3. MECLİS ÂDÂBI MECLİS VE MECLİSTE OTURMA ÂDÂBI 825. İbn Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden biriniz bir kimseyi oturduğu yerden kaldırıp sonra onun yerine kendisi oturmasın. Fakat açılarak halkayı genişletiniz.” İbn Ömer, bir kimse kendisi için oturduğu yerden kalktığında onun yerine oturmazdı. Buhârî, Cum’a 20, İsti’zân 31; Müslim, Selâm 28-29. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 9 826. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden biriniz oturduğu yerden kalkar, sonra tekrar dönüp gelirse oraya oturmaya herkesten fazla hak sahibidir.” Müslim, Selâm 31 827. Câbir İbn Semüre radıyallahu anhümâ şöyle demiştir: Biz Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna vardığımız zaman, her birimiz nerede yer bulursa oraya otururdu. Ebû Dâvûd, Edeb 14; Tirmizî, İsti‘zân 29 828. Ebû Abdullah Selmân el-Fârisî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir kimse cuma günü gusül abdesti alır, elinden geldiği kadar temizlenir, ya kendi özel kokusundan veya evinde bulunan güzel kokudan sürünür ve evinden çıkar, iki kişinin arasına girmez, sonra üzerine farz olan namazı kılar, imam hutbe okurken susup onu dinlerse, o cuma ile öteki cuma arasındaki günahları bağışlanır.” Buhârî, Cum’a 6, 19. Ayrıca bk. Dârimî, Salât 191; Muvatta, Cum’a 18 829. Amr İbn Şuayb, babası vasıtasıyla dedesi Abdullah İbn Amr İbn Âs radıyallahu anh’den rivayet ettiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kendileri müsaade etmedikçe, iki kişinin arasına oturmak bir kimseye helâl olmaz” buyurdu. Ebû Dâvûd, Edeb 21; Tirmizî, Edeb 11 Ebû Dâvûd’un bir rivayetinde şöyledir: “İzinleri olmadıkça iki kişinin arasına oturulmaz.” Ebû Dâvud, Edeb 21 830. Huzeyfe İbn Yemân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem halka teşkil eden bir topluluğun ortasına oturan kimseye lânet etmiştir. Ebû Dâvud, Edeb 14 Tirmizî’nin Ebû Miclez’den rivayetine göre, bir adam gelip halkanın ortasına oturmuştu. Bunun üzerine Huzeyfe: Halkanın ortasına oturan kimse, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in lisanıyla veya Allah tarafından Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in lisanıyla lânetlenmiştir, dedi. Tirmizî, Edeb 12 831. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’i: “Meclislerin en hayırlısı en geniş olanıdır” buyururken işittim. Ebû Dâvûd, Edeb 12. Ayrıca bk. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, III, 18, 69 832. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim bir mecliste oturur ve orada bir sürü faydasız ve mânasız sözlerle vakit öldürür de, o meclisten kalkmadan önce, Sübhâneke Allahümme ve bihamdike eşhedü en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyke: Allahım! Seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih ve hamdinle tesbih ederim. Senden başka bir ilâh olmadığını kesinlikle belirtirim. Senden bağışlanmamı diler ve sana tevbe ederim, derse, o mecliste yapmış olduğu hataları bağışlanır.” Tirmizî, Daavât 39 833. Ebû Berze radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem meclisten kalkmak istediğinde, son söz olarak şöyle dua ederlerdi: “Sübhâneke Allahümme ve bihamdike eşhedü en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyke”: “ Allahım! Seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih ve hamdinle tesbih ederim. Senden başka bir ilâh olmadığını kesinlikle belirtirim. Senden bağışlanmamı diler ve sana tevbe ederim.” Bunun üzerine bir adam: – Ey Allah’ın Resûlü! Şüphesiz ki sen, daha önce söylemediğin bir söz söylüyorsun! dedi. Resûl-i Ekrem: “Bu söylediğim sözler, mecliste işlenen hata ve kusurlara keffârettir” buyurdu. Ebû Dâvûd, Edeb 27 834. İbn Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu duaları yapmadan önce bir meclisten kalktığı pek az olurdu: “Allahım! Bize, günahla aramıza engel olacak kadar korkundan hisse ver. Bizi, cennetine ulaştıracak kadar tâatini nasib eyle. Dünya musîbetlerini hafifletecek güçlü iman ver. Allahım! Bizi yaşattığın müddetçe kulaklarımız, gözlerimiz ve kuvvetimizden faydalandır; ölümümüze kadar da onları devamlı kıl. Bize zulmedenlerden öcümüzü sen al. Bize düşmanlık edenlere karşı bize yardım et. Bizi dinimizde musîbete uğratma. Dünyayı en büyük düşüncemiz ve gayemiz, ilmimizin sonu kılma. Bize acımayanları üzerimize musallat etme.” Tirmizî, Daavât 80 835. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Herhangi bir topluluk oturdukları meclisten Allah’ı zikretmeden kalkarlarsa, merkep leşi yanından kalkmış gibi olurlar. O meclis de onlar için bir pişmanlık olur.” Ebû Dâvûd, Edeb 25 836. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir cemaat oturduğu mecliste Allah’ı anmaz ve peygamberlerine salât ve selâm getirmezlerse, bu meclis onlar için bir nedâmet olur. Allah dilerse onlara azâb eder, dilerse mağfiret eder.” Tirmizî, Daavât 8 837. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir kimse bir mecliste oturur da orada Allahü teâlâ’nın ismini anmazsa, Allah’a karşı eksik bir iş yapmış, bir günah işlemiş olur. Bir kimse yatağa yatar da orada Allahü teâlâ’yı zikretmezse, yine eksik bir iş yapmış, bir günah işlemiş olur.” Ebû Dâvûd, Edeb 25, 98 |