Geri

   

 

 

İleri

 

62 VASİYETLER

Vasiyet yapmak vacip değil, belki müstehaptır. Diğer vârisler caiz kılmadıkça herhangi bir vârise hususî vasiyet yapmak caiz değildir.

Terekenin üçte birinden fazlasıyla vasiyet yapmak caiz değildir. Kişi, kendisini öldürene vasiyet yapamaz. Müslümanın kâfire, kâfirin de müslümana vasiyet etmesi caizdir.

Vasiyet ancak ölümden sonra kabul edilir. Öyleyse kendisine vasiyet yapılan zat, müsî daha hayatta iken o malı alırsa veya reddederse her iki harekette bâtıldır.

Her insanın, sülüs (üçte bir) den daha az bir miktarı vasiyet etmesi müstehaptır.

Kendisine vasiyet yapılan, vasiyet yapanın huzurunda kabul, ardında reddederse kabul etmiş sayılır, meğerki yüz yüze iken reddederse o zaman reddolunur.

Vasiyet edilen nesne, kabulle mülk edinir. Ancak bir meselede hüküm değişir: Vasiyet eden öldükten sonra, kendisine vasiyet yapılan daha malı kabullenmezden evvel ölürse, o mal doğrudan varislerine naklolunur. Kadı köleyi, kâfir veya fasık bir kimseyi vâsi tâyin edenin vasiliğinden bunları çıkarır, bunlardan başkasını tâyin eder.

Vârislerde baliğler olduğu halde, kölesini vâsi tâyin ederse, vasiyeti sahih değildir.

Vasiyeti yerli yerine getirmekten âciz olan birisini vâsi tâyin ederse, kadı başka birini bu vasiye katar, ikisi beraber işi yürütürler.

İki kişiyi birden vasi tâyin ederse, Ebû Hanife ve Muhammed'e göre biri diğersiz hiç bir tasarrufta bulunmaz, meğerki kefen satın almakta, teçhiz yapmak, küçük çocukların yemeğini ve elbisesini teminde, muayyen bir emaneti sahibine geri vermekte, muayyen bir kölenin azat edilmesinde ve ölünün haklarını müdafaa etmekte tasarruf edebilir.

Bir şahsa, malının üçte birini, diğer bir şahsa da aynı malının üçte birini vasiyet ettiğinde, vârisler kabul etmezlerse, malın üçte biri ikisinin arasında yarıyarıya bölünür. Bütün servetini kaplayacak kadar borçlu olan bir kişinin vasiyetinin caiz olması ancak alacaklılar alacaklarını affetmelerine bağlıdır.

Oğlunun payına düşecek malı vasiyet ederse, vasiyeti bâtıldır. Oğlunun payı kadarını vasiyet ederse, caizdir. İki oğlu olduğunda müsâleha malın üçte birisi düşer.

Ölüm Hastalığında hatıra binaen az bir fiyatla kölesini satar veya hibe ederse bütün bunlar sülüsten (üçte birden) sayılır, diğer vasiyet sahipleriyle üçte bir olan sülüste ortak olurlar.

Ölüm hastalığında, evvelâ müsamaha ile muamele edip bilâhare kölesini azat ederse, Ebû Hanife'ye göre, ölümünden sonra muhaba ile yapılan muamele nazarı itibare alınır.

Evvelâ azat eder bilâhare az bir fiyatla müsamahalı muamele yaparsa bu takdirde her iki surette müsavidir.

Ebû Yusuf ve Muhammed «İki meselede de azat edilmek nazarı itibare alınırsa daha evlâdır.» dediler.

Servetinin bir payını vasiyet eden bir kişinin servetinden varislerin en az payı kadar çıkarılır. Ancak varislerin en az payı malın altıda biri olan südüsen az ise itibar olunmaz. Ancak südüs (altıda bir) den azsa südüs tamamlanır.

Malının bir cüzünü vasiyet ederse, varislerine «Dilediğinizi veriniz.» denilecektir.

Allah, hukukundan bir şeyler vasiyet ederse, farzlar evvelâ yapılmalıdır. İster musi daha evvel yapılmasına veya tehirine taraftar olsun. O ilâhî haklar (Hac, zekât ve kefaretler gibi) farz olmayan kısımlardan, musi dilediğini daha evvel yapabilir. Farz haccı vasiyet eden zat için, vârisler aynı memleketten bir vekil gönderirler, o gönderilen vekil binerek hacca gider ve gelir.

Aynı beldeden gidip gelmeye nafaka yetmezse, nereden yetiyorsa oradan vekil tutulur.

Hac niyetiyle memleketinden çıkıp yolda vefat eden «Haccımı yapınız.» diye vasiyet ederse, Ebû Hanife’ye göre, memleketinden vekil tutup hacca gönderilir.

Çocuğun ve mükâtep kölenin vasiyeti caiz değildir. Mükâtep köle borcunu ödeyecek bir miktar miras bırakırsa bile yine vasiyet etmesi caiz değildir.

Vasiyet yapan, cayabilir. Açıkça caydığını bildirir veya caydığına delâlet eden bir fiil yaparsa, caymış sayılır. Vasiyetini inkâr edenin inkâr hareketi caymak sayılmaz.

Komşularına vasiyet yaparsa Ebû Hanife’ye göre, ancak bitişik komşular dâhildirler.

Kayınlarına vasiyet ettiğinde, hanımının bütün yakınları dâhil olurlar.

Eniştelerine vasiyet yaparsa, mahremi bulunan her hanımın kocası (eniştesidir) dâhil olurlar.

Akrabalarına vasiyet ederse, evvelâ mahremlerinin en yakınından yakınlık derecesine göre başlar, valideynleri ve öz evlâtları bu vasiyete dâhil değildir. Akraba (çoğul) tâbirini kullandığında en az ikiden başlar.

Bu gibi vasiyet yaptığında, iki dayısı ile iki amcası varsa Ebû Hanife’ye göre, ancak iki amcasına verilir. Bir amcası ile iki dayısı varsa vasiyet edilen miktarın yarısı amcasına, diğer yarısı iki dayısının arasında taksim olunur.

Ebû Yusuf ve Muhammed (rahmetüllahi aleyhima) «Akrabalara yapılan vasiyet, ilk müslüman olan dedesine mensup bulunan herkese verilir.» dediler.

Bir kişiye, parasının veya koyununun üçte birisini vasiyet ederken paranın veya koyunun üçte ikisi helak olup, ancak üçte biri kalır ve o da bütün servetin üçte birinden çıkabilirse servetin bütünü kendisine vasiyet yapılana verilir.

Elbiselerinin üçte birisini vasiyet ettiğinde, üçte ikisi helak olup üçte birisi kalırsa ve o kalan elbise umumî servetin üçte birisinden çıkartılırsa bile, yine kalan elbisenin üçte birisi verilecektir. Hazır serveti ve alacağı olduğu halde, birisine bin lira vasiyet ederse, eğer o bin lira hazır servetin üçte birinden çıkarsa, müsâlehe (kendisine vasiyet yapılana) verilir, kâfi gelmezse hazır servetin üçte birini verirler. Bin lirası tamamlanıncaya kadar, ne zaman alacağı alınırsa üçte birisini alır. Vasiyet gününden itibaren altı aya varmazdan doğarsa, hamle vasiyet, hami ile vasiyet caizdir.

Birisine, gebeli cariyesinin karnındaki hami hariç olmak üzere, vasiyet yaparsa, hem vasiyet, hem de istisna caiz olur.

Ebû Yusuf ve Muhammed (rahmetüllahi aleyhima) dediler ki: “Zeyd cariyesini (Ali'ye) vasiyet ederse Zeyd'in ölümünden sonra ve Ali'nin kabulünden evvel cariye doğurursa, anne ile evlâdı servetin üçte birisinden sayılarak Ali'ye verilir. Sülüs (servetin üçte birisi) anne ile çocuğu karşılamazsa, her ikisinden de payını alır.”

Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh) «Yalnız anneden hisse alır, fazla kaldığı takdirde çocuğundan alır.» dedi.

Belli seneler için kölesinin hizmeti ve evinden istifade etmeyi vasiyet etmek câizdir, daimi olmak üzere de bunlarla vasiyet edebilir, fakat eğer köle servetin üçte birisinden çıkıyorsa, hizmet için kendisine vasiyet yapılana teslim edilir. Köleden başka malı yoksa iki gün vârislere, bir günde musaleha (kendisine vasiyet yapılana) hizmetten, müsâlehe öldükten sonra, tamamen vârislerin olur.

Vasiyet eden daha hayatta iken müsaleh ölürse vasiyet bâtıl olur. Herhangi bir şahsın evlâtlarına vasiyet yaptığında erkek, kız hepsine müsavi şekilde vasiyeti verilir. Bir şahsın varislerine vasiyet ettiğinde erkeklere, iki kadın kadar verilir. Malının sülüsünü Zeyd ile Âmre vasiyet ettiğinde Amri ölü görürse, sülüsün hepsi Zeyd'in olur. Zeyd öldüğü halde “Malının sülüsü Zeyd ile Amr arasında olsun.” dediğinde sülüsün yarısı Amre verilir.

Malı olmadığı halde üçte birisini vasiyet ederse bilâhare çalışıp mal sahibi olursa öldüğü zamanda, olan malının üçte birisi musalehe (kendisine vasiyet yapılana) verilir. Allah daha iyi bilir.