Geri

   

 

 

İleri

 

58 TAKSÎMÂT

Maaşı hazineden verilen bir taksimatçının tâyin edilmesi imama (devlet başkanına) lâzım gelen vazifelerdendir. Tâ ki, ücretsiz olarak halk arasında müşterek malı taksim etsin.

Maaşlıyı tâyin etmediği takdirde, ücretle yapan birisini tâyin etmesi lâzım gelir. Âdil, emin ve taksimat konusunda âlim olmasi lâzımdır.

Kadı, halkı tek bir taksimatçıya işi bırakmaları yönünde icbar edemez. Taksimcilerin ortak çalışmalarına da göz yummaz.

Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh)’e göre, taksimatçıarın ücretleri taksimata dâhil olanların adedine göre organize edilir.

Ebû Yusuf ve Muhammed (rahmetüllahi aleyhima) dediler ki, “Paylara göre taksimci memurun ücretleri verilir.”

Ortaklar ellerinde bir ev veya bir başka gayrimenkul olduğa halde kadının yanına gelip o malı falan adamdan, miras olarak else ettiklerini iddia ederlerse, Ebû Hanife'ye göre, malın esas sahibinin olduğunu ve vârislerin adedini delil ile ispat etmeyince o mal taksim edilmez.

Ebû Yusuf ve İmam-ı Muhammed'e göre, vârislerin itibarıyla kadı o malı taksim eder ve taksim evrakında «Vârislerin itirafiyle taksimatı yaptım.» diye meşruhat verecektir.

Eğer müşterek mal gayrimenkulün gayrisi ise, bütün imamlara göre, onların itiraflarıyla derhal mal aralarında taksim olunur. Gayrimenkulü satın aldıklarını iddia ederseler aralarında derhal taksim eder. Mülkümüzdür” diye iddia ederlerse ve ne şekilde mülk edindiğini de beyan etmezseler aralarında derhal taksimat yapılır.

Ortakların hepsi paylarıyla menfaatlendiğinde birisinin isteği üzerine taksimat yapılır, birisinin payı çok olduğu için menfaatlenir diğer birisi de payı az olduğu için zarar etmekten şikâyet etse bile yine de taksimat yapılır.

Taksimatta çok pay alan taksim taraftan ise, derhal taksim yapılır. Fakat azın sahibi talep ederse, taksim onun talebine binaen yapılmaz. Ortakların her ikisi de zarar görecek iseler, ancak her iki tarafın rızasıyla taksimat yapılabilinir.

Eşya bir cinsten ise, taksimatı yapılır. İki cinsin ise, karışık bir halde taksim olunmaz.

Ebû Hanife, (rahmetüllahi aleyh) «Köle ile cevher taksim olunmaz» dedi. Çünkü her bir ferdi diğerinden farklıdır. İmam-ı Ebû Yusuf ve İmam-ı Muhammed'e göre, kölenin taksimi caizdir.

Hamam, kuyu ve değirmen ancak ortakların rızasıyla taksim olunur.

İki vâris kadıya gelip murislerinin öldüğünü ve vârislerin adedini delille ispat ederse, ev de kendilerinin elinde ise ve beraberlerinde de bayıp bir vâris varsa iki hazır vârisin talebine binaen taksimat yapar. Ancak kayıp vârise bir vekil tâyin eder ve o vekile kayıp vârisin malı teslim olunur.

Ortaklar satın alanlarsa, birisi kaybolduğu halde mal taksim olunmaz.

Müşterek mal kayıp vârisin elinde ise, diğer vârisler taksime taraftar iseler de yine taksimat yapılmaz.

Bir vâris kadıya gelip taksimat isterse, taksim yapılmaz. Aynı şehirde birkaç ev bulunursa Ebû Hanife'ye göre, her ev ayrı ayrı taksim edilir.

Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre; “Eğer ortaklar için, hepsini bir arada taksimat yapmak daha hayırlı ise, kadı aynı şekilde taksimat yapar.”

Ev ile arsa veya ev ile dükkân varsa her biri ayrı ayrı taksim edilir.

Taksimat memuru, taksim ettiği arazinin haritasını çizmeli, taksimat paylarına göre tanzim edip ölçmelidir. Binaların kıymetini, takdir etmelidir. Her payın yolunu, suyunu diğerinden ayırmalıdır, tâ ki birinin payı diğerin payına karışmasın.

Bilâhare bir parçaya (paya) birinci, diğerlerine ikinci, üçüncü ve buna göre isim verecektir. Bundan sonra kur'a çekecektir, kimin ismi ilk çıkarsa bir numaralı parça onun, ikinci parça ikincinindir.

Taksimatçı memur, vârislerin rızası olmadığı halde dinar ve dirhemleri (paraları) taksimata dâhil edemez.

Birisinin, diğer bir hissedarın arazisinde yolu veya su arkı olduğu halde taksimatta bu keyfiyeti belirtmeden taksim cihetine giderse, duruma bakılır; eğer yol ve su güzergâhının değiştirilmesi mümkünse ne âlâ, değilse taksimatı derhal iptal eder, yeniden taksimat yapar.

(Evin) alt katta müşterek fakat üst kat kendilerine ait değilse, üst kat kendilerine ait, alt kat başkasının veya alt üst her ikisi de kendilerine ait ise, her bir katı ayrı ayrı kıymetlendirecek ve kıymet itibariyle taksim yapacaktır. Kıymetten başka taksim şekli düşünülemez. Ortakların ihtilâfa düştüğünde iki taksimcinin şahitliği kabul, olunur.

Vârislerden birisi, yanlışlığı iddia edip, “Bana düşen nesne ortağamın elindedir.” dese -hâlbuki daha evvelce o nesneyi teslim aldığına dair ikrarı vardır- dâvası ancak hüccet ile sabit olur.

“Hakkımı tamamen aldım.” dedikten sonra “Sen hakkımın bir kısmını aldın.” diye ortağına haykırırsa, ortağın yeminli sözü sözdür, kabul olunur.

“Bana falan yere kadar düştüğü halde sen bana teslim etmedin.” deyip iddia ederse daha evvelce hakkını aldığına dair herhangi ikrarı da yoktur ortağı da onu yalanlarsa, her ikisi doğruluğu dair yemin ettikten sonra taksimat feshedilir.

Ortaklardan birisinin payına düşen belli bir miktar, başkasının hakkı olarak meydana çıkarsa Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh)’ye göre, taksimat bozulmaz, ancak o kadarını ortağının payından geri alır. Ebû Yusuf (rahmetüllahi aleyh) «Taksimat bozulur.» dedi.