14. FARZ NAMAZLARA DEVAM ETMENİN ÖNEMİ FARZ NAMAZLARA DEVAM ETMENİN EMREDİLMİŞ TERKETMENİN İSE CİDDİ BİÇİMDE YASAKLANMIŞ OLDUĞU • “Namazlara, özellikle orta namaza devam ediniz.” Bakara sûresi (2), 238 • “Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekâtı verirlerse onları serbest bırakın.” Tevbe sûresi (9), 5 1075. İbn Mes’ud radıyallahü anh şöyle dedi: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e: – Hangi ameller daha faziletlidir? diye sordum. – “Vaktinde kılınan namaz” buyurdu. – Sonra hangisi? dedim. – “Ana babaya iyilik etmek” cevabını verdi. – Daha sonra hangisidir? diye sordum. – “Allah yolunda cihâd etmektir” buyurdular. Buhârî, Mevâkît 5, Cihâd 1, Edeb 1, Tevhîd 48; Müslim, Îmân 137-139. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 14, Birr 2; Nesâî, Mevâkît 51 1076. İbn Ömer radıyallahü anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İslâm beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek. Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Allah’ın evi Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” Buhârî, Îmân 1, 2, Tefsîru sûre(2) 30; Müslim, Îmân 19–22. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 3; Nesâî, Îmân 13 1077. Abdullah İbn Ömer radıyallahü anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ben, insanlarla Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehâdet edip, namazı tastamam kılıp, zekâtı hakkıyla verinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunları yaptıkları zaman kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. İslâm’ın gerektirdiği haklar bunların dışındadır. Onların kalplerinde gizledikleri şeylerin hesabı da Allah’a aittir.” Buhârî, Îmân 17, 28, Salât 28, Zekât 1, İ’tisâm 2, 28; Müslim, Îmân 32-36. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 95; Tirmizî, Tefsîru sûre(88); Nesâî, Zekât 3; İbn Mâce, Fiten 1-3 1078. Muâz radıyallahü anh şöyle dedi: – Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem beni Yemen’e (vali ve kadı olarak) gönderdi ve şöyle buyurdu: “Muhakkak ki sen Ehl-i kitap olan bir topluma gidiyorsun. Onları, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah’ın Resulü olduğuma şehâdet etmeye davet et. Şayet buna itaat ederlerse, Allah’ın kendilerine bir gündüz ve gecede beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Bunu kabul edip itaat ederlerse, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere kendilerine zekâtın farz kılındığını haber ver. Buna da itaat ettikleri takdirde, onların mallarının en kıymetlilerini almaktan sakın. Mazlumun bedduasını almaktan çekin. Çünkü onun bedduası ile Allah arasında bir perde yoktur.” Buhârî, Zekât 41, 63, Megâzî 60, Tevhîd 1; Müslim, Îmân 29-31. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 5; Tirmizî, Zekât 6; Nesâî, Zekât 46; İbn Mâce, Zekât 1 1079. Câbir radıyallahü anh şöyle dedi: – Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’i: “Gerçekten kişi ile şirk ve küfür arasında namazı terketmek vardır” buyururken işittim. Müslim, Îmân 134. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Îmân 9; İbn Mâce, İkâmet 17 1080. Büreyde radıyallahü anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bizimle onlar arasındaki ayırıcı temel unsur namazdır. Namazı terkeden kimse küfre düşer.” Tirmizî, Îmân 9. Ayrıca bk. Nesâî, Salât 8; İbn Mâce, İkâmet 77 1081. Büyük bir şahsiyet olduğunda herkesin görüş birliği bulunan, tâbiînden Şakîk İbn Abdullah rahimehullah şöyle dedi: Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbı, namazdan başka herhangi bir amelin terkini küfür saymazlardı. Tirmizî, Îmân 9 1082. Ebû Hüreyre radıyallahü anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb’i: – Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız? der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.” Tirmizî, Mevâkît 188. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 149; Nesâî, Salât 9; İbn Mâce, İkâmet 202 |