1. İstigfâr
Bilinmelidir ki bu bölüm gözetilmesi ve üzerine devam edilmesi gereken
konuların en önemlisidir. Bunu geciktirdim ki, kitabın mağfiret
dileği ile son bulması, ömrümüzü Kerîm olan Allah'ın mağfireti ile
tamamlamaya hayırlı bir yorum olsun. Biz bu mağfireti ve diğer
hayır çeşitlerini hem kendim için, hem dostlarım, hem de diğer
müslümanlar için istiyorum. Amîn...
Allahü teâlâ şöyle
buyurmuştur:
"Günahların için mağfiret dile ve sabah akşam
Rabbine hamd ederek tesbihde bulun. (Sübhânellâhi ve Bihamdihi,
söyle.)"
Yine Allahü teâlâ:
"Günahın için ve erkek-kadın Mü’minler için
mağfiret dile," buyurmuştur.
"Allah'dan mağfiret dileyiniz. Muhakkak
surette Allah'ın mağfireti boldur, merhameti geniştir."
"Yasaklardan sakınanlar için Rableri yanında
(ağaç ve meskenleri) altlarından nehirler akan cennetler vardır.
Orada devamlı kalacaklardır. Hem de tertemiz zevceler vardır. (En
büyük nimet olan) Allah'ın rızası vardır.
Allah kullarını (her hâl ve hareketleri ile)
görendir. (Allah'ın azabından korkup) yasaklardan sakınan o
Mü’minler duâ edip derler: Ey Rabbimiz! Biz îman ettik, bizim
günahlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru. Onlar
sabredenler, sadakat gösterenler, Allah'a ibâdet edenler ve seher
vakitlerinde mağfiret dileyenlerdir."
"Sen (ey peygamberim) o inkarcıların
içinde iken Allah onlara azâb edecek değildi. Allah'dan mağfiret
dilerlerken de Allah onlara azâb edecek değil."
"O kimseler ki, bir kötülük yaptıkları zaman
yahut nefislerine zulmettikleri zaman, hemen Allah'ı anarlar ve
günahları için mağfiret dilerler. Allah'dan başka günahları kim
bağışlayabilir! Hem de onlar bildikleri hâlde, yaptıkları günah
üzerinde ısrar etmezler."
"Kim bir kötülük işlerse yahut (Allah'a isyan
sureti ile) kendine yazık ederse, sonra da Allah'dan mağfiret
dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı, çok merhamet edici bulur."
Rabbinizden mağfiret isteyin, Sonra O'na
tevbe edin."
Allahü
teâlâ Nûh'dan haber vererek şöyle buyurmuştur:
"Dedim ki, Rabbinizden mağfiret dileyin;
çünkü o çok bağışlayandır."
Allahü teâlâ Hûd
peygamberden haber vererek
şöyle buyurmuştur:
"Ey Kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin
sonra O'na tevbe edin."
Mağfiret dilemek konusunda âyetler çok olup bilinmektedir. Yazdığımız
bir kısım âyetlerle uyarma elde edilmiş olur.
Mağfiret dileme üzerinde rivâyet edilen hadisler çok olduğundan onlara
nihâyet vermek mümkün olmaz. Fakat ben bunların bir kısmına işaret
edeceğim:
1047- Sahâbî olan el-Eğarru’l-Müzenî'den
(radıyallahü anh) yapılan rivâyete
göre Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
“Benim kalbime bir dalgınlık gelir. Ben de günde yüz defa Allah'a
istiğfarda bulunurum."
1048-
Ebû Hüreyre'den
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde demiştir ki, ben
Resûlüllah sallallahü aleyhi
ve sellem'in şöyle dediğini işittim:
“Allah'a yemin ederim ki ben, günde yetmiş defadan çok Allah'dan
mağfiret dilerim ve ona tevbe ederim."
Seyyidü'l-İstigfâr Duâsı (İstiğfarın
Büyüğü):
1049- Şeddâd ibn Evs'den
(radıyallahü anh) yapılan rivâyete
göre Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
"İstiğfarın başı, kulun şöyle demesidir:
"Allah'ım! Sen Rabbimsin. Senden başka İlâh yoktur. Sen beni yarattın,
ben Senin kulunum. Sana verdiğim (tevhidden ibaret) söz ve va'd
üzereyim, gücüm yetesiye.. Yaptığım şeylerin kötülüğünden Sana
sığınırım. Bana olan nimetini itiraf ediyorum. Günahımı da itiraf
ediyorum. Beni bağışla; çünkü Senden başkası günahları
bağışlayamaz; ancak Sen bağışlarsın. Kim bu sözlere kesinlikle
inanarak gündüz bunları söyler de o gün akşamlamadan önce ölürse,
o kimse cennet ehlindendir. Kim de bu sözlere kesinlikle inanarak
bunları geceleyin söylerde, sabahlamadan önce ölürse, o kimse
cennet ehlindendir."
1050-
İbn Ömer'den
(radıyallahü anhüma) yapılan
rivâyetde şöyle anlatmıştır:
"Biz bir meclisde Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'in yüz
defa:
"Rabbiğfir lî ve tüb aleyye inneke ente't-tevvâbü'r-rahîm."
"Rabbim, beni mağfiret et, tevbemi kabul et. Sen tevbeleri çok çok
kabul eden merhamet sahibisin, dediğini sayardık."
1051-
İbn Abbâs'dan
(radıyallahü anhüma) yapılan
rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur" Kim istiğfara devam ederse Allah ona her darlıktan
bir çıkış, her üzüntüden bir rahatlık verir ve ummadığı yerden ona
rızık ihsan eder."
1052-
Ebû Hüreyre'den
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur.
"Canım kudret elinde olana yemin ederim ki, eğer günah işlemeseydiniz,
Allah sizi giderirdi de günah işleyen bir kavim getirirdi. Onlar
Allah'dan mağfiret dilerlerdi. Allah'da onları bağışlardı."
1053- Abdullah
ibn Mes’ûd'dan
(radıyallahü anh) yapılan rivâyete
göre:
“Üç defa duâ etmek ve üç defa istiğfarda bulunmak
Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'in
hoşuna giderdi."
Bu hadis toplu duâlar bölümünde az önce geçmişti.
1054-
Ebû Bekir es-Sıddîk’ın
(radıyallahü anh) azadlısından
yapılan rivâyetde demiştir ki,
Resûlüllah sallallahü aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Günde yetmiş defa günaha dönse bile, istiğfarda bulunan kimse,
günahda ısrar etmiş olmaz."
1055-
Enes'den
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'in
şöyle buyurduğunu işittim:
“Allah teâlâ buyurdu: Ey insanoğlu! Sen bana duâ ettiğin ve benden
umduğun müddet, senden olan günahları sana bağışlarım; ve ey
insanoğlu, senin günahların gökteki bulutlara kadar olsa bile beis
görmem. Sonra benden mağfiret dilesen, seni bağışlarım. Ey
insanoğlu! Eğer yer dolusu günahlarla bana karşı çıkıpda sonra hiç
bir şeyi bana ortak koşmayarak (küfür üzerinde olmayarak ölüp)
bana gelirsen, ben de sana yer dolusu mağfiret ihsan ederim."
1056- Güzel bir isnadla
Abdullah ibn Büsr'den (radıyallahü anh)
yapılan rivâyetde demiştir ki,
Resûlüllah sallallahü aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Amel defterinde çok istiğfar bulan kimseye ne mutlu!. .."
1057-
İbn Mes’ûd'dan
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“Kim:
"Hayat sahibi olup her şeyi idare edip ayakta tutan, kendisinden başka
hiç bir ilâh bulunmayan Allah'dan mağfiret dilerim." derse
savaştan kaçmış olsa bile, günahları bağışlanır."
Derim ki, bu bölüm doğrusu çok
geniştir. Bunu kısaltmak konuyu kavrama bakımından daha kolaydır.
Bunun için bu kadarla yetiniyoruz.
İstiğfar ile ilgili olarak Rebî ibn Huseym'den
(radıyallahü anh) şu söz
nakledilmiştir. O demiştir ki: Sizden hiç biriniz,
"Esteğfirullahe ve etûbü ileyhi." "Allah'dan mağfiret dilerim ve ona
îevbe ederim" demesin bunu söylemek günah ve yalan olur; eğer
günahından tevbe etmemişse... Doğrusu şöyle demelidir:
Allahümme'ğfir lî ve tüb aleyye. (Allah'ım beni bağışla ve tevbemi
kabul et.) Allah'ım beni bağışla ve tevbemi kabul et, diye
söylediği söz güzeldir.
Fakat Allah'dan mağfiret dilerim, sözünü kerih görmesi ve onu yalan
sayması görüşüne katılmayız. Çünkü "Esteğfirullah" sözünün manası,
Allah'ın mağfiretini dilerim, demektir. Burada yalan yoktur.
Bundan önce geçen İbn Mes’ûd'un
hadisi bunu reddetmeye yeterlidir.
Fudayl'dan (radıyallahü anh) rivâyet
edilmiştir: Günahı söküp atmadan istiğfar yapmak, yalancıların
tevbesidir. Allah kendisinden razı olsun, Râbia el-Adeviye'den
nakledilen söz buna yakındır. O şöyle demiştir:
Bizim istiğfarımız, çok istiğfara muhtaç olur. (Günahları kökünden
atarak tevbe etmediğimizden çok istiğfarda bulunmamız gerekir,)
Kabe'nin örtülerine tutunarak bir A'rabî'in şöyle dediği
nakledilmiştir:
Allah'ım! Günahlarıma ısrarla senden mağfiret dilemem yüzsüzlüktür.
Senin afv ve mağfiretinin genişliğini bildiğim hâlde, istiğfarda
bulunmayı terk etmem de aciziyettir. Bana muhtaç olmadığın hâlde,
bana ne kadar çok nimetlerle şefkat gösteriyorsun. Ben ise, sana
muhtaç olduğum hâlde günahlarla buğzunu kazanıyorum.
Ey söz verdiği zaman onu yerine getiren, azabla korkutunca da
bağışlayıp afv eden Allah! Benim büyük günahımı senin büyük afvimn
içine koy; ey merhamet edenlerin en merhametlisi!.. |
١- باب الاستغفار
اعلم أن هذا الكتاب من أهمّ الأبواب التي يعتنى بها ويحافظ على العمل
به. وقصدت بتأخيره التفاؤلَ بأن يختم اللّه الكريم لنا به، نسأله
ذلك وسائر وجوه الخير لي ولأحبائي وسائر المسلمين آمين.
قال اللّه تعالى:
{وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بالعَشِيّ
وَالإِبْكارِ}
[غافر: ٥٥]
وقال تعالى:
{وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَللْمُؤْمِنِينَ والمُؤْمِناتِ}
[محمد: ١٩]
وقال تعالى:
{وَاسْتَغْفِرُوا اللّه إنَّ اللّه كانَ غَفُوراً رَحِيماً}
[النساء: ١٠٦]
وقال تعالى:{لِلَّذينَ اتَّقَوْا عِنْدَ
رَبِهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِها الأنهارُ خالِدِينَ فِيها
وأزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّه، وَاللّه بَصِيرٌ
بالعِبادِ، الَّذينَ يَقُولُونَ رَبَّنا آمَنَّا فاغْفِرْ لَنا
ذُنُوبَنا وَقِنا عَذَابَ النَّارِ، الصَّابِرِينَ وَالصَّادِقِينَ
وَالقانِتِينَ وَالمُنْفِقِينَ وَالمُسْتَغْفِرِينَ بالأسحَارِ}
[آل عمران: ١٥ـ١٧]
وقال تعالى:
{وَما كانَ اللّه لِيُعَذِّبَهُمْ وَأنْتَ فِيهِمْ وَما كانَ اللّه
مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ}
[الأنفال: ٣٣]
وقال تعالى:
{وَالَّذينَ إذَا فَعَلُوا فاحِشَةً أوْ ظَلَمُوا أنْفُسَهُمْ
ذَكَرُوا اللّه فاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ، وَمَنْ يَغْفِرُ
الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّه؟ وَلَمْ يُصِرُّوا على ما فَعَلُوا وَهُمْ
يَعْلَمُونَ}
[آل عمران: ١٣٥]
وقال تعالى:
{وَمَنْ يَعْمَلْ سُوءاً أوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ
اللّه يَجِدِ اللّه غَفُوراً رَحِيماً}
[النساء: ١١٠]
وقال تعالى:
{وأنِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمّ تُوبُوا إِلَيْهِ..}
الآية [هود: ٣]،
وقال تعالى إخباراً عن نوح صلى اللّه عليه
وسلم:
{فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إنَّهُ كانَ غَفَّاراً}
[نوح: ١٠]
وقال تعالى حكاية عن هود صلى اللّه عليه
وسلم:
{وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا
إلَيْهِ..}
الآية [هود: ٥٢]، والآيات في
الاستغفار كثيرة معروفة، ويحصل التنبيه ببعض ما ذكرناه.
وأما الأحاديث الواردة في الاستغفار فلا يمكن استقصاؤها، لكني أُشير
إلى أطراف من ذلك.
١٠٤٧-
روينا في صحيح مسلم، عن الأغرّ
المزنيّ الصحابيّ رضي اللّه تعالى عنه: أن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم قال قال:
”إنَّهُ
لَيُغانُ على قَلْبِي، وإني لأَسْتَغْفِرُ اللّه في اليَوْمِ مِئَة
مَرَّةٍ". (١)
١٠٤٨-
وروينا في صحيح البخاري، عن
أبي هريرة
رضي اللّه عنه قال: سمعتُ
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم يقول قال:
”واللّه إنّي لأَسْتَغْفِرُ اللّه وأتُوبُ إلَيهِ فِي اليَوْمِ
أكثَرَ مِن سَبْعِينَ مَرَّة". (٢)
(البخاري (٦٣٠٧)، والترمذي
(٣٢٥٥)
سَيِّدُ الاسْتغْفارِ
١٠٤٩-
وروينا في صحيح البخاري أيضاً،
عن شداد بن أوس رضي اللّه عنه، عن
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم
قال:
"سَيِّدُ الاسْتغْفارِ أنْ يقُولَ العَبْدُ:
اللّهمَّ أنْتَ رَبّي لا إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ خَلَقْتَنِي وأنا
عَبْدُكَ، وأنا على عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ ما اسْتَطَعْتُ، أَعُوذُ
بِكَ مِنْ شَرّ مَا صَنَعْتُ، أبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ
عليَّ وأبُوءُ بِذَنْبي،
فاغْفِرْ لي فإنَّهُ لا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أنْتَ؛
مَنْ قَالَهَا بالنَّهارِ مُوقِناً بِها
فَمَاتَ مِنْ يَوْمِهِ قَبْلَ أنْ يُمْسِيَ فَهُوَ مِنْ أَهْلِ
الجَنَّةِ، وَمَنْ قَالَهَا مِنَ اللَّيْلِ وَهُوَ موقِن بها فَمَاتَ
قَبْلَ أنْ يُصْبحَ فَهُوَ مِنْ أهْلِ الجَنَّةِ". (٣)
قلت:
أبوء بضم الباء وبعد الواو همزة ممدودة، ومعناه: أقرّ وأعترف.
١٠٥٠-
وروينا في سنن أبي داود والترمذي
وابن ماجه، عن
ابن عمر رضي اللّه تعالى عنهما،
قال: كنّا نعدُّ لرسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم في المجلس
الواحد مِئَةَ مرّة:
"ربّ اغْفِرْ لي وَتُبْ عَلَيَّ
إنَّكَ أنْتَ التَّوَّابُ الرَّحيمُ"
قال الترمذي: حديث صحيح.
(٤)
١٠٥١-
وروينا في سنن أبي داود وابن
ماجه، عن ابن عباس
رضي اللّه عنهما قال: قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"مَنْ لَزِمَ الاسْتِغْفارَ جَعَلَ اللّه لَهُ مِنْ كُلِّ ضِيقٍ
مَخْرَجاً وَمِنْ كُلّ هَمٍّ فَرَجاً، وَرَزَقَهُ مِنْ حَيْثُ لا
يَحْتَسِبُ". (٥)
١٠٥٢-
وروينا في صحيح مسلم، عن
أبي هريرة
رضي اللّه عنه قال: قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"وَالَّذي نَفْسِي بِيَدِهِ لَوْ لَمْ تُذْنِبُوا لَذَهَبَ اللّه
بِكُمْ، وَلجَاءَ بِقَوْمٍ يُذْنِبُونَ فَيَسْتَغْفِرُونَ اللّه
تَعالى فَيَغفِرُ لَهُمْ". (٦)
١٠٥٣-
وروينا في سنن أبي داود، عن عبد
اللّه بن مسعود رضي اللّه تعالى عنه؛ أن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم كان يُعجبه أن يدعوَ ثلاثاً، ويستغفرَ
ثلاثاً. وقد تقدم هذا الحديث قريباً في جامع الدعوات(٧)
١٠٥٤-
وروينا في كتابي أبي داود والترمذي،
عن مولى لأبي بكر الصديق رضي اللّه تعالى عنه قال: قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"ما أصَرَّ مَنِ اسْتَغْفَرَ وَإنْ عادَ في اليَوْمِ سَبْعِينَ
مَرَّةً"
قال الترمذي: ليس إسناده
بالقويّ. (٨)
١٠٥٥-
وروينا في كتاب الترمذي، عن
أنس رضي اللّه تعالى عنه قال:
سمعتُ رسولَ اللّه
صلى اللّه عليه وسلم يقول:
"قال اللّه تعالى: يا بْنَ
آدَمَ! إَّنكَ ما دَعَوْتَنِي وَرَجَوْتَنِي غَفَرْتُ لَكَ ما كانَ
منْكَ وَ لا أُبالي، يا بْنَ آدَمَ! لَوْ بَلَغَتْ ذُنُوبُكَ
عَنانَ السَّماءِ ثُمَّ اسْتَغْفَرْتَنِي غَفَرْتُ لَكَ، يابْنَ
آدَمَ! لَوْ أتَيْتَنِي بِقُرَابِ الأرْضِ خَطايَا ثُمَّ
أتَيْتَنِي لا تُشْرِكُ بِي شَيْئاً لأَتَيْتُكَ بِقُرَابِها
مَغْفِرَةً"
قال الترمذي: حديث حسن. (٩)
قلت:
عنان السماء بفتح العين: وهو السحاب، واحدتها عنانة؛
وقيل
العنان: ما عنّ لك منها، أي ما اعترضَ وظهر لك إذا رفعت رأسك.
وأما قراب الأرض فروي بضم القاف وكسرها، والضم هو المشهور، ومعناه:
ما يُقارب مِلْئَها، وممّن حكى كسرها صاحب المطالع.
١٠٥٦-
وروينا في سنن ابن ماجه، بإسناد
جيد عن عبد اللّه بن بُسْرٍ ـ بضم الباء وبالسين المهملة ـ رضي اللّه
تعالى عنه قال: قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"طُوبَى لِمَنْ وَجَدَ في صَحِيفَتِهِ اسْتِغْفاراً كَثِيراً".
(١٠)
١٠٥٧-
وروينا في سنن أبي داود والترمذي،
عن ابن مسعود رضي اللّه تعالى
عنه، قال: قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"مَنْ قالَ: أسْتَغْفِرُ اللّه الَّذي لا إِلهَ إِلاَّ هُوَ
الحَيَّ القَيُّومَ وأتُوبُ إِليْهِ، غُفِرَتْ ذُنُوبُهُ وَإنْ كَانَ
قَدْ فَرَّ مِنَ الزَّحْفِ"
قال الحاكم: هذا حديث صحيح على
شرط البخاري ومسلم.
(١١)
قلتُ:
وهذا الباب واسع جداً، واختصاره أقرب إلى ضبطه، فنقتصر على هذا القدر
منه.
فصل:
ومما يتعلَّق بالاستغفار ما جاء عن الرَّبيع بن خُثَيْم رضي اللّه
تعالى عنه قال: لا يقلْ أحدُكم: أستغفر اللّه وأتوب إليه فيكون
ذنباً وكذباً إن لم يفعل، بل يقولُ: اللّهمّ اغفر لي وتُبْ عليّ،
وهذا الذي قاله من قوله: اللّهمّ اغفر لي وتب عليّ حسن.
وأما كراهيته أستغفرُ اللّه وتسميته كذباً فلا نُوافق عليه، لأن معنى
أستغفرُ اللّه أطلبُ مغفرتَه، وليس في هذا كذب، ويكفي في ردّه حديث
ابن مسعود المذكور قبله.
وعن الفُضيل رضي اللّه تعالى عنه: استغفارٌ بلا إقلاع توبةُ
الكذّابين، ويُقاربه ما جاءَ عن رابعة العدوية رضي اللّه تعالى عنها
قالت:
استغفارُنا
يحتاجُ إلى استغفار كثير.
وعن بعضِ الأعراب أنه تعلَّقَ بأستار الكعبة وهو يقول:
اللّهمّ إن استغفاري مع إصراري لؤم، وإن تركي الاستغفارَ مع علمي
بسَعَة عفوك لعجز، فكم تَتَحَبَّبُ إليّ بالنعم مع غِناكَ عني،
وأَتَبَغَّضُ إليك بالمعاصي مع فقري إليك،
يا مَن إذا وَعدَ وَفَّى، وإذا توعَّدَ تجاوز وعفا، أدخلْ عظيمَ
جُرمي في عظيم عفوكَ يا أرحم الراحمين. |