|
الأَسْمَاءُ الْحُسْنَى |
وَلِلَّهِ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى فَادْعُوهُ
بِهَا (
الاعراف/١٨٠
) |
إِنَّ لِلّهِ تِسْعَةً وَتِسْعِينَ اسْمًا مِائَةً إِلَّا وَاحِدًا
مَنْ أَحْصَاهَا دَخَلَ الْجَنَّةَ (البخاري،
الشروط ٢٧٧٤ ) |
لِلّهِ تِسْعَةٌ وَتِسْعُونَ اسْمًا مَنْ حَفِظَهَا دَخَلَ
الْجَنَّةَ (مسلم،
الذكر والدعاء ٦٩٨٥ ) |
Allahü teâlâ'nın güzel isimleri vardır. O'na onlarla dua ediniz. (A'râf,180) |
Allahü teâlâ'nın doksan dokuz güzel ismi vardır. |
Kim onları sayarsa, ezberlerse cennete girer. (Buhârî ve Müslim) |
Esmâ-i Husnâ |
Kısa Açıklaması |
Most Beautiful
names of Allahu ta’ālā and their brief explanation in English |
الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى |
Allah
celle
celâlüh |
Hak taâlânın en
yüce ismidir ki, bütün isimleri onda toplanmıştır. O, zâtında,
sıfatlarında ve fiillerinde tektir, benzersizdir. O, hiçbir
şeye benzemez. Ezelîdir, ebedîdir. O, doğmamıştır ve
doğurmamıştır. O'nun oğlu, kızı ve eşi yoktur. O, zamanlı ve
mekânlı değildir. |
Allah: The most
exalted name of Allahu ta’ālā;
all of His names are gathered in it. He is One and unique in His
dhāt
[self], His attributes, and His actions. |
|
er-Rahmân
celle celâlüh |
Yaratılmışlar
hakkında hayır ve rahmet isteyen. |
ar-Rahmān: Wishes
goodness and rahmah
[mercy] for His creation. |
|
er-Rahîm
celle celâlüh |
Çok merhamet eden,
verdiği nimetleri iyi kullananları, Mü'minleri daha büyük ve
sonsuz nimetler vermek suretiyle mükâfatlandıran. |
ar-Rahīm:
Has great mercy; Rewards those who
acknowledge and believe Him and use the benefactions He gave them
in good ways with greater and endless benefactions. |
|
el-Melik celle celâlüh |
Her şeyin sahibi,
mutlak hükümdarı. |
al-Melik: The
owner of everything, the absolute sovereign over all creation. |
|
el-Kuddûs celle celâlüh |
Bütün kusur ve
eksiklerden uzak, pek temiz. |
al-Quddūs:
Exalted beyond and free from all imperfections and defects,
completely flawless. |
|
es-Selâm celle celâlüh |
Hiçbir ayıbı
olmayan, kullarını tehlikelerden selâmete çıkaran, cennetteki
kullarına selâm veren. |
as-Salām: The One
without any flaws, The One who leads His
abds from dangers
to salāmah
[safety], The One who gives
salām [greetings]
to His abds
in paradise.[Abd
means created and living being who worships, obeys, and serves. It
is usually used for “human being.”] |
|
el-Mü’min celle celâlüh |
Mü’min kulları
hakkındaki va’dini tasdik eden, onları azaptan koruyan; kendini
“bir”leyen. |
al-Mu’min: The One
who attests to the truth of His promise to His
mu’min
abds [believers],
The One who protects them from punishment; The One who declares
His own unity. |
|
el-Müheymin celle celâlüh |
Gözetici, koruyucu,
emîn. |
al-Muhaymin: The
Guardian, The Protector, The One who is trustworthy. |
|
el-Azîz celle celâlüh |
Mağlup edilmesi
mümkün olmayan galip. |
al-Azīz: The
victor that cannot be defeated. |
|
el-Cebbâr celle celâlüh |
Islâh eden,
eksikleri tamamlayan, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan. |
al-Jabbār: The One
who corrects and removes deficiencies, The One who is able to
enforce what He wishes. |
|
el-Mütekebbir
celle celâlüh |
Her şeyde ve işte
büyüklüğünü gösteren. |
al-Mutakabbir: The
One who manifests His greatness in everything and every action. |
|
el-Hâlik celle celâlüh |
Her şeyin hâllerini
takdir edip yaratan, yoktan var eden. |
al-Khāliq:
The One who foreordains and creates the
states of everything, The One who creates everything from nothing. |
|
el-Bâri celle celâlüh |
Eşyayı ve her şeyin
kısımlarını birbirine uygun ve ahenkli halde yaratan. |
al-Bārī: The One
who creates matter and parts of everything compatible with each
other and in a harmonious state. |
|
el-Musavvir celle celâlüh |
Tasvir eden; her
şeye bir şekil ve özellik veren. |
al-Musawwir: The
fashioner of forms;
The One who gives everything its shape and
properties. |
|
el-Gaffâr celle celâlüh |
Mağfireti çok olan,
günahlarının affını isteyenleri af eden. |
al-Ghaffār: The
One who has great mercy; forgives those who ask for forgiveness of
their sins. |
|
el-Kahhâr celle celâlüh |
Her şeye, her
istediğini yapacak şekilde galip ve hakim olan. |
al-Qahhār: He is
victorious and dominant over everything such that He can do
whatever He wills. |
|
el-Vehhâb celle celâlüh |
Çeşitli nimetleri
karşılıksız, devamlı veren. |
al-Wahhāb: He
gives various benefactions continuously and freely. |
|
er-Rezzâk
celle celâlüh |
Yaratılmışlara
yiyecekleri gıdaları ihsan eden, veren. |
al-Razzāk: The One
who bestows upon the created beings food and sustenance. |
|
el-Fettâh celle celâlüh |
Her türlü zorluğu
açan ve kolaylaştıran; yokluk kapısını varlıkla, bilgisizliği
ilimle, rızkı verme ve ihsanla açan. |
al-Fattāh: The One
who eases and removes all kinds of difficulties; The One who
remedies poverty with wealth, ignorance with knowledge,
benevolence, and by giving rizq
[sustenance]. |
|
el-Alîm celle celâlüh |
Her şeyi çok iyi
bilen. |
al-Alīm: All-knowing;
He knows everything best. |
|
el-Kâbid celle celâlüh |
Sıkan, daraltan;
dilediğine acı ve sıkıntı veren. |
al-Qābid: The
restrainer, the limiter; He gives pain and distress to anyone He
wills. |
|
el-Bâsit celle celâlüh |
Açan, genişleten;
dilediğine, neş’e, sevinç ve bolluk veren. |
al-Bāsit:
The One who opens and expands; He gives joy,
happiness, and abundance to anyone He wills. |
|
el-Hâfid celle celâlüh |
Yukarıdan aşağıya
indiren, alçaltan; değer, mal, amel ve inanç yönünden
düşmanlarının derecelerini alçaltan. |
al-Khāfid: The
abaser; The One who demotes His enemies in wealth, deeds and faith. |
|
er-Râfi’ celle celâlüh |
Yukarı kaldıran,
yükselten; değer, mal, amel ve inanç yönünden sevdiklerinin
derecelerini yükselten. |
ar-Rāfi’: The One
who exalts and raises; The One who promotes His loved ones with
respect to value, wealth, deeds, and faith. |
|
el-Mu’ızz celle celâlüh |
İzzet veren, şeref
ve haysiyetini yükselten. |
al-Mu’izz: The One
who gives greatness and honor. |
|
el-Müzill
celle celâlüh |
Zillete düşüren,
hor ve hakir kılan. |
al-Mudhill: The
One who demotes to worthlessness and humiliates. |
|
es-Semî’ celle celâlüh |
Her varlığı
işiten. |
as-Samī’: All-hearing;
He hears every being. |
|
el-Basîr celle celâlüh |
Her varlığı gören,
varlığı ve yokluğu bilen. |
al-Basīr: All-seeing;
He sees every being, He knows the existent and the non-existent. |
|
el-Hakem
celle celâlüh |
Hükmeden, hakkı
yerine getiren. |
al-Hakam: The One
who judges and arbitrates; He carries out justice. |
|
el-Adl celle celâlüh |
Çok adaletli;
iradesi gereğince fiillerini yerine getiren. |
al-Adl: Very just;
He carries out His actions as required by His will [i.e. things
are created in accordance with what He has willed and preordained]. |
|
el-Lâtîf
celle celâlüh |
En ince işlerin
bütün inceliklerini bilen, yapan ve bu işlerin faydalarını
kullarına ulaştıran. |
al-Latīf: The One
who knows and creates all the subtleties of the most subtle
matters and events. He conveys the benefits of these matters and
events to His abds. |
|
el-Habîr
celle celâlüh |
Her şeyin iç
yüzünü, gizli taraflarını bilen. |
al-Habīr: The One
who knows the inside, the secret aspects of everything. |
|
el-Halîm celle celâlüh |
Hilmi çok;
suçluların cezasını vermeye gücü yettiği halde, onlar hakkında
yumuşak davranan ve cezalarını geriye bırakan veya düşüren. |
al-Halīm: He has
great hilm [forbearance]; although He has the power to punish the
guilty, He treats them gently and delays or annuls their
punishment. |
|
el-Azîm celle celâlüh |
Çok azametli, en
büyük; azameti hakkında sınır muhal olan. |
al-Azīm: He
has great majesty and greatness, He is the greatest; a limit
to His greatness is impossible. |
|
|
el-Gafûr celle celâlüh |
Mağfireti çok;
günahları, kusurları saklayan, örten. Gaffâr:
günahları, kusurları saklayan, örten.
Gafîr: Kötü ve yüz kızartıcı işleri
örten. Gafûr:
kulların günahlarını, kusurlarını ve
çirkinliklerini, melekût âleminden de saklayan. |
al-Ghafūr: He has
great mercy; He hides and covers the sins and faults of His
abds.
Ghaffār: The One
who hides and covers sins and faults.
Ghafīr: The One who covers bad and
shameful acts. Ghafūr:
The One who hides the sins, faults, and ugly acts of His abds from
the world of malakūt [the world not visible to the eye, the world
of spirits and meanings] as well. |
|
eş-Şekûr celle celâlüh |
Kendi rızası için
yapılan iyi işleri, daha ziyadesi ile karşılayan, karşılık veren. |
ash-Shakūr: He
reacts to the good deeds carried out for His pleasure with a
greater response. [He gives great rewards in response to small
deeds.] |
|
el-Aliyy
celle celâlüh |
Çok yüce, yüksek;
mekânı olmayan; her şey kendinin dûnunda, emrinde ve hükmü altında
olan. |
al-Aliyy: Very
exalted, high; He is without makān
[place, location]; everything is below Him, under His order and
dominion. |
|
el-Kebîr celle celâlüh |
Çok büyük; hakında
miktar düşünülmeyen. |
al-Kabīr: Very
great; quantity [and other properties of matter such as length,
width, height, volume, mass etc.] cannot be considered about Him. |
|
el-Hafîz
celle celâlüh |
Yapılan işleri,
bütün ayrıntılarıyla tutan; her şeyi, belli vaktine kadar yok
olmaktan kuruyan ve belâdan saklayan. |
al-Hafīz: The One
who preserves all done deeds and actions with all their details;
The One who preserves everything against annihilation until a
certain time and protects everything from calamities. |
|
el-Mukît celle celâlüh |
Hiçbir şey onu acze
düşürmeyen ve her şeyde kuvvetini gösteren; her yaratılmışın
rızkını, gıdasını veren. |
al-Muqīt: Nothing
can render Him weak, He manifests His power in everything; He is
the sender of rizq
[sustenance, nourishment] and food to every creature. |
|
el-Hasîb celle celâlüh |
Herkesin hayatı
boyunca yaptıklarının ve her şeyin hesabını bütün ayrıntılarıyla
en iyi bilen. |
al-Hasīb: The One
who knows what everybody does in life and the accounts of
everything in detail. |
|
el-Celîl celle celâlüh |
Celâlet ve büyüklük
sahibi; Zât ve sıfatlarında büyük. |
al-Jalīl: Has
jalālah [majesty]
and greatness; He is great in His dhāt
[self] and attributes. |
|
el-Kerîm
celle celâlüh |
Keremi, ihsanı,
iyiliği bol; iradesi her şeyi kapsayan, umûmî irade sahibi. |
al-Karīm: Has
great karam
[beneficence], generosity and kindness; His will covers everything
and is absolute. |
|
er-Rakîb celle celâlüh |
Bütün varlık
üzerinde gözcü; her iş, murakabesi altında bulunan. |
ar-Raqīb: Watcher
and overseer of all creation; everything is under His control. |
|
el-Mücîb celle celâlüh |
Kendine
yalvaranların isteklerini veren. |
al-Mujīb:
Responsive to those who beg Him. |
|
el-Vâsi’ celle celâlüh |
Geniş ve müsaadekâr;
kudreti, iradesi, ilmi, işitmesi, görmesi, kelâmı her şeyi
kuşatan. |
al-Wāsi’: Vast and
permissive; His power, will, knowledge, hearing, seeing, and
speech encompass everything. |
|
el-Hakîm celle celâlüh |
Emirleri ve bütün
işleri nizam ve tedbir üzerine hikmetli olan. |
al-Hakīm: His
orders and all His actions are perfectly ordered, faultless, and
have wisdom. There are countless benefits and protective aspects
in His acts. |
|
el-Vedûd celle celâlüh |
İyi kullarını
seven, onları rahmet ve rızasına kavuşturan; lâyık olan ve
olmayana hayır veren; sevilmeğe ve dostluğu kazanılmaya en lâyık
olan. |
al-Wadūd: He loves
His pious abds,
He bestows upon them His rahmah
[mercy] and approval; He sends goodness to those who deserve it
and to those who do not deserve it. He is The One most deserving
to be loved and whose friendship is the most valuable. |
|
el-Mecîd celle celâlüh |
Şanı büyük ve
yüksek |
al-Majīd: His
glory is great and exalted. |
|
el-Bâ’ıs celle celâlüh |
Ölüleri diriltip
kabirlerinden çıkaran. |
al-Bā’ith:
Resurrects and raises the deceased from their graves. |
|
eş-Şehîd celle celâlüh |
Her zaman ve her
yerde, kudreti, ilmi, işitmesi ve görmesi her varlıkla beraber
hâzır ve nâzır olan. |
ash-Shahīd: He is
always hādhir
[present] and nādhir
[seeing] everywhere and with every being with
His power, knowledge, hearing, and seeing [He exists without place
and without time]. |
|
el-Hakk celle celâlüh |
Varlığı hiç
değişmeyen. |
al-Haqq: His
existence never changes. |
|
el-Vekîl celle celâlüh |
Kendisine havale
edilen işleri, en iyi sonuca ulaştıran. |
al-Wakīl: He leads
the things [tasks, requests] referred and entrusted to Him to the
best results. |
|
el-Kaviyy celle celâlüh |
Çok güçlü; tam
kudret sahibi. |
al-Qawiyy: Very
strong; The One with complete power. |
|
el-Metîn celle celâlüh |
Çok sağlam; kuvvet
ve kudretinde metin. |
al-Matīn: Very
secure; solid in His strength and power. |
|
el-Veliyy celle celâlüh |
İyi kullarını
seven, onların dostu. |
al-Waliyy: Loves
His good abds;
The Helping Friend to them. |
|
el-Hamîd
celle celâlüh |
Kendisine hamd ve
sena olunan; bütün varlığın diliyle övülen; doslarını sena eden ve
dosları tarafından sena olunan. |
al-Hamīd: The One
who is offered hamd
and sanā [thanks
and praise]; The One who is praised by the tongue of all of
creation; The One who praises His friends and praised by His
friends. |
|
el-Muhsî celle celâlüh |
Her şeyin sayısını
bilen; ilmi, kudreti ve iradesi, her şeyi zapteden, kaydeden. |
al-Muhsī: The One
who knows the count of everything; His knowledge, will, and power
save and record everything. |
|
el-Mübdi’
celle celâlüh |
Varlığı maddesiz ve
örneksiz olarak ilk baştan yaratan. |
al-Mubdī: The
Originator, The Creator of everything from nothing, without an
initial matter or a precedent. |
|
el-Mu’îd celle celâlüh |
Yaratılmışları yok
ettikten sonra, tekrar yaratan. |
al-Mu’īd: The One
who creates the created beings again after annihilating them. |
|
el-Muhyî celle celâlüh |
Dirilten, can
veren; varlığı vücut, hareket, ilim, iman ve hidayet yönünden
dirilten. |
al-Muhyī: The One
who resurrects, gives life; The One who resurrects beings with
respect to body, motion, knowledge,
īmān [faith], and
hidāyah [guidance,
being on the right path]. |
|
el-Mümît celle celâlüh |
Canlı bir varlığın
ölümünü yaratan; varlığı vücut, hareket, ilim, iman ve hidayet
yönünden öldüren. |
al-Mumīt: The One
who creates the death of a living being; The One who gives death
to beings with respect to body, motion, knowledge,
īmān [faith], and
hidāyah [guidance,
being on the right path]. |
|
el-Hayy celle celâlüh |
Diri; her şeyi
bilen ve her şeye gücü yeten. |
al-Hayy: Alive;
all-knowing and omnipotent. |
|
el-Kayyûm celle celâlüh |
Gökleri, yeri ve
her şeyi tutan. |
al-Qayyūm: The One
who holds the skies, the earth, and everything [He is self-existing,
He manages and preserves all of His creation, He keeps all
creation in existence.] |
|
el-Vâcid celle celâlüh |
İstediğini istediği
vakit bulan. |
al-Wājid: Finds
anything He wishes whenever He wishes. |
|
el-Mâcid celle celâlüh |
Kâdir ve şânı
büyük, kerem ve cömertliği çok. |
al-Mājid: Powerful
and has great glory; has great beneficence and generosity. |
|
el-Vâhid
celle celâlüh |
Tek; zatında,
sıfatlarında, fiillerinde benzersiz, eşi, ortağı bulunmayan. |
al-Wāhid: Single [unique];
The One without any partners, equals, or similars with respect to
His dhāt
[self], His attributes, and His acts. |
|
es-Samed
celle celâlüh |
Hacetlerin
giderilmesi, ıstırapların ortadan kalkması için herkesin yöneldiği
yüce merci; hayallere sığmaz, arzularda ondan başkası kast
olunmaz, istenmez. |
as-Samad: The high
authority to whom everybody appeals for the satisfaction of needs
and for the removal of suffering; The One who is unimaginable, the
One except whom nothing is wanted or intended in desires. |
|
el-Kâdir celle celâlüh |
İstediğini istediği
gibi yapmaya gücü yeten. |
al-Qādir: He has
the power to do whatever He wishes in the manner He wishes. |
|
el-Muktedir
celle celâlüh |
Her şeye gücü
yeten; kuvvet ve kudret sahipleri üzerinde de istediği gibi
tasarruf eden. |
al-Muqtadir:
Omnipotent; Disposes those with strength and power as He wills. |
|
el-Mukaddim celle celâlüh |
İstediğini öne
alan, ileri geçiren. |
al-Muqaddim:
Expedites and brings forward what He wishes. |
|
el-Muahhir celle celâlüh |
İstediğini geri
koyan, arkaya bırakan. |
al-Muakhkhir:
Delays and puts away anything He wishes. |
|
el-Evvel
celle celâlüh |
Varlığının
başlangıcı olmayan. |
al-Awwal: His
existence does not have a beginning. |
|
el-Âhir celle celâlüh |
Varlığının sonu
olmayan. |
al-Ākhir: His
existence does not have an end. |
|
ez-Zâhir celle celâlüh |
Varlığı delillerle
idrak olunan, anlaşılan; âşikâr. |
az-Zāhir: His
existence is comprehended and perceived through clear signs and it
is self-evident. |
|
el-Bâtın celle celâlüh |
Varlığı duyu
organlarıyla anlaşılamıyan; gizli. |
al-Bātin: His
existence is not understood by means of the five senses, it is
hidden. |
|
el-Vâlî celle celâlüh |
Bütün varlığa hakim
olup onu idare eden. |
al-Wālī: Dominates
over and manages all existence. |
|
el-Müte’âlî celle celâlüh |
İzzet, şeref ve
hükümranlık bakımından en yüce. |
al-Muta’ālī: The
most exalted with respect to greatness, glory, and dominion. |
|
el-Berr
celle celâlüh |
Çok iyilik eden,
va’dini yerine getiren. |
al-Barr: Does
plenty of favors, holds His promises. |
|
et-Tevvâb celle celâlüh |
Kulunu tevbeye
sevkeden ve tevbesini kabul eden; kulunu günah durumundan itâat
hâline çeviren. |
at-Tawwāb: Leads
His abds
to tawbah
[repentance, asking Allahu ta’ālā
for forgiveness] and accepts their
tawbahs.
Turns His abds
from sin to obedience. |
|
el-Müntekım celle celâlüh |
Suçluları
cezalandıran. |
al-Muntaqim:
Punishes the guilty. |
|
el-Afüvv celle celâlüh |
Günahları çok
affeden; işlerin kolay olmasını isteyen. |
al-Afuww:
Generously pardons sins; wishes to facilitate affairs [good deeds
and prayers and other things for which His
abds are
responsible for]. |
|
er-Ra’ûf celle celâlüh |
Rahmeti çok olan,
çok merhametli. |
ar-Ra’ūf: Has
great rahmah
[mercy], very merciful. |
|
Mâlikü’l-Mülk celle celâlüh |
Mülkün sonsuz
sahibi; her şeyin başkasına ihtiyaç duymayan hakimi, hükümdarı. |
Mālik al-mulk:
Endless owner of mulk
[dominion]; the ruler of everything, the ruler who does not need
anybody else. |
|
Zü'l-Celâli ve’l-İkrâm |
Azamet ve kerem
sahibi. |
Zū'l-Jalāli wa'l-Ikrām:
The owner of greatness and karam [beneficence]. |
|
el-Muksit celle celâlüh |
İşlerini yerli
yerinde birbirine uygun yapan; adaletle hükmeden; iradesine göre
hükümleri yerine gelen. |
al-Muqsit: Carries
out His acts at the correct time/place and with harmony; rules
with justice; His decrees materialize in accordance with His will. |
|
el-Câmi’ celle celâlüh |
İstediğini istediği
zaman istediği yerde toplayan; dağılmışı toplayan. |
al-Jāmi’: He
brings together anything whenever and wherever he wishes; The One
who gathers the dispersed and the scattered. |
|
el-Ganiyy celle celâlüh |
Her şeyden
müstağni, zengin, hiçbir şeye ihtiyaç duymayan. |
al-Ghaniyy:
Independent of everything, rich, and has no need for anything. |
|
el-Mugnî
celle celâlüh |
İstediğini zengin
eden. |
al-Mughnī:
Enriches whoever He wishes. |
|
el-Mâni’ celle celâlüh |
Dilemediği bir
şeyin gerçekleşmesine müsaade etmeyen, kötü şeylere engel olan. |
al-Māni’: Does not
permit the occurrence of something He does not wish; preventer of
evil things. |
|
ed-Dârr
celle celâlüh |
Elem ve zarar veren
şeyler yaratan. |
ad-Dārr: The
Creator of things that cause suffering and harm. |
|
en-Nâfi’ celle celâlüh |
Hayır ve menfaat
verici şeyler yaratan, fayda veren. |
an-Nāfi’: The
Creator of things that are good and beneficial, benefactor. |
|
en-Nûr celle celâlüh |
Âlemleri
nurlandıran; istediği simalara, zihinlere ve gönüllere nur
yağdıran. |
an-Nūr: Gives
light to the ālams
[worlds]; He fills the faces, minds, and hearts He wishes with
Nūr [heavenly
light]. |
|
el-Hâdî celle celâlüh |
Hidayet yolunu
gösteren, istediği kulunu hayırlı yollarda başarılı kılan,
muradına erdiren. |
al-Hādī: Shows the
way to hidāyah
[salvation], renders the abds
He wishes successful in good paths, gives them what they want. |
|
el-Bedî’
celle celâlüh |
Eşi, örneği olmayan
ve hayret verici âlemler yaratan. |
al-Badī’: The One
who is incomparable, who has no partners, and who creates amazing
ālams [worlds]. |
|
el-Bâkî celle celâlüh |
Varlığının sonu
olmayan. |
al-Bāqī: The
Everlasting [His existence has no end]. |
|
el-Vâris celle celâlüh |
Varlığının sonu
olmayan; servetlerin geçici sahipleri yok olduktan sonra varlığı
devam eden mülkün hakiki sahibi. |
al-Wārith: The
Everlasting; The One who continues to exist after the temporary
owners of property and wealth cease to exist, The One who is the
real owner of every property and dominion. |
|
er-Reşîd
celle celâlüh |
Bütün işleri
dosdoğru, bir nizam ve hikmet içinde sonucuna ulaştıran; irşad
eden, doğru yolu, hidayet yolunu gösteren. |
ar-Rashīd:
Finishes all things perfectly correctly, with an order and wisdom;
inspires and leads to the true path, shows the way to salvation. |
|
es-Sabûr celle celâlüh |
Çok sabırlı; azabı
geri bırakmayı isteyen. |
as-Sabūr: Very
patient; wishes to delay punishment. |
|