Geri

   

 

 

 

İleri

 

37. ŞEHVETLE BAKMA YASAĞI

MEŞRÛ BİR GEREK VE İHTİYAÇ OLMADIĞI HALDE YABANCI BİR KADINA, GÜZEL BİR GENCE ŞEHVETLE BAKMANIN HARAM OLDUĞU

"Mü'min erkeklere söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar!" Nûr sûresi (24), 30

"Kulak, göz ve gönül, bunların hepsi yaptıklarından sorumludur." İsrâ sûresi (17), 36

"Allah, gözlerin hâin bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir." Mü'min sûresi (40), 19

"Rabbin her an gözetlemektedir." Fecr sûresi (89), 14

٣٧- باب تحريم النظر إِلَى المرأة الأجنبية والأمرد الحسن

لغير حاجة شرعية

قَالَ اللّه تَعَالَى : { قُلْ لِلمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أبْصَارِهِمْ } [ النور : ٣٠ ] ،

وقال تَعَالَى : { إنَّ السَّمْعَ وَالبَصَرَ والفُؤادَ كُلُّ أُولئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْئُولاً } [ الإسراء : ٣٦ ] ،

وقال تَعَالَى : { يَعْلَمُ خَائِنةَ الأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ } [ غافر : ١٩ ] ،

وقال تَعَالَى : { إنَّ رَبكَ لَبِالمِرْصَادِ } [ الفجر : ١٤ ] .

1623. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Âdemoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir. Kalbe gelince o, arzu eder, ister. Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir, ya da boşa çıkarır."

Buhârî, İsti'zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 43

١٦٢٣- وعن أَبي هريرة رَضِيَ اللّه عَنْهُ : أنَّ النبيَّ صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم ،

قَالَ : ( كُتِبَ عَلَى ابْن آدَمَ نَصِيبُهُ مِنَ الزِّنَا مُدْرِكُ ذَلِكَ لا مَحَالَةَ : العَيْنَانِ زِنَاهُمَا النَّظَرُ ، وَالأُذُنَانِ زِنَاهُمَا الاسْتِمَاعُ ، وَاللِّسَانُ زِناهُ الكَلاَمُ ، وَاليَدُ زِنَاهَا البَطْشُ ، وَالرِّجْلُ زِنَاهَا الخُطَا ، والقَلْبُ يَهْوَى وَيَتَمَنَّى ، وَيُصَدِّقُ ذَلِكَ الفَرْجُ أَوْ يُكَذِّبُهُ ) . متفق عَلَيْهِ . هَذَا لفظ مسلمٍ ، ورواية البخاري مختصرَةٌ .

1624. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebî sallalahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- "Yollarda oturmaktan kaçının!" Sahâbîler:

- Biz buna mecbûruz. Meselelerimizi orada konuşuyoruz, dediler. Bunun üzerine Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem:

- "Oturmaktan vazgeçemeyecekseniz o halde yolun hakkını verin!" buyurdu.

- Yolun hakkı nedir Ey Allah'ın Resûlü? dediler.

- "Harama bakmamak, gelip geçenleri incitmemek, selâm almak, mârufu emredip münkerden nehyetmektir" buyurdu.

Buhârî, Mezâlim 22, İsti'zân 2; Müslim, Libâs 114. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 12; Tirmizî, İsti'zân 30

١٦٢٤- وعن أَبي سعيد الخُدريِّ رَضِيَ اللّه عَنْهُ ، عن النبيِّ صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم ،

قَالَ : ( إيّاكُمْ والجُلُوس فِي الطُّرُقَاتِ ! )

قالوا : يَا رسولَ اللّه ، مَا لَنَا مِنْ مَجَالِسِنَا بُدٌّ ، نَتَحَدَّثُ فِيهَا . فَقَالَ رسولُ اللّه صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم : ( فَإذَا أبَيْتُمْ إِلاَّ المَجْلِسَ ، فَأَعْطُوا الطَّرِيقَ حَقَّهُ )

قَالُوا : وَمَا حَقُّ الطَّريقِ يَا رسولَ اللّه ؟

قَالَ : ( غَضُّ البَصَرِ ، وَكَفُّ الأَذَى ، وَرَدُّ السَّلاَمِ ، والأمرُ بالمَعْرُوفِ ، والنَّهيُ عنِ المُنْكَرِ )  متفق عَلَيْهِ .

1625. Ebû Talha Zeyd İbn Sehl radıyallahu anh şöyle dedi:

Biz sokak başlarında, evlerin önlerinde oturup konuşurduk. Bir keresinde Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem geldi, başımızda durdu ve:

- "Size ne oluyor ki, böyle sokaklarda oturuyorsunuz. Buralarda oturmaktan kaçının!" buyurdu. Biz:

- Sakıncasız şeyler için oturduk, müzâkerelerde bulunuyor, konuşuyoruz, dedik.

- "Eğer sokaklarda oturmaktan vazgeçmeyecekseniz, hiç değilse hakkını verin. Buraların hakkı, gözü haramdan sakınmak, selâm almak ve güzel şeyler söylemektir" buyurdu.

Müslim, Selâm 2. Ayrıca bk. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, IV, 30

١٦٢٥- وعن أَبي طلحة زيد بن سهل رَضِيَ اللّه عَنْهُ

قَالَ : كُنَّا قُعُوداً بالأفْنِيَةِ نَتَحَدَّثُ فِيهَا فَجَاءَ رسولُ اللّه صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم فَقَامَ عَلَيْنَا ،

فَقَالَ : ( مَا لَكُمْ وَلِمَجَالسِ الصُّعُدَاتِ ؟ اجْتَنِبُوا مَجَالِسَ الصُّعُدَاتِ ) فقُلْنَا : إنَّمَا قَعَدْنَا لِغَيْرِ مَا بَأسٍ ، قَعَدْنَا نَتَذَاكَرُ ، وَنَتَحَدَّثُ .

قَالَ : ( إمَّا لاَ فَأَدُّوا حَقَّهَا : غَضُّ البَصَرِ ، وَرَدُّ السَّلاَمِ ، وَحُسْنُ الكَلاَمِ ) . رواه مسلم .

( الصُّعُدات ) بضمِ الصاد والعين : أيْ الطُّرقَاتِ .

1626. Cerîr radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'e ansızın görmenin hükmünü sordum.

- "Hemen gözünü başka tarafa çevir!" buyurdu.

Müslim, Âdâb 45. Ayrıca bk. Ebû Davûd, Nikâh 43; Tirmizî, Edeb 28

١٦٢٦- وعن جرير رَضِيَ اللّه عَنْهُ

قَالَ : سألت رسول اللّه صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم عن نَظَرِ الفَجْأَةِ

فَقَالَ : ( اصْرِفْ بَصَرَكَ ) . رواه مسلم .

1627. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Ben Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında bulunuyordum. Meymûne de vardı. İbn Ümmi Mektum çıkageldi. Bu olay, biz örtünmekle emrolunduktan sonra idi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bize:

- "Örtünün!" buyurdu. Biz:

- O âmâ biri değil mi, Ey Allah'ın Resûlü? Bizi göremez, bilemez, dedik. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber:

- "Siz ikiniz de mi âmâsınız, onu görmüyor musunuz?" buyurdu.

Ebû Dâvûd, Libâs 34; Tirmizî, Edeb 29

١٦٢٧- وعن أُم سَلَمَة رَضِيَ اللّه عنها ،

قالت : كنتُ عِنْدَ رسول اللّه صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم ، وعندهُ مَيْمُونَة ، فَأقْبَلَ ابنُ أُمِّ مَكْتُومٍ ، وَذَلِكَ بَعْدَ أنْ أُمِرْنَا بِالحِجَابِ فَقَالَ النبيُّ صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم : ( احْتَجِبَا مِنْهُ ) فَقُلْنَا : يَا رسولَ اللّه ، ألَيْسَ هُوَ أعْمَى ! لاَ يُبْصِرُنَا ، وَلاَ يَعْرِفُنَا ؟ فَقَالَ النَّبيُّ صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم : ( أفَعَمْيَاوَانِ أنتُما أَلَسْتُمَا تُبْصِرَانِهِ !؟ ) . رواه أَبُو داود والترمذي، وقال : ( حديث حسن صحيح ) .

1628. Ebû Saîd radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Erkek, erkeğin avret yerine, kadın da kadının avret yerine bakamaz. Bir erkek başka bir erkekle; bir kadın da başka bir kadınla bir örtü altında yatamaz."

Müslim, Hayz 74. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 38; İbn Mâce, Tahâret 137

١٦٢٨- وعن أَبي سعيد رَضِيَ اللّه عَنْهُ : أنَّ رسول اللّه صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم ،

قَالَ : ( لاَ يَنْظُرُ الرَّجُلُ إِلَى عَوْرَةِ الرَّجُلِ ، وَلاَ المَرْأَةُ إِلَى عَوْرَةِ المَرْأَةِ ، وَلاَ يُفْضِي الرَّجُلُ إِلَى الرَّجُلِ في ثَوْبٍ وَاحِدٍ ، وَلاَ تُفْضي المَرْأةُ إِلَى المَرْأَةِ في الثَّوْبِ الواحِدِ ) . رواه مسلم .