Geri

   

 

 

İleri

 

57 KÂDÎ’NİN ÂDÂBI

Kadılığa tâyin olunan şahısta şahitlik şartlarına hâiz ve içtihat edecek derecede olmadıkça verdiği hüküm sahih olmaz.

Kadılık farzını yerine getirmesinden emin olan bir kimsenin kadı olmasında hiç bir beis yoktur.

Acizliğinden korkar ve nefsinin zalimlik yapmasından emin olmayan bir kimse için, kadılık kabul etmek mekruhtur. Bir müslümanın kadılığı kalbiyle talep ve lisanıyla isteyişi hiç de uygun değildir.

Kadılık vazifesini yeni alan kadı, kendisinden evvelki kadının divan (defter)ını teslim alır, hükümlülerin haline bakar.

Bir hakkı ikrar edene o hakkı ilzam eder. İnkâr ederse, ancak azlolunan kadının onun hakkındaki sözü, delil getirmekle beraber kabul olunur.

Azlolunan kadı, delil getirmezse, o mevkuf adamı hemen çarçabuk bırakmaz belki onun hakkında tellâl bağırtılır ve onun emri izhar edilir.

Yeni kadı, emanetler ve vakıfların hâsılatına bakar, delil nasıl isterse veya mezkûr hakları elinde tutan şahıs itiraf ederse o şekilde amel eder.

Düşük kadının sözü, ancak hakkı elinde tutan zat, düşük kadının kendisine bu hakkı teslim ettiğini itiraf ederse, kabul olunur.

Kadı, hüküm etmek için camide alenen oturur. Ancak mahremi olan bir kimseden veya kadı olmazdan evvel de daima hediyeleştiği bir kimseden hediye kabul edebilir. Umumî olmadıkça, herhangi bir hususî davete gidemez. Cenazeye gider, hastayı ziyaret eder, hasımlardan birisini, diğersiz misafir edemez.

Mahkemeye, iki hasım gelince, oturmakta ve onlara bakmakta ikisini bir tutar. Birisiyle gizli konuşamaz, işaret edemez ve kendisine herhangi bir delil telkin edemez.

Kadıya göre, hak sabit olduğunda, hak sahibinin isteğine uyularak verecekliyi acele tarafından hapse atamaz. Belki hakkı vermesini emreder. Vermediği takdirde eline geçen mal mukabilinde satın aldığı malın bahası gibi veya herhangi bir âkitten dolayı —mihir ve kefalet gibi— kendisine lâzım gelen borç mukabilinde hapsedilir.

Bu şekillerin haricinde hiç bir şekilde hapsolunmaz. “Ben fakirim.” dediği zaman. Meğerki alacaklı, borçlunun malı olduğunu ispat ederse… Kadı, borçluyu iki veya üç ay hapsettikten sonra malının olup olmadığını araştırır. Eğer malın yokluğu sabit olursa tahliye eder. Hapisten çıkardıktan sonra onunla alacaklıların arasını kapatmaz, belki onu takip edebilirler.

Kişi ailesinin nafakası için hapsolunur.

Baba, evlâdının borcunu vermediği için değil, ancak yedirmesinden men olursa hapsedilir.

Hadlar ve kısaslar haricinde kadının her şeyde hüküm vermesi caiz olur.

Kadının yanında bir hak için şahitlik yapıldığı takdirde o kadı başka bir kadıya yazarsa kabul olunur.

Yazan kadının yanında bir hasmın aleyhinde şahitlik yaparlarsa şahitlikle hükmedilir ve bu hüküm unutulmasın diye yazılır.

Hasım hazır olmadığı takdirde şahitlik yaparlarsa hükmedilmez.

Hasmın bulunduğu şehrin kadısına yapılan şahitlikler hakkında yazı yazılır tâ ki o kadı, yazılarla hükmetsin.

Kendisine yazı yazılan kadı, ancak iki erkeğin veya bir erkek ile iki hanımın şahitliğiyle yazılan yazıyı kabul eder.

Yazar kadıya, öbür kadının yanında yazı için şahitlik yapapak şahitlerin huzurunda yazdığının okuması farzdır. Tâ ki, yazıdaki hükmü anlasınlar.

Okuduktan sonra mühür ve imza ederek onlara teslim eder.

Yazı, ikinci kadıya geldiğinde ancak hasmını huzurunda kabul eder. Şahitler yazıyı teslim ettiğinde mührüne bakar. «Bu falan kadının mektubudur. Hükmü yerinde okuyarak ve mühür ederek bize teslim etti.» diye şahitlik yaptıklarında kadı mektubu açar, hasma okur ve içindeki hükmü hasma lâzım kılar.

Hadlar ve kısaslar hakkında kadının diğer kadıya yazması kabul değildir. Kadı, hükmetmek için yerine ancak me'zun ise naiplik yapacak birisini tâyin edebilir.

Bir hâkimin hükmü, kitaba, sünnete, icmaya muhalif veya delilsiz bir söz olmadığı takdirde kadıya geldiğinde kadı onu infaz edebilir.

Kaybolan bir kimsenin aleyhinde, ancak yerinde vekâlet eden birisi bulunursa kadı hüküm verebilir.

İki kişi, bir zatı aralarında hükmetsin diye seçer ve hükmüne razı olsalar verdiği hüküm caiz olur. Fakat o hâkemde hâkimlik sıfatlarının olması lâzımdır.

Kâfir, köle, zümmî, iftiradan had yemiş, fâsık ve çocuğun hakemliği caiz olamaz.

Hakemin hükmünden evvel hasımlardan birisi cayabilir. Hüküm verdikten sonra derhal her ikisi de o hükmü kabul etmelidir.

Hakemin hükmü kadıya geldiği zaman, mezhebine mutabık ise, derhal infazına hüküm verir, muhalif gördüğü takdirde iptal eder.

Hadlar ve kısaslarda hakem edinmek câiz değildir. Çünkü devlet işidir.

İki hasım, yanlışlıkla akıtılan bir kan dâvasında bir hakem seçip o hakem de diyeti katilin a'kilesine yüklerse, hükmü nafiz değildir.

Hakem için delili dinleyip, yeminden kaçanı, mahkûm etmek caiz olur.

Ebeveynleri, evlâdı ve hanımı lehinde hâkimin verdiği hüküm bâtıldır.