1. RESÛLÜLLAH’A SALÂT Ü SELÂM GETİRMEK VE FAZÎLETİ • “Allah ve melekleri Peygamber’e çok salavât getirirler. Ey mü’minler! Siz de ona çokça salât ve selâm getirin.” Ahzâb sûresi (33), 56 1398. Abdullah İbn Amr İbn Âs radıyallahu anhümâ Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir: “Kim bana bir defa salâtü selâm getirirse, bu sebeple Allahü teâlâ da ona on misli merhamet eder.” Müslim, Salât 70. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 26; Tirmizî, Vitir 21; Nesâî, Ezân 37, Sehv, 55 1399. İbn Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanları, bana en çok salât ü selâm getirenleridir.” Tirmizî, Vitir 21 1400. Evs İbn Evs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem: - "Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çokça salâtü selâm getiriniz; zira sizin salâtü selâmlarınız bana sunulur” buyurunca, ashâb-ı kirâm: - Yâ Resûlallah! Vefat ettiğin ve senden hiçbir eser kalmadığı zaman salâtü selâmlarımız sana nasıl sunulur? diye sordular. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm: - "Allahü teâlâ peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi toprağa haram kıldı" buyurdu. Ebû Dâvûd, Salât 201, Vitir 26. Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a 5; İbn Mâce, İkamet 79, Cenâiz 65 1401. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimse perişan olsun.” Tirmizî, Daavât 101 1402. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kabrimi bayram yeri haline çevirmeyiniz. Bana salâtü selâm getiriniz. Zira nerede olursanız olun sizin salâtü selâmınız bana ulaşır.” Ebû Dâvûd, Menâsik 97 1403. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir kimse bana salâtü selâm getirdiği zaman, onun selâmını almam için Allahü teâlâ ruhumu iade eder.” Ebû Dâvûd, Menâsik 96. Ayrıca bk. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, II, 527 1404. Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Cimri, yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimsedir.” Tirmizî, Daavât, 101. Ayrıca bk. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, I, 201 1405. Fedâle İbn Ubeyd radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem namazdan sonra Allah’a hamd etmeden, Peygamber aleyhisselâm’a salâtü selâm getirmeden dua eden bir adamı işitti. Bunun üzerine: “Bu adam acele etti” buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı. Ona veya bir başkasına şöyle buyurdu: “Biriniz dua edeceği zaman önce Allahü teâlâ’ya hamdü senâ etsin, sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e salâtü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin.” Ebû Dâvûd, Vitir 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 65; Nesâî, Sehv 48 1406. Ebû Muhammed Kâ‘b İbn Ucre radıyallahu anh şöyle dedi: Bir gün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza gelmişti. Kendisine: - Yâ Resûlallah! Sana nasıl selâm vereceğimizi öğrendik, sana nasıl salavât getireceğiz? diye sorduk. O da şöyle buyurdu: - “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd. Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de rahmet et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin. Allahım! İbrâhim’in âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz.” Buhârî, Daavât 32, Tefsîru sûre (33), 10; Müslim, Salât 66. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 179; Tirmizî, Vitir 20; Nesâî, Sehv 51; İbn Mâce, İkâme 25 1407. Ebû Mes‘ûd el-Bedrî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Sa‘d İbn Ubâde radıyallahu anh ile birlikte otururken Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi. Beşîr İbn Sa‘d ona: - Yâ Resûlallah! Allahü teâlâ sana salavât getirmemizi emretti. Sana nasıl salâtü selâm getireceğiz? diye sordu. Bunun üzerine Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem sükût buyurdu. Sükûtun uzaması sebebiyle biz içimizden, keşke sormasaydı, diye geçirdik. Sonra Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: - “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli İbrâhîm, ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de rahmet et. Allahım! İbrâhim’in âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz. Selâm ise bildiğiniz gibidir.” Müslim, Salât 65. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (33), 23 1408. Ebû Humeyd es-Sâ‘idî radıyallahu anh şöyle dedi: Ashâb-ı kirâm: - Yâ Resûlallah! Sana nasıl salavât getireceğiz? diye sordular. Şöyle buyurdu: - “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ salleyte alâ İbrâhîm, ve bârik alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ bârekte alâ İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e, hanımlarına ve zürriyetine de rahmet et. İbrâhim’e hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e, hanımlarına ve zürriyetine de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz.” Buhârî, Enbiyâ 10, Daavât 33; Müslim, Salât 69. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 179; Nesâî, Sehv 54; İbn Mâce, İkâme 25 |