Geri

   

 

 

İleri

 

17 SULH

Sulh üç kısımdır:

1- İkrarla sulh,

2 -Sükûtla sulh —Davalı, dâvayı ne ikrar ve ne de reddeder—

3 -İnkârla sulh

Bütün bunlar caizdir. İkrarla sulh, malla maldan vâki olursa, satılanlarda ne hüküm varsa onda da o hüküm itibar olunur. Eğer menfaatle maldan vâki olursa, icarda muteber olan hüküm burada muteber olur. Sükût ve inkârla yapılan sulh, dâvâlının hakkında yeminden halâs ve mücadele kapısının kapanması içindir. Dâva olunanın hakkında ise, muvazaa (karşılık) içindir. O halde müsalâha ev için yapıldığı zaman şüf'a yoktur. Ev ile yapıldığı zaman şüf'a vacip olur.

İkrarla sulh olunduğunda, dâva olunanın bir kısmı başkasının hakkı olarak ortaya çıktı ise dâvâlı o nisbette verdiği paradan geri alır. Eğer sükût veya inkârla sulh yapılırsa, bilâhare dâva olunan malın (bütünü) başkasının hakkı olarak ortaya çıkarsa davacı münakaşayı bu sefer malın yeni sahibiyle yapar, eski dâvâlıdan aldığını ona geri verir. Eğer dâva olunan malın bir kısmı başkasının hakkı olarak tebeyyün ederse, onun karşılığında aldığını geri verir. Onun için de yeni hak sahibiyle mücadele eder. Eğer bir evde beyan etmediği bir hakkı iddia ederek onun karşılığı olarak bir miktar parayla sulh yapılırsa, bilâhare o evin bir kısmı başkasının malı olarak ortaya çıktığında, ev sahibi davacıya verdiğinden bir şey geri alamaz. Çünkü davacının hakkının geri kalan kısımda olması mümkündür. Mal, menfaat, kasden veya yanlışlıkla cinayet dâvalarında sulh caizdir. (Allahın hakkı olan) Hadd vurma dâvasında sulh caiz değildir. Bir erkek, bir kadına karşı «nikâhlımdır» diye, iddia eder kadın da inkâr eder ve dâvayı terketmesi için, erkeğe bir miktar mal verip sulh ederse caizdir. Bu sulh aslında hul (Talâkını satın almak) tır. Eğer bir kadın bir erkeğin nikâhlısı olduğunu iddia ederse, o erkekte kendisine, dâvasından vaz geçmek için biraz mal verip sulh ederse caiz değildir.

Eğer bir kişiyi, «Kölemdir» diye idda ederse, o kölenin kendisine verdiği bir miktar mal ile sulh yaparsa caiz olur. Bu gibi sulh, dâvâlının hakkında malla azat etmek mânasını taşır.

Borçlanma yoluyla başkasının hakkı olan şey üzerinde vâki olan sulh, bedel verme ve almaya hamlolunmaz. Belki hakkının bir kısmını aldı, diğerini affetti mânasına gelir. Bir kişide, halis bin dirhemi olup karışık beş yüz dirhemle sulh edenin sulha caiz olur. Sanki hakkının bir kısmından verecekliyi beri etmiş, diğer kısmını da almıştır. Eğer bilâhare alınacak bin dirhem üzerinde sulh ederse, caiz olur ve sanki alacağının ta kendisini tehir etmiştir. Eğer hazırda verilmesi gereken para yerinde bir aya kadar tehirli verilecek altınlar üzerinde müsalâha yaparsa caiz olmaz. Eğer müeccel bin (lirasının) yerine beş yüz hazırla sulh yaparsa caiz olmaz. Eğer vereceklideki bin siyah liraya karşı beş yüz beyazla sulh ederse, caiz olamaz. Bir kimse, bir kişiyi yerinde sulh etmeye vekil eder o vekil de hasımla sulh etse, kendisine sulh olunan miktarın verilmesi lâzım değildir. Ancak zâmin olursa, üzerinde sulh yapılan mal müvekkile lâzım olur. Eğer «Zeyd» (Amrin) emri olmadığı halde onun yerinde bir şey üzerinde sulh yaparsa, bu sulh dört kısma ayrılır:

1-Eğer mal üzerine müsaleha yaparsa veya mala zâmin olursa sulh doğru olur.

2 -«Seninle bin üzerinde sulh ettim» deyip, o bini teslim ederse sulh tamamdır.

3 -Eğer «Seninle bin üzerinde sulh ettim» deyip, teslim etmezse, o zaman sulh akdi muallâktır, eğer dâvâlı caiz kılarsa caiz olur ve bini vermesi icap eder, eğer caiz kılmasa bâtıl olur. Borç iki ortak arasında müşterek olduğu zaman, birisi payı için bir elbise ile sulh ederse, diğer ortak muhayyerdir, dilerse borçludan yarı borcunu talep eder alır, dilerse Alman elbisenin yarısını ortağından alır. Meğerki ortağı kendisine borcun dörtte biriyle zâmin olursa yukarıdaki iki işlemden de feragat edebilir. Eğer ortak payının yarısını alırsa, diğer ortak o, aldığı malda ona ortak olup bilâhare her ikisi birden borçludan diğer alacaklarını alırlar.

Eğer ortaklardan birisi alacaktaki payı ile bir eşya alırsa ortağı onu borcun dörtte birisiyle zâmin kılar. (Başkasıyla bir ta'mda) selem yapan iki kişiden birisi, anaparasını geri almak suretiyle sulh yaparsa, Ebû Hanife ve Muhammed'e göre, caiz olamaz. Ebû Yusuf «Sulh caiz olur» dedi. Metruke mal, birkaç varâsin ise o maldan birisine bir şey vererek sulh ederlerse, eğer o mal gayrimenkul veya ticaret eşyası ise, bu sulh caizdir. İster verdikleri mal az, ister çok olsun... Tereke gümüşse, altın, altınsa gümüş verirlerse yine sulh caiz olur. Eğer tereke altın, gümüş ve bunların gayrisinden ibaretse ve vârislerin içinden biriyle, gümüş veya altınla sulh olsalar, verilen şey o cinsten olan hissesinden çok olması gerektir. Tâ ki o, cinsteki payı misliyle ödenmiş ve fazlası da mirastan diğer haklarının karşılığı olsun. Terekenin bir kısmı başkalarda borç olduğu halde, vârisler aralarından birisiyle (bir varisle) borçtan istifade etmemek ve o borcun tümü onlara kalmak için, müsaleha ederlerse, bu sulh bâtıldır. Eğer o vârisle, borçluları, hakkından beri etmek ve bir daha da borçlulardan bir şey istememek suretiyle sulh yapılırsa, caizdir.