambere, diğer peyamberlere ve âlinin ve ashâbının her biri ile sair salih kimselere olsun... Azîz ve Hakîm olan Yüce Allah, buyurmuştur: "Beni (ibâdetle) anın, ben de sizi (sevab ve mağfiretimle) anayım." İmâm Kurtubî Hazretleri bu âyet-i kerîmeyi tefsir ederken bize şu bilgiyi vermektedir: Beni anın ve zikredin demek, bana kulluk ve itaat edin ki, ben de sizi sevab ve mağfiret ile mükâfatlandırayım demektir. Zikir Allah'a itaattir; Allah'a itaat etmeyen O'nu zikretmemiştir, her ne kadar tesbihi, tehlili ve Kur’ân okumayı çok yapmış olsa da... Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah'a itaat eden (O'nun emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınan), muhakkak ki Allah'ı zikretmiştir; o kimse nafile namazını, orucunu ve hayır işlerini azaltsa bile... Kim de Allah'a isyan ederse, Allah'ı unutmuştur: namazını, orucunu ve hayır işlerini çoğaltsa bile..."'[18] Yine Cenabı Hak buyurmuştur: "Ben, cinleri ve insanları, ancak bana ibâdet etsinler diye yarattım"[19] Bu âyet-i kerîmelerden anlaşılıyor ki, kulun en faziletli hali, âlemlerin Rabbi olan Allah'ı zikretmesidir ve Allah'ın Peygamberi, peygamberlerin efendisi Hazreti Muhammed aleyhisselâm'dan nakledilen zikirlerle meşgul olmasıdır. Âlimler, gece ve gündüz işleri ile duâlar ve zikirler hakkında pek çok kitablar yazdıkları irfan sahiblerince bilinmektedir. Fakat bunların hepsi, isnadları ve Hadislerin tekerrürünü ihtiva ettiklerinden faydalanma isteğinde bulunanların istifadelerini azalttığından, ben bunu okuyuculara kolaylaştırmayı kasdettim. Böylece isteklilere kolaylık olsun diye, anlattığım maksada binaen bu kitabı muhtasar olarak yazmaya başladım. Kitabın büyük bir bölümünde, daha önce söylediğim kısaltmayı tercih sebebinden dolayı, isnadları (hadîs-i şeriflerde teselsül eden senedleri= ravileri) kaldırdım, çünkü kitab, ibâdet edecekler için hazırlanmıştır, onlar isnadları inceleyecek değillerdir. Az kimseler müstesna, isnad ve tekrarları çoğunluk hoş görmez. Çünkü kitabdan maksad, zikirleri öğrenmek ve onlarla amel etmektir; ve onların anlamlarını aydınlanmak isteyenlere açıklamaktır. İnşâallah, isnadlar yerine, bunlardan daha önemli olan ve çok kerre noksan bırakılan şeyleri anlatacağım. Bu önemli işde, Hadislerin sahîhini, hasenini, zayıfını ve münkerini beyan etmektir. Çünkü hadîs âlimlerinden azı müstesna, insanların hepsi bunu bilmeye muhtaçtır. İşte gözetilmesi gereken en önemli iş budur ve okuyucunun sağlam hadîs âlimleri ile güvenilir ehliyetli imâmlar kanalından araştırıp öğreneceği şeydir. înşaallah buna, hadîs ilminden nefis sözler, fıkhî incelikler, önemli kurallar, nefis terbiyesi ile ilgili bilgiler ve ahlâk yoluna girenler için bilinmesi şart olan âdab ilâve edilecektir. Bilgili ve bilgisiz herkes için anlaşılması kolay bir şekilde bütün anlatacaklarımı açık olarak ifade edeceğim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kim bir hidâyete (hayırlı bir işe) çağırırsa, o hayra uyan kimselerin sevabını aynen alır ve bu durum onların sevablarından hiç bir şey eksiltmez"[20] Ben de, hayır yolunu kolaylaştırmak, onu göstermek, o yola koyulma hâlini açıklamak ve ona delâlet etmek suretiyle hayır sahiplerine yardımcı olmak istedim. Kitabın başında bazı önemli bölümler anlatacağım ki, bunlara, hem bu kitabın sahibi, hem de ondan başkası ihtimâmla muhtaçtır. Ashâb içinde, ilmî araştırması olmayanlarca, meşhur olmayan (bilinmeyen) bir kimse olduğu zaman, buna dikkati çekip: “Bize falan sahabîden rivâyet edilmiştir." dedim ki, onun sahabî olduğunda şüphe edilmesin. Bu kitaba, İslâmın asılları olan meşhur beş kitaptaki Hadislerden başkasını koymadım. Bu beş kitab şunlardır: Sahîh-i Buhârî, Sahîh-i Müslim, Sünen-i Ebî Dâvud, Tirmizî ve Nesâ’î... Biraz da, bunlardan başka meşhur kitablardan rivâyet edeceğim. Cüz ve Müsnedlere gelince,[21] ben bunlardan bazı yerlerde pek az nakil yapacağım. Yine yukarda açıklanan beş asıl kitabdan da zayıf hadîs nakletmeyeceğim. Ancak nadir olarak nakledeceğimin zafiyetini de açıklayacağım. Çoğunlukla bu kitabda Sahîh olan Hadisleri yazacağım. Bundan dolayı, bu kitabın asıl olmasını, itimada şayan bulunmasını umuyorum. Sonra bir mesele hakkında delâleti açık olan Hadislerden toplayarak konularına ait bablarda onları toplayacağım. Kerîm olan Allah'dan, başarı, yardım, hidâyet, koruma, destek ve hayırlardan kasdettiğim şeylerde kolaylaştırma, çeşitli iyiliklere devam, dostlarımla beni ikram yerinde (Cennette) ve diğer sevindirici yollarda beraberlik niyaz ederim. Allah bana kâfidir ve O,ne güzel vekildir. Her şeyde kuvvet ve kudret, ancak Azîz ve Hakîm olan Allah'a mahsustur, Allah'ın dilediği olur, Allah'dan başkasında kuvvet yoktur. Allah'a güvendim, Allah'a bağlandım, Allah'dan yardım istedim, işimi Allah'a bıraktım. Dinimi, nefsimi, ana-babamı, kardeşlerimi, dostlarımı, bana iyilik eden diğer kimseleri, bütün müslümanları ve dünya ile ahiret işlerinden hem bana, hem de onlara ihsan buyurduğu bütün nimetleri Allah'a ısmarladım (O'nun himayesine bıraktım); çünkü Yüce Allah'a bir şey bırakılıp ısmarlanırsa, onu korur. O, ne güzel koruyucudur!.. |