Geri

   

 

 

İleri

 

28 İHYÂ-İ MEVÂT (Çorak Arazileri İşletmek)

Mevat: Susuzluktan veya selden ötürü kabili menfaat ve ziraata elverişli olmayan arazi ve benzeridir. Köyün kenarında durup bağıran bir kimsenin sesi içinde duyulmayacak kadar köyden uzak ya da hiç sahibi olmayan veya müslümanların zamanında sahibi olup bilâhare unutulan arazi mevattan sayılır. İmamın izniyle çalıştırana mülkü olur. Eğer izinsiz ihya ederse, Ebû Hanife'ye göre mülk edinmez. Ebû Yusuf ve Muhammed (rahmetüllahi aleyhima) e göre, mülk edinir.

Müslümanın ihya ile mülk edindiği gibi, zımmî de mevatı ihya ile mülk edinir.

Bir araziyi himayesine alıp üstüste üç sene işletmeyen şahıstan, o araziyi imam (devlet reisi) alır işleten birisine verir.

Köye yakın olan bir arazinin ihyası caiz değildir. Belki köylülere, otlak ve harman yeri olarak bırakılır.

Kişi, çölde kazdığı kuyunun harimine (dört tarafına) sahip olur. Deve ve diğer hayvanlar için, elle su çekilen kuyunun hârimi her taraftan kırk arşındır.

Deve ile suyu çekilen kuyunun hârimi, altmış zira (arşın) dır. Eğer çeşme olursa hârimi üç yüz zira olur.

Daha evvelce açılmış kuyunun hâriminde, diğer bir kuyu açmak isteyene imkân verilmez.

Fırat ve Dicle'nin terkedip başka bir mecraya aktığı, fakat tekrar, orada akmaları mümkün ve muhtemel olan yerin ihyası caiz olamaz. Eğer oradan bir daha akmaları mümkün görülmezse mevat gibidir. İhyası caiz olur. İhya edilen arazi aynı zamanda bir köyün hârimi olmazsa —imamın izniyle— ihya edenin mülkü olur.

Başkasının arazisinden geçen bir arka sahip olana Ebû Hanife'ye göre, hârim hakkı yoktur. Meğer daha evvelce olduğuna dair delil getirirse, Ebû Yusuf ve Muhammed dediler ki: “Kanalın kenarı üzerinde yürümek ve çamurunu atmak için onundur.”