75. HATALARI BAĞIŞLAMAK VE CÂHİLLERE UYMAMAK • “Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve kendini bilmezlere aldırma.” A’râf sûresi (7), 199 • “Şimdilik onları bağışla, kendilerine güzel davran.” Hicr sûresi (15), 85 • “Onları bağışlasınlar, kusurlarına bakmasınlar. Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz?” Nûr sûresi (24), 22 • “İnsanları bağışlarlar. Allah iyilik edenleri sever.” Âl-i İmrân sûresi (3), 134 • “Kim sabredip bağışlarsa, bu ancak büyüklerin yapabileceği değerli bir davranıştır.” Şûrâ sûresi (42), 43 643. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre bir gün Peygamber aleyhisselâm’a: - Uhud Gazvesi’nin yapıldığı günden daha zor bir gün yaşadın mı? diye sordu. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi: - “Evet, senin kavminden çok kötülük gördüm. Bu kötülüklerin en fenası, onların bana Akabe günü yaptığıdır. Tâifli Abdükülâl’in oğlu İbn Abdüyâlîl’e sığınmak istemiştim de beni kabul etmemişti. Ben de geri dönmüş derin kederler içinde yürüyüp gidiyordum. Karnüsseâlib’e varıncaya kadar kendime gelemedim. Orada başımı kaldırıp baktığımda, bir bulutun beni gölgelediğini gördüm. Dikkatlice bakınca, bulutun içinde Cebrâil aleyhisselâm’ı farkettim. Cebrâil bana seslenerek: - Allahü teâlâ kavminin sana ne söylediğini ve seni himâye etmeyi nasıl reddettiğini duymuştur. Onlara dilediğini yapması için de sana Dağlar Meleği’ni göndermiştir, dedi. Bunun üzerine Dağlar Meleği bana seslenerek selâm verdi. Sonra da: - Ey Muhammed! Kavminin sana ne dediğini Cenâb-ı Hak işitti. Ben Dağlar Meleği’yim. Ne emredersen yapmam için Allahü teâlâ beni sana gönderdi. Ne yapmamı istiyorsun? Eğer dilersen şu iki dağı onların başına geçireyim, dedi. O zaman: - Hayır, ben Cenâb-ı Hakk’ın onların soylarından sadece Allah’a ibadet edecek ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını dilerim, dedim.” Buhârî, Bed’ü’l-halk 7; Müslim, Cihâd 111 644. Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah yolunda savaşma hali dışında, ne bir kadına ne bir hizmetçiye, kısacası hiçbir kimseye eliyle vurmadı. Kendisine fenalık yapan kimseden intikam almaya kalkmadı. Yalnız Allah’ın yasak ettiği şeyler çiğnenince, o yasağı çiğneyenden Allah adına intikam alırdı. Müslim, Fezâil 79. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 4; İbn Mâce, Nikâh 51 645. Enes radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber yürüyordum. Üzerinde Necran kumaşından yapılmış, kenarları sert ve kalın bir hırka vardı. Bir bedevî Resûl-i Ekrem’e yetişerek hırkasını sertçe çekti. Hırkanın boynuna gelen kısmına baktım, bedevînin sertçe çekmesinden dolayı hırkanın kenarı boynuna oturmuştu. Daha sonra bedevî: - Ey Muhammed! Elinde bulunan Allah’a ait mallardan bana da verilmesini söyle, dedi. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem bedevîye dönüp güldü. Sonra da ona bir şeyler verilmesini emretti. Buhârî, Humüs 19, Libâs 18, Edeb 68; Müslim, Zekât 128. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 1; Nesâî, Kasâme, 24; İbn Mâce, Libâs 1 646. Abdullah İbn Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in, peygamberlerden birinin halini anlatışı hâlâ gözümün önündedir. O peygamberi kavmi dövüp kanlar içinde bırakmışlardı. O bu haldeyken bile yüzündeki kanları silerken şöyle diyordu: “Allah’ım kavmimi bağışla! Çünkü onlar doğruyu bilmiyorlar.” Buhârî, Enbiyâ 54, İstitâbetü’l-mürteddîn 5; Müslim, Cihâd 105. Ayrıca bk. İbn Mâce, Fiten 23 647. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yiğit dediğin, güreşte rakibini yenen kimse değildir; asıl yiğit kızdığı zaman öfkesini yenen adamdır.” Buhârî, Edeb 76; Müslim, Birr 107, 108 |