Geri

   

 

 

İleri

 

14 VEKÂLET

İnsanın bizzat yapabileceği her işte, başkasını tevkil etmesi câizdir. Bütün haklar ve ispatlarında vekil edinmek caiz olur. Hakkı almak için, vekil edinmek caizdir. Ancak hadlar (cezalar) ve kısaslar da kendisi olmadığı halde vekil edinemez.

Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh) dedi ki: “Husumetlerde, hasmın rızası olmazsa, vekil tutmak caiz olamaz, ancak müvekkil hasta veya üç gün ve daha fazla bir mesafede ise, hasmın rızası olmasa dahi vekil tutabilir.”

Ebû Yusuf ve İmam-ı Muhammed (rahmetüllahi aleyh) dediler ki: “Hasmın rızası olmazsa bile, vekil tutmak caizdir.”

Vekil edinmenin şartlarındandır ki; müvekkil (vekil edinen) tasarruf edenlerden ve kendisine ahkâm lâzım gelenlerden olmalıdır. Vekil ise akdin ne olduğunu bilip kastedenlerden olmalıdır. (Yâni ikisi de âkil, baliğ ve müslüman gibi vasıflara hâiz olmalıdır.) Baliğ (ergenleşen) nur veya me'zun olan bir kimse, benzerini vekil edinirse caiz olur.

Eğer ticaret yapmaktan memnu, yalnız alışverişin ne olduğunu bilen bir çocuğu veya hacr (tasarruftan men) altında bulunan bir köleyi vekil edinirlerse, caiz olur. Vekil edilen çocuk ve köleye değil, ancak müvekillerîne hak taallûk eder.

Vekillerin yaptığı muameleler, iki kısma ayrılır.

1-Vekilin nefsine izafe ettiği (Yâni kendim için yapıyorum dediği) satış, alış ve icar gibi muameledir, bu akitlerin hakları vekile aittir, müvekkille hiç bir ilgisi yoktur. Vekil satılan malı müşteriye teslim eder, parasını alır, satın aldığı zaman para kendisinden istenir, satın aldığı malı kabullenir kusuru varsa geri vermek için mücadele eder (v.s.)

2- Müvekkiline izafe ettiği (Onun için yapıyorum dediği) müvekkili için nikâh kabullenmek, hul (para ile boşanmak) yapmak ve kasden akıtılan kandan ötür sulh yapmak gibi muamelelerde, haklar müvekkile taallûk eder, vekil ile hiç bir ilgisi yoktur. O halde hanım kocasının vekilinden mihrini istemez. Hanımın vekili, onu kocasına teslim etmekle mükellef değildir.

Müvekkil parayı istediği zaman, müşteri ona vermezlik yapabilir, verdiği takdirde de caiz olur. Vekil ikinci bir defa o parayı isteyemez. Bir kişiyi bir şeyi almaya vekil yaparsa, o şeyin cinsini, sıfatını ne kadar para edeceğini belirtmelidir. Ancak umumî bir vekâlet verdiği takdirde, “Gördüğünü bana al” diyecektir.

Vekil, satın aldığı malı teslim aldıktan sonra kusurlu olduğunun farkına varırsa ve mal da daha elinde ise kusurundan Ötürü geri çevirebilir.

Eğer satın alman hayvanı müvekkile teslim etmişse ancak onun izniyle geri verebilir.

Sarrafta para bozdurmak ve parayı seleme vermek akitlerde de vekil edinmek caiz olur. Bu iki surette vekil, karşı taraftan daha malı almazdan evvel ayrılırsa âkid bâtıl olur. Müvekkilin ayrılmasına ise itibar olunmaz.

Satın almak hususunda vekil edilmiş zat, parayı cebinden verip satın alınan malı alırsa o malı müvekkile vererek parasını ondan alabilir. Eğer satın alınan mal yanında hapsetmeden helak olursa müvekkilden gider. Vekilin parası düşmez. Vekil, parasını müvekkilden alıncaya kadar, satın aldığı malı hapsetmeye yetkisi vardır.

Eğer malı parasını almak için, hapsedip, mal helak olursa Ebû Yusuf (rahmetüllahi aleyh) a göre, rehindeki mesuliyet, İmam-ı Muhammed (rahmetüllahi aleyh) e göre, satılmış hayvanın mesuliyeti gibi mesul olur.

İki vekil tuttuğu zaman, ikisinden birisi diğerinin bulunmadığı bir sırada beraberce vekil olundukları dâvada tasarrufu caiz olamaz. Ancak husumet, parasız olarak ailesini boşamak, kölesini parasız azat etmek, yanındaki emaneti sahibine iade etmek veya borcunu vermek için vekil edinmişseler birisi bulunmadığı yerde diğeri tek başına bu gibi tasarrufları yapabilir. Vekil, vekil olunduğu işte başkasını vekil edinemez, ancak müvekkil vekil edinmesine izin vermişse veya kendisine; «bildiğin gibi yap» demiş ise (ikinci vekili tutabilir). Eğer birinci, vekil müvekkilinin izni olmaksızın ikinci bir vekil tutar. İkinci vekil, müvekkili birinci vekilin huzurunda muamele yaparsa caiz olur. Eğer esas vekil olmadığı bir zamanda âkid yapar, birinci vekil de onun yaptığı akdi caiz kılarsa, akdi caiz olur.

Müvekkil, vekili vekâletten azledebilir. Eğer vekile, azil haberi ulaşmamışsa, haberi alıncaya kadar vekilliğine devam eder ve tasarrufu caizdir.

Müvekkilin ölümü, devamlı deliliği ve darülharbe mürted olarak iltihakiyle vekâlet akdi bozulur. Kendisiyle kitabet muamelesi yapılan köle birisini vekil tutar da sonra söz olunan parayı vermekten âciz olursa veya ticaret etmeye mezun kılınan köle vekil tutar da sonra hacr altına alınırsa veya iki ortak vekil edinip bilâhare ayrılırlarsa, bütün bu şekillerde vekâlet akdini bozarlar, ister vekilin haberi olsun, ister olmasın. Vekil öldüğü veya daimî bir deliliğe tutulduğu zaman vekâleti bozulur. Eğer darülharbe mürted olarak iltihak ederse, müslüman olup geri gelinceye kadar tasarrufları caiz olamaz.

Herhangi bir şeyde çalıştırmak için vekil tuttuktan sonra, bizzat kendisi o şeyde tasarruf ederse vekâlet akdi bozulur.

Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh) ye göre, alışverişte vekil olan zat, babası, dedesi, evlâdı, torunu, ailesi, kölesi ve kitâbetlisiyle müvekkili namına alış veriş yapamaz.

Ebû Yusuf ve Muhammed (rahmetüllahi aleyhima) "Kölesi ve kitabetlisi hariç diğerlerinden günlük fiyatıyla satın alabilir” dediler. Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh) ye göre, alışverişe vekil edilen bir kişinin az ve çokla satışı caiz olur, Ebû Yusuf ve Muhammed (rahmetüllahi aleyhima) dediler ki;

Halkın benzerine kanmadığı bir azlıkla satarsa satışı caiz olamaz.

Satın alınmaya vekil edilen bir kimse, normal kıymetin benzeri ve halkın kanabileceği bir fazlalıkla satın alması caiz olur. Halkın kanmayacağı bir fazlalıkla satın alırsa caiz olamaz. Halkın kanmayacağı miktar: Eksperlerin (fiyat verenlerin) tahminlerine sığmayan miktardır.

Malın satışına vekil edilmiş şahıs, satın alana kefil olduğu zaman kefaleti bozuktur.

Efendi, kölesinin satışına birisini vekil yapar o da, kölenin yarısını satarsa, Ebû Hanife’ye göre, bu satış caiz olmuştur. Bir kölenin satın alınmasına vekil eder o da, kölenin yarısını alırsa, o satın alınma muamelesi müvekkilin caiz kılmasına bağlıdır; diğer yarısını da alırsa müvekkile hepsinin kabul edilmesi lâzım olur. On batman eti bir dirhemle almaya vekil edildiği zaman, o da, yirmi batman eti bir dirhemle satın alırsa —ki o gibi etin on batmanı bir dirhemle satılır— Ebû Hanifeye göre; müvekkil bu etten on batmanı yarım dirhemle kabul eder.

Ebû Yusuf ve Muhammed (rahmetüllahi aleyhima) «Yirmi batmanın hepsini alacaktır» dediler. Belli bir şeyi almak için, vekil tutarsa artık vekil o malı öz nefsine alamaz. Belli etmediği bir köleyi satın almak için vekil edildiği zaman, bir köleyi satın alırsa, o köle vekilindir. Meğerki müvekkili için almasını niyet eder veya müvekkilinin parasiyle satın alırsa (o zaman köle müvekkilin olur.)

Husumette vekil olan bir zat, Ebû Hanife, Ebû Yusuf ve Muhammed (rahmetüllahi aleyhima) e göre, sadece teslim almak vekilidir. Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh) ye göre; borcu almak için vekil tutulan bir zat, husumet için de vekildir. Vekil, kadının huzurunda dâvayı müvekkilinin aleyhinde ikrar ettiği zaman, ikrarı caiz olur. Ebû Hanife ve Muhammed'e göre, kadının yanında olmadığı takdirde vekilin müvekkili aleyhindeki ikrarı caiz olamaz ve vekil bu ikrariyle dâva vekilliğinden çıkmış olur. Ebû Yusuf (rahmetüllahi aleyh) dedi ki; “Kadıdan başka olan zatların yanındaki ikrarı da caizdir.”

Kayıp şahsın alacağını tahsilde vekili olduğunu iddia eden bir kimseyi, borçlu da doğrularsa, parayı ona teslim etmekle emrolunur, doğrularsa hakkını almış sayılır. Doğrulamazsa, yeniden borçlu alacağını vermeye zorlanır. Evvelce vekile verdiği mal daha mevcut ise, malını vekilden geri alır. Kişi, «Sendeki emanetini almak için falanın vekiliyim» dese, emanetçi de onu tasdik ederse, emaneti ona teslim et diye emanetçi zorlanamaz.