32 NİKÂH Nikâh, her ikisi geçmişi veya birisi geçmişi diğeri geleceği belirten iki sözle yapılan icap ve kabulle sahih olur. Damadın «Benimle evlendir» Kız tarafının «Seninle evlendirdim» demesi gibi. İki müslümanın nikâhı, ancak müslüman, akıllı, baliğ ve hür iki erkek veya bir erkek iki kadın, şahidin huzurunda yapılır, ister şahitler âdil, ister gayri âdil veya iftira cezasını çekmiş olsun. Eğer bir müslüman erkek, zımmî bir hanımla evlenirse iki zımmînin şahitliğiyle Ebû Hanife’ye ve Ebû Yusuf'a göre caizdir. İmam-ı Muhammed (rahmetüllahi aleyh) zımmi şahitlerin şahadetiyle yapılan nikâh caiz değildir, dedi. Kişiye, annesiyle, nineleriyle, kızıyla ne kadar aşağı inerse insin evlâdının kızıyla, hemşiresiyle, hemşiresinin ve kardeşinin kızlarıyla, teyzesiyle, halasıyla, (ister kızıyla temasta bulunsun, ister bulunmasın) kayınvalidesiyle, annesiyle cinsî münasebette bulunduğu üvey kızıyla (ister evinde olsun, ister olmasın) babasının ve dedelerinin karılarıyla, oğlunun ve torunlarının zevceleriyle, sütannesiyle, süt hemşiresiyle evlenmek haram kılınmıştır. Nikâhla iki hemşireyi bir araya getirmek, kardeş olan iki cariyeyi birlikte kullanmak caiz değildir. Kadınla, teyzesini, halasını, kardeşinin ve hemşiresinin kızını nikâh edip bir araya getirmek caiz değildir. Eğer birisi erkek olsaydı, diğeriyle evlenmesi caiz olmayan iki hanımı birden almak caiz olamaz. Bir hanımı üvey kızıyla beraber nikâh etmekte hiç bir beis yoktur. Bir kadınla zina edene, o kadının annesi ve kızı haram olur. Kişi, hanımını bayin talâkı ile boşadiğı zaman iddeti bitinceye kadar onun hemşiresiyle evlenemez. Efendi cariyesiyle, hanım kölesiyle evlenirse caiz değildir. Kitap ehli olan hanımlarla evlenmek caizdir. Putperest ve ateşperest hanımlarla evlenmek ise câîz değildir. Eğer bir Peygambere iman ve bir kitabı ikrar ederse «Sabi» lerle evlenilir. Eğer yıldızlara ibadet eder ve kitapsız iseler nikâhlanmaları caiz değildir. İhramda bulunan erkekle ihramda bulunan kadının ihram halinde evlenmeleri caizdir. Hür, âkil ve baliğ olan hanımın rızasıyla velisi olmasa dahi nikâhı sahih olur. İster bakire ister dul olsun. Ebû Yusuf ve Muhammed dediler ki: Ancak veli ile nikâh sahih olur. Baliğ olan bir bakireyi nikâha zorlamak velisine caiz değildir. Bakire kızdan velisi, izin istediği zaman susarsa veya gülerse veya ağlarsa bu haller izin vermek demektir. Eğer izin vermezse velisi onu evlendiremez. Velisi, duldan izin istediği zaman, sözle rızasını belirtmesi lâzımdır. Bekâreti, sıçramakla veya hayızla veya herhangi bir yara ile zail olan hanım bakireler hükmündedir. Eğer bekâreti zina ile zail olmuşsa, Ebû Hanife'ye göre, yine bakireler hükmündedir. Kocası, hanıma: «Sana evlenme haberi geldiği zaman sen sükût ettin» dediği zaman, hanım da: «Hayır sükût etmedim belki reddettim» dese hanımın sözü yeminsiz kabul olunur. Ebû Hanife'ye göre, nikâhta yemin istenilmez. Ebû Yusuf ve Muhammed nezdinde ise nikâhta yemin talep edilir. Nikâh, tezviç, temlik, hibe ve sadaka bu köklerden gelen lâfızlarla nikâh münâkit olur. İcare ve ibaha kökünden gelen lâfızla münakit olamaz. İster bakire olsun, ister dul, küçük erkek ve küçük kızın nikâhını velileri kıyarsa caiz olur. Veli: Asabe (vâris) dir. Öyle ise, eğer baba ve dede evlendirirse baliğ olduktan sonra cayamazlar. Eğer baba ile dedenin gayrisi evlendirmişse, baliğ olduğu zaman her ikisine de hürriyet vardır; İsterseler nikâhı devam ettirir, isterse bozarlar. Köle, küçük ve deli bir kimse nikâhta veli olamaz. Müslüman bir hanıma, kâfirler veli olamaz. Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh), “Asabe olmayan akrabalar da evlendirebilirler” dedi. Velisi olmayan hanımı, azat eden efendisi evlendirirse caizdir. En yakın veli, daimî bir şekilde kaybolursa, ondan daha uzak velisi evlendirebilir. Daimî kaybolmak: Senede ancak bir defa kervan uğradığı bir beldede olmak demektir: Nikâhta kifaet (denklik) lâzımdır. O halde hanım küfvü olmayan birisiyle evlendiği zaman velileri nikâhı feshedebilirler. Kifaet: Nesepte, dinde ve malda muteberdir. Maldaki kifaet damat olan zatın, mihre ve nafakaya malik olması demektir. Sanaatlarda kifaet muteberdir. Hanım evlendiğinde mihrinden eksiltirse Ebû Hanife'ye göre, velileri itiraz edebilirler. Ya mehri misli tamamlanarak kendisine verilir veya kocası kendisinden ayrılır. Baba, küçük kızını evlendirdiğinde mehrini azaltırsa veya oğlunu evlendirip fazla mehir verirse bu iki şekil de caiz olur. Baba ve dededen başkasına bu şekilde hareket etmek caiz olamaz. Koca olacak zat, nikâhta mehir belirtirse nikâh sahih olduğu gibi, mehir zikretmezse de nikâh sahih olur. Mehrin en azı, on dirhemdir. Eğer ondan daha az söylerse bile yine on dirhemi hanıma vermek mecburiyetindedir. On veya daha fazla mihri vaadeden bir kişi, cinsî münasebette bulunmakla veya öpmekle vaadettiği miktar kendisine lâzım olur Eğer, temas ve halvetten evvel hanımını boşarsa vaadettiği mehrin yarısını vermelidir. Eğer mehir belirtmeksizin veya mehir olmaksızın evlenirse, cinsî münasebet veya ölüm olduğunda mehri misil hanıma verilir. Eğer dokunmazdan evvel boşarsa müt'a verilmesi lâzım gelir. Mut'a: O hanımın benzerlerinin giydiği elbiselerden üç elbisedir. Eğer müslüman, içki veya domuz üzerine evlenirse, nikâh caizdir. Hanıma mehrimisil verilir. Eğer mehrini belirtmeksizin evlenirse, bilâhare ikisi bir miktar parada ittifak ederseler, cinsî münasebetten veya kocanın ölümünden sonra hanıma o, miktar verilir. Eğer, cinsî münasebetten evvel boşarsâ müt'a vermesi lâzımdır. Eğer akdi nikâhtan sonra, koca mehri arttırırsa cinsî münasebetten evvel boşanma olduğu takdirde kocaya fazla mehrin verilmesi de lâzımdır. Eğer hanım, kocasından bir miktar mehrini atarsa, azaltması sahih olur. Eğer cinsî münasebetten men edecek bir durum olmadığı halde hanımıyla başbaşa kalırsa, sonra boşarsa bütün mehrini vermelidir Eşler birisi hasta veya ramazan münasebetiyle oruçlu yahut da hac veya umre ile ihram bağlamış veya hanım hayızda ise, bu durumda başbaşa kalmak tam teslimiyet sayılmaz. Eğer bu durumda boşarsa mehrin yarısı düşer. Âleti kesilen koca, ailesiyle başbaşa kaldıktan sonra boşarsa Ebû Hanife'ye göre, tam mehir verecektir (İmameyne göre yarısı verilir.) Her boşanmış hanıma müt'a vermek müstehaptır. Ancak daha evvelce mehri belirtilmediği halde boşanan hanıma müt'a yoktur. Âkidlerden biri diğerinin ivezi (mihri) olmak üzere, başkasıyla —kız ve kızkardeşinin mukabilinde— kızını evlendirirse akd caiz olur. Ebû Hanife ve Yusuf'a göre, mehri misil verilmesi lâzım gelir. Muhammed (rahmetüllahi aleyh) “Ecrü misil lâzımdır” dedi. Hür bir kişi, bir hanımla bir sene hizmetçiliğini yapmak veya Kur'an öğretmek mukabilinde evlenirse, hanım mehri mislini alır. Eğer köle, efendisinin izniyle bir hür hanımla bir sene hizmetini yapmak şartıyla evlenirse, caiz olur. Deli bir hanımın hem babası ve hem de oğlu varsa, Ebû Hanife'ye ve Ebû Yusuf'a göre, nikâhında oğlu velisi olur. İmam Muhammed, “Babası velisidir” dedi. Kölenin ve cariyenin nikâhları ancak efendilerinin izniyle sahih olur. Köle efendisinin izniyle evlendiği zaman mehri kendisine ait olur. İcabında mehir için satılır. Efendi cariyesini evlendirdiği zaman kocasının evine gitmesine müsaade etmek kendisine lâzım gelmez. Belki efendisine hizmet etmeye devam eder. Kocası, fırsat buldukça temasta bulunabilir. Bir kadın, kocası kendisini şehrinden başka yere götürmesin veya üzerine kuma getirmesin diye, bin dirhem mehirle evlenirse, eğer koca şartını yerine getirirse, hanım bin dirhem mehdini alır. Eğer üzerine evlenir veya şehirden çıkarıp başka yere götürürse, hanıma mehri misil vermek gerekir. Hanıma belirsiz bir hayvanı mehir vermek suretiyle evlenirse, bu mehir doğrudur. Hanıma orta bir hayvan verilir. Kocası muhayyerdir; isterse kendisine hayvanı verir, isterse hayvanın kıymetini verir. Meçhul bir elbise üzerine evlenirse, hanıma mehri mislini verecektir. Mut'a nikâhı ve muvakkat nikâh bâtıldır. Kölenin ve cariyenin, efendilerinin izni olmaksızın evlenmeleri mevkuftur. Eğer efendileri doğrularsa caiz, reddederse bâtıl olur. Yine nikâh mevkuftur, eğer kişi bir hanımı veya bir erkeği razılıklarını almaksızın evlendirirse Amcaoğlu, amcasının kızını vekâlet edip kendisine alabilir. Bir hanım herhangi bir erkeğe, beni kendinle evlendir şeklinde izin verirse, o da iki şahidin huzurunda akdi nikâh yaparsa caiz olur. Kadının velisi mehrin zâmini olduğu zaman, zâminiyeti doğru olur. Bu takdirde kadın muhayyerdir; dilerse kocasından mehrini ister, isterse velisinden ister. Temas olmazdan evvel, kadı fasit nikâhtan ötürü iki tarafı ayırırsa, hanıma mehır düşmez, aralarında halvet olursa dahi... Eğer cinsî münasebette bulunulmuşsa, söylenilen miktardan fazla olmamak şartıyla mehri misil hanıma verilir, iddet çekmesi gerekir ve olan çocuğunun nesebi sabit olur. Hanımın mehri misli hemşireleri, halaları ve amcakızlarının mehriyle itibar olunur. Eğer annesi ve teyzesi kendisinin kabilesinden değilseler, onların mehirleriyle itibar olunamaz. Mehri misilde iki hanımın (benzerler) güzellikte, malda, akılda, dindarlıkta, şehirde ve zamanda bir olmaları nazarı itibara alınır. İster müslüman, ister kitaplı olsun, cariyenin evlendirilmesi caizdir. Hür bir kadınla evli olan bir zatın, cariye ile evlenmesi caiz olamaz. Fakat hür bir hanım, cariyesinin üzerine kuma gelebilir. Hür bir erkek, dört hür kadın veya cariye ile evlenebilir. Dörtten fazla evlenmesi yasaktır. Köle ikiden fazla evlenemez. Hür olan zat, dört hanımından birisini bain talâkı ile boşarsa, onun iddeti tamamlanmazdan evvel başka birisiyle evlenemez. Efendisi tarafından evlendirilen cariye, bilâhare azat olunursa, ister kocası hür, ister köle olsun muhayyerdir. (Dilerse hürriyete kavuştuğunda nikâhını fesheder.) Böylece kendisiyle akdi kitabet yapılan cariye de muhayyerdir. Eğer bir cariye, efendisinin iznini almadan evlenirse, bilâhare azat edilirse nikâhı sahih olur ve pişmanlık da yoktur. Kendisine nikâhı düşmeyen bir hanımla beraber başka bir hanımı bir âkidde nikâh ederse kendisine düşen hanımın nikâhı sahih, diğerinin nikâhı bâtıl olur. Kadında ayıp varsa bile kocasına caymak yoktur. Talâk üç vecih üzeredir. 1 — En güzel talâk, 2 — Sünnet talâk. 3 — Bidat talâk. Kocada, delilik veya cüzzam veya beres denilen cilt hastalığı olduğu zaman Ebû Hanife ve Ebû Yusuf'a göre, kadına muhayyerlik. (caymak) yoktur. Muhammed'e göre, kadın cayabilir. Eğer kocanin âleti gevşek cima kudreti olmaz olursa, hâkim bir sene mühlet verir, eğer o bir sene zarfında cima ederse ne âlâ, eğer yapamazsa hâkim onları eğer kadın isterse ayırır. Ayrılmak, bayin talâkı sayılır. O halde kadına eğer -kadınla başbaşa kalmışsa— tam mehir verilir. Eğer kocanın âleti kesik ise kadı, derhal ayırır, mühlet falan vermez. Âleti gevşek olana mehil verildiği gibi hasiyye (taşak) sıza da mehil verilir. Kadın, kocası kâfir olduğu halde müslüman olursa, kadı kocasına islâmı teklif eder. Eğer müslüman olursa zevcesi kendisinindir. Eğer müslüman olmayı reddederse derhal ayırır, İmam-ı Azam ile Muhammed'e göre, bu ayrılış bain talâkı sayılır. Ebû Yusuf, «talâk olmaksızın bir ayrılıktır» dedi. Eğer koca müslüman olup elinde bir putperest hanımı varsa, ona İslâm dini teklif edilir. Müslüman olduğu takdirde kocasının ailesidir, kabul etmediği takdirde, kadı derhal ayırt eder ve bu ayırmak da boşanma sayılmaz. Eğer duhul (cinsî münasebet) yapmış ise mehrini verir, eğer duhul yoksa mehir de yoktur. Darülharpte kadın müslüman olursa, üç defa hayız görmezse kocasından ayrılmış sayılmaz. Hayız gördüğünde kocasından ayrılır. Bir semavî kitaba tapan hanımın kocası müslüman olduğu zaman, nikâhları devam eder. Karı-kocadan birisi darülharpten müslüman olarak çıkıp gelirse beynunet (ayrılık) aralarına girer. Eğer birisi esir düşerse yine aralarına ayrılık vâki olur. Eğer beraber esir edilirseler beynunet yoktur. Kadın, bize muhacir olarak gelirse evlenmesi caizdir. Ebû Hanife'ye göre, iddette çekmez. Eğer hâmile ise doğuruncaya kadar evlenemez. İki eşten birisi İslâm’dan irtidat ederse, derhal talâk (boşanma) sız aralarına ayrılık vâki olur. Eğer irtidat eden, müslüman hanımla cinsî münasebette bulunmuşsa tam mehir vermesi lazımdır. Eğer duhul yapmamışsa mehrin yarısını verecektir. Eğer duhuldan evvel zevce irtidat ederse mehir yoktur. Eğer duhulden sonra irtidat ederse üutün mehri alır. Eğer karı koca beraber mürdet veya müslüman olsalar nikâhları devam eder. Mürted (dininden dönen) olan bir kişi, ne müslüman ne kâfir ve ne de mürted bir kadınla evlenemez, (Çünkü ölüme müstehak olur.) Böylece mürted bir kadın, ne müslüman ne kâfir ve ne de mürted bir erkekle evlenemez. Eşlerden birisi müslüman olduğu zaman çocuk onun dini üzere kabul olunur. Böylece birisi müslüman olursa küçük çocuğu onunla müslüman oluverir. Eğer ebeveynlerden birisi kitap ehli, diğeri puta tapanlardan ise, çocuk kitap ehli sayılır. Eğer kâfir, şahitsiz veya diğer bir kâfirin iddetini çekmekte olan bir hanımla evlenirse ve bu gibi evlenme de dinlerinde caiz ise, bilâhare ikisi birden müslüman olsalar ayni nikâh üzere durdurulur. Putperest annesiyle veya kızıyla evlendiğinde bilâhare ikisi birden müslüman olursa derhal ayrılırlar. Kişinin iki hür zevcesi olduğu zaman, ister bakire olsun ister dul veya birisi bakire, diğeri dul olsun aralarında yatmakta adalet etmesi lâzımdır. Eğer birisi hür kadın diğeri cariye ise üçte iki hürün, üçte biri de cariyenindir. Sefer halinde yatmaktaki hakları düşer. Koca hangisini dilerse onunla sefere gider. En iyisi aralarında kur'a çeker, hangisinin kurası çıkarsa onunla sefere çıkar. Hanımlardan birisi payını arkadaşına terketmeye razı olduğunda caizdir ve tekraren cayabilir. |