1 Oruç iki kısımdır: Farz ve nafile oruçlardır. 1 -Farz olanı da iki kısımdır: Ramazan ve muayyen adak orucu gibi. Bir kısmı muayyen bir zamana bağlıdır. Bu oruç geceleyin edilen bir niyetle caizdir. Eğer sabahlanıncaya kadar niyet etmemişse fecirle zeval arasında yapacağı niyet kâfî gelir. Farz orucun ikinci kısmı; insanın zimmetinde sabit olan bir orucdur. Ramazanı şerifte kazaya kalmış oruç, mutlak nezir (adak) ve kefaret oruçları gibi. Bu kısım oruçlar ancak geceleyin getirilmiş bir niyetle caiz olurlar. Bütün nafile oruçlar öğleden evvel yapılan niyetle caiz olurlar. Şaban ayının yirmi dokuzunda, Ramazan ayının hilâlini (ayını aramak halk için en uygun bir harekettir. Eğer hilâli görürlerse ertesi gün oruç tutarlar. Eğer hava bulutlu olup ayın görünmesi mümkün olmazsa Şaban ayını otuz gün olarak tamamlarlar, sonra oruç tutarlar.) Tek başına Ramazan ayını görenin şahitliğini devlet reisi kabul etmezse dâhi şahsî olarak orucunu tutmalıdır. Eğer gökte bulut varsa, devlet reisi hilâli gören bir tek âdil şahidin şahitliğini kabul edecektir. Bu şahit ister erkek, ister kadın, ister hür, ister köle olsun... Eğer bulut yok ise, tek kişinin şahitliği kabul olunmaz, ta ki haberleri ilim ifâde eden bir cemaat şahitlik etmezse... Orucun zamanı ikinci fecrin doğuşundan başlar, güneş batıncaya kadar devam eder. Savm (oruç): Niyetli olarak gündüzleyin yemek, içmek ve cinsî münasebetten sakınmak demektir. O halde oruçlu, unutarak yer, içer ve cima yaparsa orucu bozulmaz. Eğer gündüzleyin uyuyarak ihtilâm olursa veya bir kadına bakarak menisi akarsa veya yağlanırsa veya kan aldırırsa veya gözüne sürme çekerse veya hanımını öperse orucu bozulmaz. Eğer öpmekten veya ellemekten menisi akarsa günü gününe orucunu kaza eder, kefaret yoktur. Nefsinden emin olunca öpmekte beis yoktur. Eğer emin değilse mekruhtur. Eğer kişi zorla ve elinde olmayarak kusarsa, orucu bozulmaz. Eğer isteğiyle ağız dolusu kusarsa kaza etmesi lâzımdır. (Kefaret lâzım gelmez.) Taş veya demir yutanın orucu bozulur ama kefâret yoktur. İradesiyle bir insanı ön veya arkadan cima eder, gıda veya deva alıp bir şeyi yer veya içerse orucunu günü gününe kaza etmekle beraber zihar kefareti gibi bir kefaret verecektir. Fercin haricinde (bacakların v.s.) cima yaparak meni gelirse, orucunu kaza eder, fakat kendisine keffaret lâzım değildir. Ramazan haricinde ifsat edilen oruç için kefaret yoktur. Arkasından şırınga ile ilâç veya burun yoluyla herhangi bir sıvıyı alan veya kulaklarına bir şey akıtan veya karnın derinliğine veya dimağa doğru inen bir yarayı tedavi ederken, karnına veya dimağına ilâç kaçan bir kimsenin orucu bozulur, kaza eder, fakat kendisine kefaret düşmez). Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh) nezdinde, kişinin tenasül âletine bir sıvı akıtılırsa, orucu bozulmaz. Ebû Yusuf «Bozulur» dedi. Ağzıyla bir şeyi tadanın orucu bozulmazsa da mekruhtur. Eğer kadının başka imkânı varsa, çocuğu için yemek çiğnemesi mekruhtur. Sakızın çiğnenmesi oruçlunun orucunu bozmaz, fakat mekruhtur. Ramazanda hasta olan kişi, oruç tutmakla hastalığının uzanmasından korkarsa, orucunu bozar, bilâhare kaza eder. Eğer misafir orucu tutmaktan zarar görmezse, oruç tutması daha iyidir, fakat yeyip sonra kaza etmesi de caizdir. Eğer hasta veya misafir aynı durumda oldukları halde ölürlerse kaza lâzım gelmez. Eğer hasta iyileşir, misafir de evine geldikten sonra ölürlerse, sağlık ve ikamet ettikleri günler kadar kendilerine kaza düşer. Ramazan kazalarını kişi isterse ayrı ayrı ve dilerse arka arkaya tutar. Eğer Ramazan kazalarını diğer Ramazanın gelişine kadar tehir ederse ikinci Ramazanı tutar ondan sonra, diğer Ramazanı kaza eder. Fidye (kefaret) yoktur. (Şafiî diyor ki, her gün için bu şekilde kefaret yardır.) Gebe ve süt veren hanımlar evlâtlarından veya kendilerinden korktukları zaman oruçlarını bozar, bilâhare kaza ederler, kendilerine fidye kefaret düşmez. Oruç tutmaya gücü kalmayan ihtiyar, orucunu bozar, keffâretlerde yedirdiği gibi, her gün için bir miskini doyuracaktır. |