Geri

   

 

 

 

İleri

 

17. SABAH NAMAZININ SÜNNETİNİN ÖNEMİ

1101. Âişe radıyallahü anhâ şöyle dedi:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öğle namazının farzından önceki dört rek’at ile sabah namazının farzından önceki iki rek’atı hiç terk etmezdi.

Buhârî, Teheccüd 34. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 56

1102. Yine Âişe radıyallahü anhâ şöyle dedi:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sabah namazının iki rek’at sünnetine diğer nâfile namazlardan daha fazla önem verirdi.

Buhârî, Teheccüd 27; Müslim, Müsâfirîn 94. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu, 2

1103. Yine Âişe radıyallahü anhâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sabah namazının iki rek’at sünneti, dünya ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır.”

Müslim, Müsâfirîn 96

Yine Müslim’in bir rivayetine göre sabah namazının sünneti hakkında:

“O bana bütün dünyadan daha değerlidir” buyurdu.

Müslim, Müsâfirîn 97

1104. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in müezzini Ebû Abdullah Bilâl İbn Rebâh radıyallahü anh’den rivayet edildiğine göre, birgün kendisi Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e sabah namazı vaktinin girdiğini haber vermeye gelmişti. Hazret-i Âişe, Bilâl’e bazı şeyler sorarak onu ortalık iyice ağarıncaya kadar meşgul etti. Bunun üzerine Bilâl Resûlüllah’a namaz vaktinin girdiğini haber verdi. Hazret-i Peygamber namaza çıkmayınca, Bilâl namaz vaktinin girdiğini ona bir kere daha haber verdi. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem mescide gelerek sabah namazını kıldırdı. O zaman Bilâl Resûlüllah’a durumu anlattı. Kendisini Hazret-i Âişe’nin, sorduğu bir şey sebebiyle, ortalık ağarıncaya kadar meşgul ettiğini, Peygamber aleyhisselâm namaza gelmeyince, ikinci defa haber verdiğini söyledi.

O zaman Resûlüllah:

- “Ben sabah namazının iki rek’at sünnetini kılıyordum” buyurdu.

Bilâl:

- (İyi ama) Yâ Resûlallah! Namaza çok geç geldiniz, deyince Peygamber aleyhisselâm:

- “Şayet daha geç kalsaydım, yine de bu iki rek’at sünneti bütün gereklerini yerine getirerek mükemmel şekilde kılardım” buyurdu.

Ebû Dâvûd, Tatavvu 3