Geri

   

 

 

İleri

 

7 REHİN

Rehin, vermek ve kabullenmekle münakid ve teslim almakla tamam olur. Mürtehin (alacaklı) rehni, derli toplu (borçlunun mülkünden çıkmış) ve ayırdedilmiş bir şekilde elde ederse, rehin akdi tamam olur. Alacaklı, rehini almadıkça, borçlu muhayyerdir; dilerse teslim eder, dilerse rehin vermekten cayar. Borçlu, rehini alacaklıya teslim edip oda kabullenirse, o mal alacaklının zimmetindedir.

Rehin ancak mazmun olan borç (yâni verilmesi kesin olan borç) için verilir. Rehinin ve borcun kıymetinden hangisi daha azsa, rehin onunla alıcının elinde durur. (Eğer rehin telef olursa, o kıymetle alıcıdan gider.) Alıcının elinde iken rehin helak olursa, kıymeti de borçla eşit ise alıcı hakkını hükmen almış sayılır. Eğer rehnin kıymeti alacaktan daha fazla ise, fazla olan kısım alıcının elinde emanettir. Eğer alacaktan daha azsa onun miktarı alacaktan düşer, geri kalanını alıcı, borçludan alır. Taksim olunmamış malı, ağacın başındaki meyveyi ağaçsız, tarladaki ziraati tarlasız rehin vermek caiz olamaz. Nasıl ki, yeri ve ağacı, ziraatsiz ve meyvesiz rehin vermek caiz değilse...

Emanetler, mudarebe (kârına ortak olmak şartıyla verilen sermaye) paraları ve şirket malı (gibileri) rehin vermek doğru olamaz.

Selem sermayesi, sarf fiyatı ve selem edilmiş mal rehin olarak verilebilir. Eğer âkid meclisinde rehin verilen selem ve sarf sermayeleri helak olursa, sarf ve selef muamelesi tamam olur ve alıcı da hükmen hakkını almış sayılır. Eğer iki taraf rehni, âdil bir kişinin yanına bırakmaya razı olursalar caiz olur. Ne alıcı, ne de borçlu rehni tek başına âdil kişinin elinden alamaz. Eğer âdil kişinin elinde rehin helak olursa alıcının zimmetinden gider. Dirhem ve dinarların rehin olunması caizdir.

Dirhem, dînar, ölçülen ve tartılan nesnelerin rehni caizdir. Cinsleri karşılığı rehnedilip helak olursalar borçtan benzerleri düşer, velev ki iyilik ve elemeği bakımından bir değilseler.

Başkasında alacağı olan, borçludan alacağının benzerini alıp sarf edip bilâhare katışık olduğunu anlarsa, İmam-ı Ebû Hanife’ye göre, başka bir hak iddia edemez. Ebû Yusuf ve Muhammed «Katışığın benzerini geri verir, iyilerini alır» dediler, iki kölesini bin dirhem için rehin eden kişi, bir köleye düşen payı verirse borcun diğerini vermedikçe o köleyi geri alamaz.

Borçlu alacaklıyı veya âdil bir kimseyi veya bunlardan başkasını borç zamanı geldiği için rehninin satılmasına vekil kılarsa bu çeşit vekâlet caizdir. Eğer rehnin ta akdinde vekâlet işi şart koşulmuşa, borçlu vekili düşüremez, azlederse dahi düşmüş sayılmaz.

Eğer borçlu (ve alacaklı) ölürse dahi vekil azlolunmaz. Alacaklı, borçludan hakkını ister ve alacağından ötürü borçluyu hapsettirebilir. Eğer rehin alacaklının elinde ise, alacağını onun fiyatından almadıkça borçluyu onda tasaruf etmekten men edebilir. Ne zaman ki, borçlu, alacaklının alacağını verirse, o vakit alacaklıya «Rehni sahibine teslim et» denilecektir. Alacaklının izni olmaksızın borçlu rehni satarsa satış muamelesi durdurulmuştur; alacaklı caiz kılarsa veya borçlu alacaklının hakkını verirse satış caiz olur.

Eğer verecekli, rehin olan köleyi azat ederse, azat olunur. Rehin olan köle azat olduktan sonra, borcun zamanı gelmişse, borçludan zenginse borcunun edası istenecektir, daha vakti gelmeyen, borçlardan ise azat olunan kölenin parası verecekliden alınır borcun zamanı gelinceye kadar kölenin yerinde rehin olunur.

Verecekli fakirse, köle, kıymetini kazanıncaya kadar çalıştırılır ve onunla borç ödenir. Verecekli rehni helak ederse yine hüküm böyledir.

Bir ecnebi rehni helak ederse, onun davacısı ve ödeticisi alacaklıdır. Alacaklı o ecnebiden rehinin kıymetini alır, rehin olarak elinde tutar.

Verecekli, rehne karşı yaptığı cinayetini ödemelidir. Alacaklının rehne karşı olan tecavüzün miktarı alacağından düşürülür.

Rehnin, verecekliye, alacaklıya ve mallarına yaptığı zarar kendilerinden gider.

Rehnin muhafaza olunduğu evin kirası, alacaklıya aittir. Çobanın ücreti ve rehnin nafakası verecekliye (borçluya) aittir. Rehnin ziyadeleşmesi vereceklinin olmakla beraber aslıyla birlikte rehin olarak kalır. Eğer ziyade olan miktar helak olursa karşılıksız olarak helak olur.

Eğer rehnin aslı helak olup ziyadesi kalırsa verecekli, o ziyadeyi hissesiyle rehinlikten çıkarır, borcu, rehin alman nesnenin alındığı gündeki kıymetiyle ziyadenin rehinlikten çıkarıldığı gündeki kıymetine taksim ederek rehnin aslına isabet eden miktar borçtan düşer, ziyadeye isabet eden miktarı derhal verip ziyadeyi kurtarır.

Rehni arttırmak caizdir. İmam Ebû Hanife ve Muhammed (rahmetüllahi aleyhima) nezdinde (rehne tam karşılık olsun diye) borcu arttırmak caiz değildir. Eğer borçta ziyadelik yaparsalar rehin o ziyadeliğin rehni olamaz.

Eğer tek bir şeyi iki kişiye ayrı ayrı olan borçlarından dolayı rehin olarak verirse caizdir. O şeyin tümü her birisinin yanında rehindir. Eğer helak olursa her 'birisine, alacağı miktarı tazmin ettirilir. Verecekli iki kişiden birisinin alacağını verirse, o şeyin hepsi diğerin elinde rehin olarak kalır, tâ hakkını alıncaya kadar.

Kölesini, müşteri kendisine belli bir şeyi rehin verecek şartiyle satarsa bilâhare müşteri de ayni şeyi rehin vermesinden imtina ederse, verilsin diye zorlanamaz, öyle ise satıcı muhayyerdir; isterse o rehinin terkine razı olur, dilerse alışverişi bozar ancak müşteri parayı hazır verip veya rehnin kıymetini rehin verirse alışveriş bozulmaz.

Alacaklı rehni bizzat kendisi, ailesi, çocuğu ve evinde bulunan hizmetçisi koruyabilir. Eğer evinde olmayan birisiyle korursa veya emânet olarak birisinin yanına bırakırsa helak olunduğu zaman mesul olur. Alacaklı, rehine saldırdığında gasip gibi, bütün kıymetini tazammün eder.

Alacaklı, rehini vereçekliye âriye (teberru) yoluyla verdiği zaman alınmasıyla alacaklının zimmetinden çıkar. Burada vereceklinin elinde helak olursa karşılıksız olarak helak olur.

Alacaklı, rehini tekrar alabilir. O halde aldığı zaman mesuliyeti geri alır. Verecekli, öldüğü zaman vâsisi rehni satar vereceğini ondan, öder. Öyle ise eğer vâsisi olmasa, kadı kendisine bir vâsi tâyin eder ve tâyin olunan vâsiye «Malını sat, borcunu öde» der.