5. Savaş Zamanında Duâ Edip Yalvarmak ve
Allah'dan İstemek
Azîz ve Yüce olan Allah şöyle buyurmuştur:
“Ey îman edenler! (savaş için düşman) bir toplulukla karşılaştığınız
zaman ayak direyin ve Allah'ı çok anın ki, başarıya ulaşasınız.
Allah'a ve O'nun peygamberine
itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra içinize korku düşer ve
kuvvetiniz kaybolur. Hem de sabırlı olun; çünkü Allah
sabredenlerle beraberdir. Bir de, yurdlarından şımarıklıkla ve
insanlara gösteriş için çıkanlar ve Allah yolundan çevirenler gibi
olmayın."
Âlimlerden bin demiştir ki, bu
âyet-i kerîme, savaşın edebleri konusunda gelenleri en iyi şekilde
bir araya toplayandır.
514-
İbn Abbâs'dan
(radıyallahü anh) rivâyet
edildiğine göre demiştir ki,
Peygamber sallallahü aleyhi ve
sellem (Bedir Savaşında) çadırında iken şöyle duâ etmiştir:
“Allah'ım! (müminlere zafer vereceğine dair) verdiğin sözünü ve
va'dını yerine getirmeni Senden istiyorum. Allah'ım! Eğer dilersen
(müminler helâk olur da) bu günden sonra Sana ibâdet edilmez.
Bunun üzerine Ebû Bekir
(radıyallahü anh)
Peygamberin elini tutup
şöyle dedi: Ey Allah'ın Resûlü, Rabbinden İsrarla dilekte
bulundun, (üzülme, Duân) yetişir. Sonra şu âyeti okuyarak
Peygamber (çadırdan
çıktı):”
“Kâfirler topluluğu yakında (Bedir savaşında)
bozulacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır. Esasen onların
vadedildikleri azab vakti Kıyâmettir. Kıyâmetin azabı ise daha
dehşetli ve daha acıdır."
Buhârî'nin rivâyetine göre bu olay
Bedir gününde olmuştur. Müslim'in
rivâyetinde ise, Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem
kıbleye döndü sonra iki elini kaldırıp Rabbine seslenerek şöyle
söylemeye başladı:
"Allah'ım! Bana verdiğin sözü yerine getir. Allah'ım, bana va'd
ettiğini (zaferi) ver. Allah'ım, müslümanlardan ibaret bu topluluk
helâk olursa, yeryüzünde Sana ibâdet edilmez. Ellerini uzatmış bir
hâlde Rabbine seslenerek duâ edip duruyordu; öyleki (sırtından)
hırkası düşmüştü."
515- Abdullah ibn Abı
Evfâ'dan (radıyallahü anhüma)
rivâyet edildiğine göre şöyle anlatmıştır:
"Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem,
düşmanla karşılaştığı günlerden birinde, güneş (batıya doğru)
meyledinceye kadar bekledi sonra insanlar arasında kalkıp şöyle
buyurdu: Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı arzu etmeyin,
Allah'dan afiyet isteyin. Fakat düşmanla karşılaştığınız zaman,
sabredin (ve direnin). Biliniz ki Cennet, kılıçların gölgesi
altındadır. Sonra buyurdu: Ey kitabları indiren, bulutlan yürüten
ve düşmanları parişan eden Allah'ım! Düşmanları perişan et ve
bizi. onlara galip kıl."
' Bir rivâyette de şöyle duâ etmiştir;
Ey Kitabları indiren, çabuk hesab gören Allah'ım! Düşmanları peşiran
et, Allah'ım onları perişan et ve onları dağıt."
516-
Enes'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edildiğine göre, şöyle anlatmıştır:
“Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem
sabahleyin Hayber'e baskın yaptı. (Düşmanlar) onu ve orduyu
görünce, Muhammed ve ordusu! dediler de, kaleye sığındılar.
Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem iki
elini kaldırıp buyurdu:
Allahü Ekber, Hayber harab olsun! Biz düşman bir kavmin bölgesine
girdiğimiz zaman, azabla korkutulanların sabahı kötü olur."
517- Sahîh bir isnadla Sehl
ibn Sa'd'dan (radıyallahü anh)
rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir ki,
Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“İki duâ var ki, (boş) çevrilmezler, yahut
nadiren çevrilirler: Ezan zamanında duâ etmek, savaşta
birbirine saldırıldığı zaman yapılan duâ."
518-
Enes'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edildiğine göre şöyle demiştir:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem savaş
yaptığı zaman:
"Allah'ım, Sen benim kuvvetimsin ve yardımcimsın. Seninle (düşmanı)
engellerim, Senin gücünle saldırırım ve Senin yardımınla
çarpışırım" derdi.
519- Sahîh isnadla Ebû Mûsa
el-Eş'ari'den (radıyallahü anh)
rivâyete göre şöyle anlatmıştır:
"Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem, bir
düşman kavmin saldırısından endişelendiği zaman:
"Allah'ım, Senin gücünle onların boğazlarını tıkarız ve
kötülüklerinden Sana sığınırız.”derdi.
520- Umâre ibn Za'kere'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edildildiğine göre demiştir ki,
Resûlüllah sallallahü aleyhi
ve sellem'im şöyle buyurduğunu dinledim:
Allahü teâlâ buyuruyor ki,
Benim mükemmel kulum o kimsedir ki, savaş zamanında dengi ile
karşılaştığında beni anar"
521-
Câbir ibn Abdullah'dan
(radıyallahu anhüma) rivâyetde
demiştir ki, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem Huneyn
(savaşı) gününde şöyle buyurdu:
“Düşmanla karşılaşmayı arzu etmeyin. Çünkü siz onlar tarafından nasıl
bir belâya uğrayacağınızı bilemezsiniz. Fakat onlarla karşılaşınca
da şöyle deyin:
"Allah'ım! Sen bizim de Rabbımızsın, onların da Rabbısın. Bizim
kalblerimiz de, onların kalbleri de Senin kudret elindedir. Onlara
ancak sen üstün gelirsin."
522- Bundan önce rivâyet
ettiğimiz hadis, Enes'den
(radıyallahu anh) de rivâyet
edilmiştir. O şöyle demiştir:
"Bir savaşta Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem ile
beraberdik. Sonra düşmanla karşılaşınca, şöyle dediğini duydum: Ey
(ahiretteki) hesab gününün sahibi, yalnız Sana ibâdet ederiz ve
ancak Senden yardım isteriz. Ben gerçekten gördüm ki, düşman
erkeklerin önlerinden ve arkalarından melekler vuruyor ve onları
düşürüyor. "
523-
İmâm Şâfiî (Allah ona rahmet
etsin) Ümm kitabında mürsel bir isnadla
Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'den
rivâyetine göre Peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem):::”
“Ordular karşılaşınca, namaza durulunca, yağmur yağınca duânın kabul
edilmesini isteyin." buyurdu.
Ben derim ki: Kur’ândan kolaya
geleni okumak ve daha önce anlattığımız musibet Duâsını okumak
kuvvetli bir müstehabdır.
Buhari ve
Müslim'de de şu duâ vardır:
"Lâ ilâhe illâllâhu'l-azîmu'l-halîmu, lâ ilâhe illâllâhu rabbu’l-arşi'l-azîmi,
lâ ilâhe illâllâhu rabbü's-semâvâti ve’l-arzı ve rabbü'l-arşı'i-kerîmi."
"Büyük olan Halîm olan Allah'dan başka hiç bir İlâh yoktur. Büyük
Arş’ın Rabbı olan Allah'dan başka hiç bir İlâh yoktur. Göklerin
Rabbı, Arzın Rabbı ve Kerîm olan Arş’ın Rabbı Allah'dan başka hiç
bir İlâh yoktur."
Bu konuda daha önce yazdığımız başka bir hadisteki şu duâyı da söyler:
"Lâ ilâhe illâllâhu’l-halîmu'l-kerîmu, sübhanellâhi rabbissemâvâti's-seb'i
ve rabbi'l-arşi'l-azîmi, lâ ilâhe illâ ente azze cârüke ve celle
senâüke,"
"Hâlim ve Kerîm olan Allah'dan başka hiç bir İlâh yoktur. Vedi göğün
ve büyük Arşın Rabbı olan Allah bütün noksanlıklardan münezzehtir.
Ancak Sen varsın, Senden başka hiç bir İlâh yoktur. Koruduğun
azizdir, övgün yücedir.")
Yine daha önce yazdığımız başka bir hadisi şerifdeki Duâyı okur:
"Hasbünellâhu ve ni’me’l-vekîlü" "Allah bize kâfidir ve O ne güzel bir
vekildir." Şunu da söyler:
"Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi’l-azîzi'l-hakîmi, mâ şâellâhu lâ
kuvvete illâ billahi, i'tesamnâ billahi, istaannâ billahi.
Tevekkelnâ alellâhi."
Kuvvet ve kudret ancak ve ancak Aziz ve Hakîm olan Allah'ındır.
Allah'ın dilediği olur. Kuvvet ancak Allah'ındır. Allah'a
güvendik, Allah'dan yardım istedik, Allah'a tevekkül ettik."
Yine şöyle söyler:
"Hassantünâ küllenâ ecmalne bi’l-hayyi'l-kayyûmillezîlâ yemûtu ebe-dâ.
Ve defa'tü annâ assû'e bilâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîmi."
"Ebediyyen ölmeyen, her şeyi idare edip ayakta tutan, her an varlığı
ile hayyolan Allah ile hepimizin korunduğuna inandım, büyük ve
yüce olan Allah'ın kuvvet ve kudreti ile ancak kötülüğü bizden
kaldırdım inancındayım.”
Yine duâsında şöyle söyler:
"Ya kidîme'l-ihsâni, ya men ihsânühü fevka külli ihsanın. Yâ mâlike'd-dünyâ
ve’l-âhireti. Yâ hayyu yâ kayyûmu yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâmi. Yâ
men lâ yu'cizuhû şey'un ve lâ yeteâzamuhû. Unsurnâ alâ a'dâ inâ
hâülâi ve ğayrihim ve ezhirnâ aleyhim fi afiyetin ve selâmetin
âmmetin acilen."
"(Ey ihsanı kadîm olan, ey ihsanı her ihsanın üstünde olan, ey dünya
ve âhirete Sahîh olan, ey hayyolan, ey kayyûm olan, ey azamet ve
ikram sahibi bulunan, ey kendisini hiç bir şey âciz bırakamayip
üzerine yükselinmeyen (Allah)! Şu düşmanlarımıza ve onlardan
başkalarına karşı bize yardım et ve afiyet ve selâmet üzere acilen
bizi onlara üstün kıl."
Tecrübeler göstermiştir ki, bütün bu anılan duâlarda cihâda sağlam bir
şekilde teşvik vardır. |
٥- باب الدعاء والتضرّع والتكبير عند القتال واستنجاز اللّه ما وعد
من نصر المؤمنين.
قال اللّه عزّ وجلّ:
{يا أيُّها الَّذين آمَنُوا إذَا لَقِيتُمْ فِئَةً فاثْبُتُوا
وَاذْكُرُوا اللّه كَثِيراً لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ. وأطِيعُوا
اللّه وَرَسُولَهُ وَلا تَنازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ
رِيحُكُمْ وَاصْبِرُوا إنَّ اللّه مَعَ الصَّابِرِينَ. وَلا
تَكُونُوا كالَّذينَ خَرَجُوا مِنْ دِيارِهِمْ بَطَراً وَرِئاء
النَّاسِ وَيَصُدُونَ عَنْ سَبِيلِ اللّه}
[الأنفال: ٤٥ـ٤٧] قال بعض
العلماء هذه الآية الكريمة أجمع شيء جاء في آداب القتال.
٥١٤-
وروينا في صحيحي البخاري ومسلم،
عن ابن عباس قال: قال
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم وهو في قُبّته
قال:
”اللّهمَّ إني أنْشُدُكَ عَهْدَكَ وَوَعْدَكَ،
اللّهمَّ إنْ شِئْتَ لَمْ تُعْبَدْ بَعْدَ اليَوْمِ، فأخذ أبو بكر
رضي اللّه عنه بيده
فقال: حَسْبُكَ يا رسول اللّه!
فقد أَلْحَحْتَ على ربِّك، فخرج وهو يقول:
{سَيُهْزَمُ الجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ. بَلِ السَّاعَةُ
مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ أَدْهَى وَأمَرُّ}
[القمر: ٤٥ـ٤٦]"
وفي رواية "كان ذلك يوم بدر"
هذا لفظ رواية البخاري.
وأما لفظ مسلم
فقال قال:
”استقبل نبيّ اللّه صلى اللّه عليه وسلم
القبلة ثم مَدَّ يديه فجعل يهتفُ بربه يقول قال:
”اللّهمَّ أنْجِزْ لي ما وَعَدْتَنِي،
اللّهمَّ آتِ ما وَعَدْتَنِي،
اللّهمَّ إنْ تَهْلِكْ هَذِهِ العِصابَةُ مِنْ أهْلِ الإِسْلامِ لا
تُعْبَدْ فِي الأرْضِ، فما زال يهتف بربه مادّاً يديه حتى
(٨)
قلتُ:
يَهتف بفتح أوله وكسر ثالثه ومعناه: يرفع صوته بالدعاء.
٥١٥-
وروينا في صحيحيهما، عن عبد
اللّه بن أبي أوفى رضي اللّه عنهما؛
أن رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم ـ في بعض أيامه التي لقي فيها العدو ـ
انتظر حتى مالتِ الشمسُ ثم قامَ في الناس
فقال قال:
”أيُّها النَّاسُ لا تَتَمَنَّوْا لِقَاءَ العَدُوّ ("لا
تتمنّوا لقاء العدو" قال الحافظ في الفتح: قال ابن بطال: حكمة
النهي أن المرء لا يعلمُ ما يؤول إليه الأمر، وهو نظير سؤال العافية
من الفتن) وَسَلُوا اللّه العافِيَةَ، فإذَا لَقيتُموهُم
فاصْبِرُوا، واعْلَمُوا أنَّ الجَنَّةَ تَحْتَ ظِلالِ السُّيُوفِ، ثم
قال:
اللّهمَّ مُنْزِلَ الكِتَابِ، ومُجْرِيَ السَّحابِ، وَهازِم
الأحْزَابِ، اهْزِمْهُمْ وَانْصُرْنَا عَلَيْهِمْ"
وفي رواية قال:
”اللّهمَّ مُنْزِلَ الكتابِ، سَرِيعَ الحِسابِ، اهْزِمِ
الأحْزَابَ،
اللّهمَّ اهْزِمْهُمْ وَزَلْزِلْهُمْ". (٩)
٥١٦-
وروينا في صحيحيهما، عن
أنس
رضي اللّه عنه قال: صبَّحَ
النبيُّ صلى اللّه عليه وسلم
خيبرَ، فلما رأوْه قالوا: محمد والخميس، فلجؤوا إلى الحصن، فرفعَ
النبيُّ
صلى اللّه عليه وسلم يديه
فقال قال:
”اللّه أكْبَرُ خَرِبَتْ خَيْبَرُ، إنَّا إذَا نَزَلْنا بِساحَةِ
قَوْمٍ فَساءَ صَباحُ المُنْذَرِينَ". (١٠)
٥١٧-
وروينا بالإِسناد الصحيح، في سنن أبي
داود، عن سهل بن سعد رضي اللّه عنه،
قال: قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم قال:
”ثِنْتَانِ لا تُرَدَّانِ ـ أوْ
قَلَّما تُرَدَّانِ ـ الدُعاءُ عِنْدَ النِّدَاءِ، وَعِنْدَ البأسِ
حِينَ يُلْجِمُ بَعْضُهُمْ بَعْضاً" (١١)
قلت:
في بعض النسخ المعتمدة "يُلْحِمُ" بالحاء، وفي بعضها بالجيم،
وكلاهما ظاهر.
٥١٨-
وروينا في سنن أبي داود والترمذي
والنسائي، عن
أنس
رضي اللّه عنه قال: كأن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم إذا غزا قال قال:
”اللّهمَّ أنْتَ عَضُدِي وَنَصيرِي، بِكَ أحُولُ وَبِكَ أصُولُ،
وَبِكَ أُقاتِلُ".
قال الترمذي: حديث حسن.
قُلْتُ:
معنى عَضُدِي: عوني. قال الخطابي: معنى أحول: أحتال. قال:
وفيه وجه آخر، وهو أن يكون معناه: المنع والدفع، من قولك: حال بين
الشيئين: إذا منع
أحدهما
من الآخر، فمعناه: لا أمنعُ ولا أدفعُ إلا بك.
(١٢)
٥١٩
وروينا بالإِسناد الصحيح في سنن أبي
داود والنسائي، عن
أبي موسى الأشعري
رضي اللّه عنه: أن
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم كان إذا خافَ قوماً قال قال:
”اللّهمَّ إنَّا نَجْعَلُكَ في نُحُورِهِمْ، وَنَعُوذُ بِكَ مِنْ
شُرُورِهِمْ". (١٣)
٥٢٠-
وروينا في كتاب الترمذي، عن
عمارة بن زَعْكَرَةَ رضي اللّه عنه
قال: سمعت رسولَ اللّه
صلى اللّه عليه وسلم يقول قال:
”إنَّ اللّه تَعالى يَقُولُ: إنَّ عَبْدِي كُلَّ عَبْدِي، الَّذي
يَذْكُرُنِي وَهُوَ مُلاقٍ قِرْنَهُ" يعني عند القتال.
قال الترمذي: ليس إسناده
بالقويّ. (١٤)
قلت:
زَعْكَرة بفتح الزاي والكاف وإسكان العين المهملة بينهما.
٥٢١-
وروينا في كتاب ابن السني، عن
جابر بن عبد اللّه
رضي اللّه عنهما قال: قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم يوم خيبَر "لا تَتَمَّنَّوْا لِقَاءَ
العَدُوّ، فإنَّكُمْ لا تَدْرُونَ ما تُبْتَلوْ بِهِ مِنْهُمْ، فإذَا
لَقِيتُمُوهُمْ فَقُولُوا:
اللّهمَّ أنْتَ رَبُّنا وَرَبُّهُمْ، وَقُلُوبُنا وَقُلُوبُهُمْ
بِيَدِكَ، وإنَّمَا يَغْلِبُهُمْ أنْتَ". (١٥)
٥٢٢-
وروينا في الحديث الذي قدّمناه عن كتاب
ابن السني، عن أنس
رضي اللّه عنه قال: كنّا مع
النبيِّ
صلى اللّه عليه وسلم في غزوةٍ فلقيَ
العَدُوَّ، فسمعتُه يقول قال:
”يا مالك يَوْمِ الدّينِ، إيَّاكَ نَعْبُدُ وإيَّاكَ
نَسْتَعِينُ" فلقد رأيتُ الرِّجالَ تُصرَع تضربُها الملائكةُ من
بين أيديها ومن خلفها.(١٦)
٥٢٣-وروى
الإِمام الشافعي رحمه اللّه في
"الأمّ" (١٧) بإسناد مُرسل،
عن النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم
قال قال:
”اطْلُبُوا
اسْتِجابَةَ الدُّعاءِ عِنْدَ الْتِقاءِ الجُيُوشِ، وإقامَةِ
الصَّلاةِ، وَنُزُولِ الغَيْثِ".
قلت:
ويستحبّ استحباباً متأكداً أن يقرأ ما تيسر له من القرآن، وأن يقول
دعاء الكرب الذي قدَّمنا ذكره، وأنه في
الصحيحين (١٨) "لا إِلهَ
إِلاَّ اللّه العَظيمُ الحَليمُ، لا إِلهَ إِلاَّ اللّه رَبُّ
العَرْشِ العَظيمِ، لا إِلهَ إِلاَّ اللّه رَبُّ السَّمَوَاتِ
وَرَبُّ الأرْضِ وَرَبُّ العَرْشِ الكَرِيمِ".
ويقول ما قدَّمناه هناك في الحديث الآخَر "لا إِلهَ إِلاَّ اللّه
الحَلِيمُ الكَريمُ، سُبْحان اللّه رَبّ السَّمَوَاتِ السَّبْع
وَرَبّ العَرْشِ العَظيم، لا إِلهَ إِلاَّ أنْتَ عَزَّ جارُكَ
وَجَلَّ ثَناؤُكَ".
ويقول: ما قدَّمناه في الحديث الآخر "حَسْبُنا اللّه وَنِعْمَ
الوَكِيلُ".
ويقول قال:
”لا حَوْلَ وَلا قُوَّةَ إِلاَّ باللّه العَزيزِ الحَكيم، ما شاء
اللّه لا قُوَّةَ إِلاَّ باللّه، اعْتَصَمْنا باللّه، اسْتَعَنَّا
باللّه، تَوَكَّلْنا على اللّه".
ويقول قال:
”حَصَّنْتُنا كُلَّنا أجْمَعِينَ بالحَيّ القَيُّومِ الَّذي لا
يَمُوتُ أَبَدَاً، وَدَفَعْتُ عَنَّا السُّوءَ بلا حَوْلَ وَلا
قُوَّةَ إِلاَّ باللّه العَليّ العَظيمِ".
ويقول قال:
”يا قَدِيمَ الإِحْسانِ! يا مَنْ إحْسانُهُ فَوْقَ كُلّ
إِحْسان! يا مالك الدُّنْيا
والآخِرَةِ! يا حَيّ يا قَيُّومَ! يا ذَا الجَلالِ
والإِكْرَامِ! يا مَنْ لا يُعْجِزُهُ شَيْءٌ وَلا يَتَعاظَمُهُ!
انْصُرْنا على أعْدَائنا هَؤُلاءِ وَغَيْرِهِمْ، وأظْهِرْنا
عَلَيْهِمْ فِي عافِيَةٍ وَسلامَةٍ عامَّة عاجلاً" فكلُّ هذه
المذكورات جاء فيها حثٌّ أكيد، وهي مجرَّبة. |