16. SÜNNETİ KORUMAK SÜNNETİ VE SÜNNETİN ORTAYA KOYDUĞU EDEPLERİ KORUMAK • “Peygamber size ne verirse onu alın, neyi yasaklarsa ondan da sakının.” Haşr sûresi (59), 7 • “Resûlüllah, nefsinin arzû ve istekleri doğrultusunda konuşmaz. Onun söyledikleri kendisine vahyedilenlerden başka bir şey değildir.” Necm sûresi (53), 3-4 • “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” Âl-i İmrân sûresi (3), 31 • “Sizin için, Allah’ı ve âhiret gününü umanlar, Allah’ı çokça ananlar için Allah’ın peygamberinde en mükemmel örnek vardır.” Ahzâb sûresi (33), 21 • “Hayır, Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp, sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.” Nisâ sûresi (4), 65 • “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve âhiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah’a ve Resûlüne götürün. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir.” Nisâ sûresi (4), 59 • “Kim Resûle itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onlara bekçi olarak göndermedik.” Nisâ sûresi (4), 80 • “Şüphesiz ki sen doğru yola, Allah’ın yoluna götürüyorsun. Göklerde ve yerde bulunanların sahibi olan Allah'ın yoluna götürüyorsun. İyi bilin ki bütün işler sonunda yalnız Allah'a dönecektir.” Şûrâ sûresi (42), 52-53 • “Allah Resûlü’nün emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir belânın çarpmasından, yahut acı bir azabın uğramasından sakınsınlar.” Nûr sûresi (24), 63 • “Evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphe yok ki Allah lütuf sahibidir ve her şeyden haberdardır.” Ahzâb sûresi (33), 34 157. Ebû Hüreyre radıyallahü anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Herhangi bir konuyu size emredip yasaklamadığım sürece, siz de beni kendi halime bırakınız. Sizden önceki ümmetleri çok sual sormaları ve peygamberlerine karşı münakaşaya dalmaları helâk etti. Size herhangi bir şeyi yasakladığım zaman ondan kesinlikle sakınınız, bir şeyi emrettiğimde de onu, gücünüz yettiği ölçüde yerine getiriniz.” Buhârî, İ’tisâm 2; Müslim, Hac 412, Fezâil 130-131. Ayrıca bk. Tirmizî, İlim 17; Nesâî, Hac 1; İbn Mâce, Mukaddime 1 158. Ebû Necih İrbâz İbn Sâriye radıyallahü anh şöyle dedi: “Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem bize çok tesirli bir öğüt verdi. Bu öğütten dolayı kalpler ürperdi, gözler yaşardı. Bizler: - Ey Allah’ın Resûlü! Bu öğüt, sanki ayrılmak üzere olan birinin öğüdüne benziyor, bari bize bir tavsiyede bulun, dedik. Bunun üzerine: – “Size, Allah’a çok saygı duymanızı, başınıza bir Habeşli köle bile emir olsa, onu dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Benden sonra sağ kalıp uzunca bir hayat sürenler pek çok ihtilaflar görecekler. O zaman sizin üzerinize gerekli olan, benim sünnetime ve doğru yolda olan Hulefâ-yi Râşidîn’in sünnetine sarılmanızdır. Bu sünnetlere sımsıkı sarılınız. Sonradan ortaya çıkarılmış bid’atlardan şiddetle kaçınınız. Çünkü her bid’at dalâlettir, sapıklıktır” buyurdular. Ebû Dâvûd, Sünnet 5; Tirmizi, İlim 16. Ayrıca bk. İbn Mâce, Mukaddime 6 159. Ebû Hüreyre radıyallahü anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem: “İstemeyenler dışında, ümmetimin tamamı cennete girer” buyurdu. Bunun üzerine: - Ey Allah’ın elçisi, cennete girmeyi kim istemez ki? denildi. Peygamber Efendimiz: – “Bana itaat edenler cennete girer, bana karşı gelenler cenneti istememiş demektir” buyurdu. Buhârî, İ’tisâm 2 160. Ebû Müslim (veya Ebû İyâs) Seleme İbn Amr İbn Ekvâ radıyallahü anh’ın naklettiğine göre, bir adam Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’ in yanında sol eliyle yemek yedi. Peygamber Efendimiz adama: – “Sağ elinle ye” buyurdu. Adam: – Bir türlü yapamıyorum, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz: – “Yapamaz ol” diye beddua etti. Çünkü adamın Resûl-i Ekrem’i dinlememesi, kibrinden dolayı idi. Bu beddua üzerine, adam elini ağzına götüremez oldu. Müslim, Eşribe 107. Ayrıca bk. Buhârî, Et’ime 2; Ebû Dâvûd, Et’ime 19; Tirmizî, Et’ime 47; İbn Mâce, Et’ime 8 161. Ebû Abdullah Nu’mân İbn Beşîr radıyallahü anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ya saflarınızı düzeltirsiniz, ya da Allahü teâlâ sizin aranıza düşmanlık, buğz ve kalblerinize ihtilâf koyar da birbirinizden yüz çevirirsiniz.” Buhârî, Ezân 71; Müslim, Salât 127. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 93; Tirmizî, Mevâkît 53; İbn Mace, İkâme 50 Müslim’in bir başka rivâyeti şöyledir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem sanki okları düzeltir gibi saflarımızı düzeltirdi. Bizim buna alıştığımızı görünceye kadar böyle yapmaya devam etti. Kendisi bir gün namaza çıktı ve namaz kıldıracağı yerde durdu. Tam tekbir almak üzere iken göğsü saf hizasından dışarı çıkmış bir adam gördü. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Ey Allah’ın kulları! Ya saflarınızı düzeltirsiniz, ya da Allahü teâlâ sizin aranıza düşmanlık, buğz ve kalblerinize ihtilâf koyar da birbirinize yüz çevirirsiniz.” Müslim, Salât 128 162. Ebû Mûsâ radıyallahü anh şöyle dedi: Medine’de bir ev, geceleyin ev halkı ile birlikte yanmıştı. Durum Peygamber Efendimiz’e haber verilince: – “Ateş size düşmandır. Uyuyacağınız zaman onu söndürünüz” buyurdular. Buhârî, İsti’zan 49 ; Müslim, Eşribe 101. Ayrıca bk. İbn Mâce, Edeb, 46 163. Yine Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahü anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah’ın benimle göndermiş olduğu hidâyet ve ilim, yeryüzüne yağan bol yağmura benzer. Yağmurun yağdığı yerin bir bölümü verimli bir topraktır: Yağmur suyunu emer, bol çayır ve ot bitirir. Bir kısmı da suyu emmeyip üstünde tutan çorak bir yerdir. Allah burada biriken sudan insanları faydalandırır. Hem kendileri içer, hem de hayvanlarını sular ve ziraatlarını o su sayesinde yaparlar. Yağmurun yağdığı bir yer daha vardır ki, düz ve hiçbir bitki bitmeyen kaypak arazidir. Ne su tutar, ne de ot bitirir. İşte bu, Allah’ın dininde anlayışlı olan ve Allah’ın benimle gönderdiği hidâyet ve ilim kendisine fayda veren, onu hem öğrenen hem öğreten kimse ile, buna başını kaldırıp kulak vermeyen, Allah’ın benimle gönderdiği hidâyeti kabul etmeyen kimsenin benzeridir.” Buhârî, İlim 20; Müslim, Fezâil 15 164. Câbir radıyallahü anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Benim ve sizin durumunuz, ateş yakıp da, ateşine cırcır böcekleri ve pervaneler düşmeye başlayınca, onlara engel olmaya çalışan adamın durumuna benzer. Ben sizi ateşten korumak için kuşaklarınızdan tutuyorum, siz ise benim elimden kurtulmaya, ateşe girmeye çalışıyorsunuz.” Müslim, Fezâil 19. Ayrıca bk. Buhârî, Rikâk 26; Tirmizî, Edeb 82 165. Câbir radıyallahü anh’den rivâyet olunduğuna göre, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem parmakları yalamayı, yemek tabağını silmeyi emretti ve: “Sizler, gerçekten bereketin hangisinde olduğunu bilemezsiniz” buyurdu. Müslim’in bir başka rivayeti şöyledir: Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden birinizin lokması düştüğünde hemen onu alsın ve üzerine yapışanları temizleyip yesin, onu şeytana bırakmasın. Parmaklarını yalamadıkça da elini mendile silmesin. Çünkü o kimse, bereketin yemeğin neresinde olduğunu bilemez.” Yine Müslim’e ait bir diğer rivâyet şöyledir: Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır: “Şüphesiz şeytan sizden birinizin her işinde hazır olur. Hatta yemeği esnasında bile yanında bulunur. Sizin birinizin lokması düşerse, üzerine yapışanları temizleyip yesin. Lokmasını şeytana bırakmasın.” Müslim, Eşribe 133-135. 166. İbn Abbâs radıyallahü anhümâ şöyle dedi: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem, va’z etmek üzere aramızda doğrulup ayağa kalktı ve şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Şüphesiz ki siz yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak Allah’ın huzuruna toplanacaksınız. ‘İlk defa yoktan var ettiğimiz gibi yeniden yaratacağız, bu va’dimizdir. Biz gerçekten bunu yapmaya muktediriz’ [Enbiyâ sûresi (21), 104]. Haberiniz olsun! Kıyamet günü insanların ilk giydirileni İbrahim aleyhisselâm’dır. Haberiniz olsun! Ümmetimden bir takım kimseler getirilip sol tarafa, cehennem tarafına sevk edileceklerdir. Ben: – Ey Rabbim! Bunlar benim ashâbım, benim ümmetim, derim. Bunun üzerine: - Sen, bunların senden sonra ne bid’atler ortaya çıkarıp ne kötülükler yaptıklarını bilmezsin, denir. Bunun üzerine ben, sâlih kul İsâ aleyhisselâm’ın dediği gibi derim: “Ben aralarında bulunduğum sürece durumlarını gözettim; fakat sen beni öldürüp aralarından alınca, onların denetleyicisi ve gözetleyeni sadece sen oldun. Sen her şeye hakkıyla şâhitsin. Onları cezalandıracaksan şüphesiz ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlayacaksan, mutlak güçlü ve hikmet sahibi ancak sensin” [Mâide sûresi (5), 117-118]. Bunun üzerine bana şöyle denilir: Gerçekten onlar, sen kendilerinden ayrıldığından beri, topukları üzerinde geri dönüp, dindarlıktan dinsizliğe yönelmeye devam ettiler.” Buhârî, Enbiyâ 8, Rikâk 45; Müslim, Cennet 58. Ayrıca bk, Tirmizî, Kıyâmet 3; Nesâî, Cenâiz 119 167. Ebû Saîd Abdullah İbn Mugaffel radıyallahü anh şöyle dedi: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem sapan taşı atmayı yasakladı ve: “Sapan taşı av avlamaz, düşman öldürmez. Sadece göz çıkarır ve diş kırar” buyurdu. Buhârî, Edeb 122; Müslim, Sayd 54. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Diyât 19, Edeb 166; Nesâî, Kasâme 40; İbn Mace, Sayd 11 Müslim’in bir başka rivâyeti şöyledir: İbn Mugaffel’in yakınlarından biri sapanla taş atmıştı. İbn Mugaffel o kimseyi sapanla taş atmaktan nehyetti ve kendisine şunları söyledi: Şüphesiz Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem sapanla taş atmayı yasakladı ve: –“Bununla av avlanılmaz” buyurdu.Bu adam daha sonra yine atınca, İbn Mugaffel şunları söyledi: –Ben sana Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in bundan nehyettiğini haber veriyorum, sen ise aynı şeyi yapıyorsun. Eğer bunu bir daha yapacaksan, seninle asla konuşmayacağım. Müslim, Sayd 56 168. Âbis İbn Rabîa şöyle dedi: Ben, Ömer İbn Hattâb’ın Hacerülesved’i öptüğünü gördüm. O esnada diyordu ki: Ben senin taş olduğunu, bir fayda ve zarar veremeyeceğini biliyorum. Şâyet Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’ in seni öptüğünü görmeseydim, ben de öpmezdim. Buhârî, Hac 50; Müslim, Hac 251 |