Geri

   

 

 

İleri

 

2 Mikat (İhrama Girme Yeri)

Ancak ihram ile geçilmesi câiz olan mîkatlar şunlardır: Medine ehline (yani Medine-i Münevvere yoluyla gelenler için) zulhuleyfedir.

Iraklılara (yani o yoldan gelenlere) «Zâtü Irk» dır. Şamlılara «el-Cuhfe» dir. Necdlilere «Karen» dir. Yemenlilere «Yelemlem» dir. Eğer daha bu yerlere gelmeden evvel ihramını giyerse caizdir. Bu mikatlarla Mekke arasında oturanların mîkatları harem hududuna kadar olan arazîlerin hepsidir.

Mekke'de oturanların hac için ihram bağlama yerleri haremin ta kendisidir, umre için ise, haremin haricine çıkıp “Kıla” tâbir edilen yerden, ihram bağlanır. İhramı bağlamak isteyen, gusül eder veya abdest alır, fakat gusül daha efdaldir. İki adet yeni veya yıkanmış peşkir bağlar. Birisini göbekten aşağı ki, buna izar denir, diğerini göbekten yukarı bağlar ki, buna da Rıda denir. Eğer güzel kokusu varsa ihramdan evvel koku sürer. İhramdan sonra iki rekât ihramın sünnetini kılar, selâmdan sonra şu duayı okur: «Ey ulu Allah’ım, ben hac etmeyi irâde ediyorum, bana kolaylaştır ve benden kabul eyle» Bunu dedikten ve namazdan sonra telbiye edecektir. Eğer ihramını yalnız hac için bağlamışsa hac niyetiyle telbiye eder. Telbiye şudur: «Lebbeyke Allahümme lebbeyk» (Ey Allahım işte emrine geldim, işte emrine geldim.) Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk (İşte emrine geldim, senin ortağın yoktur. İşte emrine geldim) İnnel hamde venni'mete leke velmülke (Şüphesiz hamd ve nimetlerin şükrü sanadır ve mülk de senindir) Lâ şerike leke (Senin ortağın yoktur)

Bu kelimelerin hiç birisini bozmak caiz değildir. Eğer bazı kelimeleri sonuna eklerse, caizdir. Kişi, Lebbeyke'yi okuduğu zaman ihrama girmiştir. O zaman ihramda yapılmasından Allah’ın sakındırmış olduğu şeylerden sakınsın. Rafes, cima, fahiş konuşmak veya kadın huzurunda cinsî münasebetten bahsetmek, fücur (günahlar), cidal (mücadele etmek)den şiddetle kaçınsın. Avlanamaz, av hayvanlarını işaret ederek avcıya gösteremez, avcıya avın yerini söyleyemez, gömlek, don, sarık, fes, aba ve mestler giyemez. Ancak ayakkabı bulamazsa mestleri ayak bileklerinden aşağı gelmek üzere ağızlarını keserek pabuç yerme kullanabilir.

Başını, yüzünü örtmez. Bedenine koku sürmez, başını ve bedeninin diğer tüylerini tıraş etmez. Sakalından almaz, tırnaklarını kesmez, üsfür, zâferan ve veris boyalarıyla boyanmış elbiseyi giyemez, ancak yıkanmış ve boyası çıkmamışsa ihram olarak giyinebilir, İhramda iken gusül etmesinde, hamama gitmesinde, evin ve hevdecin gölgesinde gölgelenmesinde hiç bir beis yoktur. Para kemerini beline sarar, başını ve sakalını «Humı» denilen köpüklü otla yıkayamaz. Namazlardan sonra bol bol telbiye getirir. Bir yüksekliğe çıktığında, bir vadiye çukura indiğinde bir kafile ile karşılaştığında ve seher zamanlarında telbiyeyi getirir.

Mekke'ye ilk girdiğinde, Mescid-i Haramdan başlar, Kâbe-i Muazzamayı gördüğünde tekbir (Allahü ekber) ve tehlil (La ilahe illallah) getirir. Sonra Hacer'ül-Esved (siyah taş) tan başlar, taşa doğru durur ve Allahü ekber der, iki ellerini kaldırarak taşa sürer, her hangi bir müslümana zahmet vermeksizin gücü yetiyorsa taşı öper. Kâbe kapısının tarafına gelen sağ kolu üzerine ziyarete başlar, daha ziyarete başlamazdan evvel göbekten yukarı bağlanan ihramını sağ koltuğu altından sol omuzu üzerine atıp (îzdiba' yaparak) yedi kere dönmek ile Beyt-i Şerifi ziyaret eder. (Bir dönmek bir şavttır, yedi şavt bir ziyarettir) Tavafı (ziyareti) Hatîm'a (Hazret-i İsmail'in hücresi) girmezden yapmalıdır. İlk üç şavtta omuzlarını silke silke biraz acele edecektir. (Remi yapacaktır) Diğer dönüşlerinde normal yürüyüşüyle yürüyecektir.

Taşın yanından her geçtiğinde eğer gücü yetiyorsa, taşı eller ve ziyaretini taşı elleyerek ve öperek sona erdirir. Bundan sonra Hazret-i İbrahim (aleyhis-selâm) in makamına gelir, onun yanında veya mescidin mümkün olduğu herhangi bir yerinde iki rekât namaz kılar. Bu ilk tavaf ziyaret kudüm (Mekke'ye ilk gelme) tavafıdır ve sünnettir. Vacip değildir. Ancak Mekke'de oturanlar için tavaf’ıl-kudüm yoktur. Bu ziyaret böylece yapıldıktan sonra «Safa» denilen tepeye gelir, Safâ'nın üstüne çıkarak kıbleye yüzünü çevirir. Tekbir, tehlil ve peygambere salâvat getirir ve ihtiyacı için Allaha yalvarır, ondan sonra «Merve» denilen tepeye doğru iner normal yürür, tam vadinin (eskiden varmış) ortasına gelince iki yeşil direğin arasında koşa koşa yürüyecektir. Merve'ye gelinceye kadar normal yürüyüşüne devam edecektir. Merve'nin üstüne çıkar Safa'nın üstünde yaptığını burada da yapar, işte bu bir şavttir. Böylece yedi şavt yapar, Safa'dan başlar Merve'de bitirir.

Bu safa ile Merve arasındaki sa'yden sonra Mekke'de ihramını çıkarmadan ve fırsat buldukça Beyt-i Şerif’i ziyaret ederek terviye (düşünce manasındadır ve ayın sekizinci günüdür) gününden bir gün evveline kadar kalır. O gün de devlet reisi bir hutbe okuyarak, o hutbede halka, Mina'ya gitmeyi, Arafat’ta namazın ne şekilde kılınacağı, vakfeye durmayı ve Arafat'tan Müzdelife'ye inmeyi öğretir. Kişi terviye günü Mekke'de sabah namazını kıldıktan sonra Mina'ya gider. Arafat günü sabah namazını Mina'da kılıncaya kadar Mina'da durur. Ondan sonra Arafat'a doğru yola çıkar ve Arafat'ta vakfe (durak) eder.

Arife günü biraz geciktirerek öğle zamanında devlet reisi öğle ve ikindi namazlarını cem-i takdim ederek ikisini bir arada kıldırır, bir hutbe okur ve hutbede halka Arafat’ta nasıl vakfe edilir, Müzdelife'de nasıl durulur, Cemrelere (taş yığınları) nasıl taş atılır, Kurban nasıl kesilir, ziyaret (faiz) tavafı nasıl yapılır, öğretir.

Öğle ve ikindi namazlarını öğle zamanında bir ezan iki kametle kıldırır. Ebû -Hanife'ye göre kişi tek başına çadırında namazını eda ederse, her namazı vaktinde kılar. Ebû Yusuf ve Muhammed (Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun) dediler ki: "Tek başına namazını kılan dahi iki namazı cem eder." (Yani çadırında dahi kılarsa semeder.)

Namazdan sonra durak yerine gider Rahmet dağına yakın bir yerde durur. Dua eder, ta ki güneş batıncaya kadar.

Arafat'ın her yeri duraktır, ancak «Batnu ârne» (Arafat'ın karşısında ve soldadır) denilen yer haricdir. Devlet reisi, binici olduğu halde dua edip halka hac menâsikini (ibadetlerini) bildirecek durumda olması daha uygun ve elzemdir.

Arafat'ta vakfe (durak) etmezden evvel, gusül etmek müstehaptır. Vakfede çok dua etmelidir. Güneş battıktan sonra, devlet reisi, halkla beraber normal bir şekilde yürüyerek Müzdelîfe'ye inerler ve orada konaklarlar. Müstehap olanı «Küzeh» denilen ve üzerinde ateş yaktırılan dağın yakınına inmeleridir. Devlet reisi ezan ve kametle halkın önünde akşam ve yatsı namazlarını, yatsı zamanında cemi te'hir ve toplu olarak kıldıracaktır.

Ebû Hanife ve İmam-ı Muhammed (rahmetüllahi aleyhima) nezdinde, Arafat'tan Müzdelife'ye gelirken yolda akşam namazını kılanın namazı olmaz. Fecir gelince imam halkla beraber sabah namazını gales (karanlık) te kılar, sonra kendisi vakfe eder, halk da onunla beraber vakfe ederler (yani ayakta durup dua ederler). Müzdelife'nin bütünü vakfe yeridir. Müzdelife'de sabah namazından güneşe kadar bulunmayana kurban lâzım gelir. Zira bu saatta Müzdelife'de bulunmak vaciptir.

Ancak Müzdelife ‘nin solunda olan Muhassir vadinin içi Müzdelife'den değildir. Daha sonra devlet reisi beraberinde halk olduğu halde güneş doğmazdan evvel «Mina» denilen mübarek yere gelir. Büyük şeytan diye adlandırılan Cemretü’l Akabe’den başlayarak vadinin içinde durarak sırtı tam Mekke'ye yüzü Mina'ya gelir. Hazef taşları kadar olan yedi taşı Cemretü’l Akabe’ye atar, her taşta tekbir alır, Cemrenin yanında durmaz, ilk taşı atarken telbiyeyi keser. Dilerse bundan sonra kurban keser, kurbandan sonra başını tamamen tıraş veya bir kısım saçını makasla keser. Tamamen tıraş olunmak daha efdaldir. Bunları yaptığında kadınla düşüp kalkmak hariç her şey kendisine helâl olur. O gün veya ertesi veya daha ertesi günü Mekke'ye gider, ziyaret (farz) tavafı olarak Kâbenin etrafında yedi şavt (tur) ziyaret yapar. İlk Mekke'ye geldiğinde yaptığı ziyaretten sonra Safa ve Merve arasında sâ'yi yapmış ise, bu farz ziyarette «Rami» (Kısa ve sert adımlar atarak göğsünü gere gere yürümek) yapmadığı gibi Safa ye Merve arasında sâyi de yapmaz,

İlk ziyaretten sonra Safa ve Merve arasında sâ'yi yapmamış ise, bu farz ziyarette (ilk üç turlarında) rami yapıp ziyaretten sonra belirttiğimiz şekilde Safa ile Merve arasında sa'yi yapacaktır. Bundan sonra kadın da kendisine helâl olur. Hacda farz olan tavaf işte bu tavaftır.

Bu üç günden sonraya bu tavafı tehir etmek tahrimen mekruhtur. Eğer tavafı bu günlerden sonraya tehir ederse, İmam-ı Âzam Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh) ye göre bir kan akıtması lâzımdır. Bu tavafı yaptıktan sonra Mina'ya döner ve Mina'da kalır. Bayramın ikinci günü öğle olduktan sonra Hayf mescidine yakın olan (küçük) cemreden başlayarak, yedi taşı bu cemreye atar, her taş atışında tekbir getirir, bu cemrenin yanında biraz durur, sonra ortancaya gider aynisini yapar, biraz durduktan sonra cemretü’l-akabeye gider ve öylece ona da yedi taş attıktan sonra derhal uzaklaşır. Ertesi günü öğleden sonra yeniden üç cemreye aynı minval üzere yedişer taş atılır. Acele olarak dönmek isterse Mekke'ye döner, Mina'da durmak isterse, dördüncü gün öğleden sonra üç cemreye taşları atar, böylece bitirir. Dördüncü günü fecirden sonra öğleden evvel taş atmak Ebû Hanife'ye göre caizdir. Kendisi Mina'da taş atmak için kalıp, ağırlığını daha önce Mekke'ye göndermesi mekruhtur, Mekke'ye giderken «Mühasseb» vadisinde iner.

Mekke'ye gelince Kâbe’nin etrafında yedi tur ramelsiz tavaf yapar. Bu tavaf seder (çıkış) tavafıdır. Mekkeliler hariç, diğer hacılara vaciptir. Bu tavaftan sonra Mekke'yi derhal terkeder, memleketine döner.

Eğer ihrâmlı bir kimse Mekke'ye girmeden doğrudan Arafat'a gidip önce orada dediğimiz şekilde vakfe yaparsa, kendisinden kudüm (ilk geliş) tavafı düşer, kudüm tavafını terkettiğinden dolayı herhangi bir kan akıtmakta yoktur. Arefe günü öğleden başlar, bayram gününün şafağı sökünceye kadar, bu arada Arafat’a vakfeye yetişen bir kimse hacca yetişmiştir. (Hac arefedir) Arafat'tan uyku veya baygınlık halinde veya Arafat'ta olduğunu bilmediği halde geçen bir kimseye bu geçişi vakfe yerini tutar.

Kadın, haccın bütün menasikinde (ibadetlerinde) erkek gibidir. Ancak ihrâmlı iken başını açamaz, sadece yüzünü açar, telbiyede sesini yükseltemez, tavafta ramel yapamaz. Safa ve Merve arasında sa'yi yaparken yeşil direkler arasında normalden fazla yürüyemez, başını dipten tıraş edemez, ancak kasır (makasla birkaç tüyünü almak) yapar.