Geri

   

 

 

İleri

 

54 YEMİNLER

Yeminler üçe ayrılır:

1-Gamus yemin,

2 -Mun'akide yemin,

3 -Lağıv yemindir.

Gamus yemin: Geçmiş bir iş için bile bile yalanla yemin etmektir ki, bu yemini eden günahkâr olur. Fakat istiğfar etmekten başka her hangi bir kefaret vermek durumu yoktur.

Mun'akide yemin: Gelecek bir emri yapıp veya yapmayacağına dair yaptığı yemindir. Kişi bu yemini yerine getirmezse kefaret vermesi lâzım gelir.

Lağıv yemin: Geçmiş bir iş için yemin ediyor. Fakat o işin dediği gibi olduğunu zannediyor, hâlbuki onun zannının tam tersinedir.

Allah'tan umarız ki, bu yeminin sahibini muahaze etmeyecektir.

Yemin babında, kasden, zorlanarak veya unutarak yemin etmek eşittir.

Yapmamasına yemin ettiği bir şeyi zorlanarak veya unutarak yapmak eşittir.

Yemin: Lafza-i Celâl (Allah). Rahman ve Rahim gibi, Allah'ın her hangi bir ismi yahut izzetullah, celâlullah ve kıbriyaullah gibi, bir zatı sıfatıyla yapılır. Ancak kişinin «Allah'ın ilmine yemin ederim.» demesi yemin olmaz.

Allah'ın fiilî sıfatlarından birisiyle (Allah'ın öfkesi gibi) yemin ederse, yemin etmiş sayılmaz.

Allah'tan başkasıyla Peygamber, Kur'an ve Kâ'be gibi yemin eden bir kimse yeminli sayılmaz.

Yemin, kasem harfleriyle olur, kasem harfleri ise, Vav, Ba ve Ta harfleridir. Misali: «Vallahi, Billahi ve Tallahi» dir.

Bazen kasem harfleri takdirî olur o zaman da kişi yeminli sayılır. “Allah'ı Lâ Efalenne Keza” Yâni “Allah'a yemin ederim o şekilde yapmam.”

Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh) der ki “Ve hakîkillehi (Allah'ın hakkına yemin ederim) diyen yeminli değildir.”

“Kasem ederim.” veya “Allah'a Kasem ederim, yemin ederim veya Allah'a yemin ederim, şahitlik ederim veya Allah'a şahitlik ederim.” dediğin de yeminli sayılır.

“Benim üzerime nazır olsun.” veya “Allah'ın nazarı üzerime olsun.” demesi yemin olur.

“Bu işi yaparsam yahudi veya hıristiyan veyahut kâfir olayım.” dese yemin olur.

Bu işi yaparsam, “Allah'ın gazabı üzerime olsun.” veya “Zinacı olayım.” yahut “Şarap içici olayım.” veyahut da “Faiz yiyici olayım.” dese yemin edici olmaz.

Yeminin kefareti: Bir köleyi azat etmektir. Zihar meselesinde azat edilen köle, burada da azat edilir. Dilerse; köle azat etmek yerinde on fakiri giydirir. Her birisine bir elbise veya daha fazlasını giydirmelidir. Giydirilen elbise en az içinde namaz kılınabilecek kadar olacaktır.

Dilerse on miskine yedirir. Zihar kefaretindeki yedirmek gibi.

Bu üç (köle azat etmek, giydirmek ve yedirmek) şeyden birisine gücü yetmezse üç gün arka arkaya oruç tutacaktır.

Evvelâ kefaret verip bilâhare yeminini bozarsa, kâfi değildir.

Günahkârlığa yemin eden namaz kılmayacağına, babasıyla konuşmayacağına veya falan adamı öldüreceğine yemin etmesi gibi bir zata yeminini bozup kefaret vermek daha uygundur.

Kâfir iken yemin edip sonra küfür halinde veya müslüman olduktan sonra yaptığı yeminin aksine hareket ederse kefaret düşmez.

Mülk edindiği bir şeyi kendisine haram edene o şeyi haram olmaz. Fakat o şeyi mubah sayarak kullandığında yemin kefareti kendisine lâzım gelir.

Her helâl bana haramdır dediğinde yalnız yemek ve içmek dâhil olur, ancak onlardan başkasını niyetlerse niyet ettiği de dâhil olur.

Mutlak bir nezr (adak) yapan behemehâl nezrini yerine getirmelidir.

Nezrini bir şarta bağladığında o şartta tahakkuk ederse nezrettiği nesnenin ta kendisini yapmak mecburiyeti vardır.

Ebû Hanife'nin (rahmetüllahi aleyh) bu fetvadan döndüğü rivayet edilir ve demiştir «Şöyle yaptığımda bana bir defa hacca gitmek veya bir senenin orucu yahut mülk edindiği mehir şeyin sadakaya verilmesi nezir olsun.» dediğinde bir yemin kefaretinin verilmesi kâfi gelir. İmam-ı Azam’ın bu fetvasından dönüşünü İmam-ı Muhammed söyledi.

Bir eve girmeyeceğine dair yemin edip sonra Kâbe’ye, mescide, kiliseye veya havraya girerse hanis olamaz. (Yâni kefaret kendisine düşmez.)

Konuşmayacağına yemin eden, namazda okursa hanis (yemini, bozucu) olamaz.

Elbiseli ve giyinik olduğu halde hiç bir elbiseyi giymeyeceğine yemin eden, sırtındaki elbiseyi derhal çıkarırsa hanis olmaz.

Binek hayvanın sırtında iken bu hayvana binmeyeceğine yemin edip derhal inerse yine hanis olmaz. Bir saat durup bilâhare inerse hanis olur, kefaret vermek lâzımdır.

Evde iken, bu eve girmeyeceğine yemin ederse dışarı çıkıncaya kadar oturmakla hanis olmaz.

Eve girmeyeceğim diye yemin edip bilâhare harabe bir eve girerse hanis olmaz.

Bu eve girmem diye yemin edip bilâhare ev yıkılıp arsa olduğunda girerse hanis olur.

Bu odaya girmeyeceğine yemin eder, yıkıldıktan sonra girerse hanis olmaz.

Zeyd, “Hanımınla konuşmam” diye yemin ederse ve bilâhare zeyd o hanımı boşadıktan sonra konuşursa hanis olur.

“Falanın kölesiyle konuşmam evine girmem.” diye yemin ederse bilâhare o kişi kölesini ve evini satarsa yemin eden de o köle ile konuşur ve o eve girerse hanis olmaz.

Bu kürkün sahibiyle konuşmam diye yemin ederse adamcağız kürkünü sattıktan sonra konuşursa hanis olur.

“Bu gençle konuşmam.” diye yemin edip bilâhare ihtiyarlığında kendisiyle konuşursa veya “Bu kuzunun etini yemem.” deyip te, koç olduğu zaman yerse yine hanis olur.

“Bu hurma ağacından yemem.” diye yemin ederse meyvesine râcidir.

“Bu busur (ekşi hurma) dan yemem.” diye yemin edip bilâhare yetiştiği zaman o hurmadan yerse hanis olmaz.

“Hiç bir busuru yemem.” diye yemin ettiğinde rütebi (olmuş hurma) yerse hanis olmaz.

“Rüteb yemem.” diye yemin edip sonra kuyruklaşan (yeni yetişen) busur yerse Ebû Hanife'ye göre hanis olur.

Et yemeyeceğine dair yemin edip balık yiyen hanis olmaz.

Dicle nehrinden içmeyeceğine yemin edip bilâhare kova île su alıp içerse, Ebü Hanife'nin kavline göre boynunu uzatıp ağzıyla içmeyince hanis olmaz.

Dicle suyundan içmeyeceğine yemin ederse bilâhare bardakla içerse hanis olur.

Bu buğdaydan yemeyeceğine yemin edip bilâhare ekmeğinden yiyen hanis olmaz.

Bu undan yemem diye yemin edip ekmeğini yerse hanis olur.

Un olduğu halde avuçlayarak yerse hanis olamaz.

Falanla konuşmayacağına yemin edip, bilâhare sesini dinleyecek derecede kendisiyle konuşursa ancak kendisiyle konuşulan uykuda ise bile konuşan hanis olur.

“Falan adamla ancak izni olursa konuşurum.” diye yemin ederse, bilâhare izin verdiğinden habersiz olarak kendisiyle konuşursa hanis olur.

Şehrin valisi, bir kimseyi şehre giren her fesatçıyı kendisine haber vermek üzere yemin ettirirse, bu yemin ancak o valinin zamanına mahsustur.

Falan adamın hayvanına binmem diye yemin edip, kölesinin hayvanına binerse hanis olmaz.

Bu eve girmiyeceğine yemin ederse bilâhare damında durup veya salonuna girerse hanis olur. Kapı kapandığı takdirde dışarıda kalacağı şekilde kapı kemerine gîrerse hanis olmaz.

Kebap yemeyeceğine yemin ederse et kebabına hami olunur, patlıcan ve havuç kebabına hami olunmaz. Pişirmiş yemeyeceğine yemin ederse, etin pişirilmişine hamlolunur.

Baş yemeyeceğine yemin ederse, tandırda pişirilen şehirlerde satılan başlara hami olunur, yâni deve başını yiyebilir.

Ekmek yemeyeceğine yemin ederse şehirde âdet edilerek yenilen ekmeğe hamlolunur. O halde kadayıf yese veya Irak'ta pirinç ekmeği yese hanis olmaz.

Alış veriş ve ücretle muamele yapmayacağına yemin ederse, sonra kendisine bu konuda vekâlet eden birisini tayin ederek ona bu işleri gördürürse hanîs olmaz.

Evlenmeyeceğine veya boşanmayacağına yahut azat etmeyeceğine yemin edip, bu işleri tedvir eden birisini vekil yaparsa hanis olur.

Yer üstünde oturmayacağına yemin edip, halı veya hasır üzerinde oturursa hanis olmaz.

Karyola üstünde oturmayacağına yemin edip, üstüne halı serili karyolada oturursa hanis olur. Eğer o karyolanın üstüne diğer bir karyola koyup onun üstüne oturursa hanis olmaz.

Bir döşekte yatmayacağına yemin edip bilâhare üzerinde çarşaf olduğu halde yatarsa hanis olur.

Ancak o yatağın üzerine diğer bir yatak serip öyle yatarsa hanis olmaz

Yemin edip hemen arkasından: «Eğer Allah dilerse» cümlesini eklerse hanis olmaz.

Yarın Zeyd'in yanına -sıhhatli olursa- geleceğine yemin ederse, beden sıhhatine hamlolunur, kuvvet ve kudrete değil.

Falan adamla bir hîn veya bir zaman, muayyen bir hîn veya muayyen bir zaman konuşmayacağına yemin ederse, altı aya hamlolunur. Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre dehir dese yine altı aya hamlolunur.

Birkaç gün konuşmayacağına yemin ederse üç güne hamlolunur. İmam-ı Ebû Hanife'ye göre, günlerce konuşmayacağına yemin ettiğinde, on güne hamlolunur.

Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre, günler haftaya hamlolunur.

Onunla aylarca konuşmayacağına yemin ederse, Ebû Hanife'ye göre, on aya hamlolunur. Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre on iki aya hamlolunur.

Şöyle yapmayacağına yemin ettiği zaman ebedî terketmesi lazımdır.

Şöyle yapacağına yemin ederse bir defacık yapmasıyla yemini yerine gelir.

Hanımı izin almaksızın dışarı çıkmayacağına yemin ederse, sonra izinle bir defa çıkarsa ikinci defa izni almaksızın çıktığında hanis olur. Her çıkışta izin vermesi lâzımdır.

“Eğer ancak sana izin verdiğimde çıkabilirsin.” dese ve bir defa çıkmasına müsaade ederse ondan sonra çıktığında hanis olmaz.

Kuşluk yemeğini yemeyeceğine yemin ederse, fecrin (şafağın) çıkışından öğleye kadar dâhildir. Akşam yemeği öğleden gece yarısına kadar dâhildir, sahur gece yarısından şafağa kadardır.

Borcunu yakın zamana kadar ödeyeceğine yemin ederse bir aydan az zaman irade edilir.

Uzağa kadar öderim dese, bir aydan daha fazla müddet irade olunur.

Bu evde oturmayacağına yemin ederse bilâhare kendisi çıkıp, eşyasını ve aile efradını orada bırakırsa hanis olur.

Göklere çıkacağına veya bu taşı altın yapacağına yemin edenin yemini derhal münakit ve hemen hanis olur, çünkü böyle yapmaktan âdet yönünden âcizdir.

Falan adama, alacağını bugün vereceğine yemin edip, verirse bilâhare verilen paranın bir kısmı kalp çıkarsa bakırı daha fazla veya başkasının malı çıkarsa, yemin eden zat hanis olmaz.

Kalay veya satuka (karışığı çok fazla) çıkarsa hanis olur. Alacağını müteferrikan almayacağına yemin edip bir kısmını alıp hepsini- ayrı ayrı parça parça almadıkça hanis olmaz. Alacağını iki ölçüde alıp aralık ancak ölçmek kadar verirse hanis olmaz. Ve buna parça parça olmak da denilmez.

“Basra şehrine gideceğim.” diye yemin ederse ölünceye kadar gitmezse, hayatının en son anında hanis olur.