35. GÖSTERİŞ (RİYÂ) YASAĞI
•
"Onlara sadece şu emredilmişti: Bâtıl
dinleri bırakarak yalnız Allah'a yönelip O'na itaat etsinler,
namazı kılsınlar, zekâtı versinler. İşte doğru din budur."
Beyyine sûresi (98), 5
•
"Ey iman edenler! Allah'a ve âhiret gününe
inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa
kakmak ve gönül yıkmak suretiyle hayırlarınızı boşa çıkarmayın.
Böylelerinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya
benzer ki, sağnak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak pürüzsüz
kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye
sahip olamazlar. Allah kâfirleri doğru yola iletmez."
Bakara sûresi (2), 264
•
"Münâfıklar, insanlara gösteriş yaparlar,
Allah'ı da çok az anarlar." Nisâ sûresi (4), 142 |
٣٥- باب تحريم الرياء
قَالَ اللّه تَعَالَى
: { وَمَا أُمِرُوا إِلاَّ لِيَعْبُدُوا
اللّه مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاءَ }
[ البينة : ٥ ]
،
وقال تَعَالَى :
{ لا تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ بِالمَنِّ
وَالأَذَى كالَّذِي يُنْفِقُ مَالَهُ رِئَاءَ النَّاسِ }
[ البقرة : ٢٦٤ ]
،
وقال تَعَالَى :
{ يُرَاءونَ النَّاسَ وَلاَ يَذْكُرُونَ
اللّه إِلاَّ قَلِيلاً }
[ النساء : ١٤٢ ]
. |
|
1617. Ebû Hüreyre
radıyallahu anh şöyle dedi: Ben
Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem'i
şöyle buyururken dinledim:
Allahü teâlâ
buyurdu ki: “Ben,
ortakların ortaklıktan en uzak olanıyım. Kim işlediği amelde
benden başkasını bana ortak koşarsa, o kişiyi de ortak koştuğunu
da reddederim.”
Müslim, Zühd 46. Ayrıca bk.
Ahmed İbn Hanbel,
Müsned, II, 301, 435 |
١٦١٧-
وعن أَبي هريرة رَضِيَ اللّه عَنْهُ
قَالَ :
سَمِعْتُ رسول اللّه صَلّى اللّه عَلَيْهِ
وسَلَّم يقولُ : (
قَالَ اللّه تَعَالَى : أنَا أغْنَى الشُّرَكَاءِ عَنِ الشِّرْكِ ،
مَنْ عَمِلَ عَمَلاً أشْرَكَ فِيهِ مَعِي غَيْرِي تَرَكْتُهُ
وَشِرْكَهُ )
. رواه مسلم . |
|
1618. Yine Ebû Hüreyre
radıyallahu anh
Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem'i
şöyle buyururken dinledim dedi:
“Kıyamet günü
hesabı ilk görülecek kişi, şehit düşmüş bir kimse olup huzura
getirilir. Allahü teâlâ ona verdiği nimetleri hatırlatır, o da
hatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Cenâb-ı Hak:
-
Peki, bunlara karşılık ne yaptın?
buyurur.
- Şehit
düşünceye kadar
senin uğrunda
cihad ettim, diye cevap verir.
-
Yalan söylüyorsun. Sen, "babayiğit adam"
desinler diye savaştın, o da denildi, buyurur. Sonra
emrolunur da o kişi yüzüstü cehenneme atılır. Bu defa ilim
öğrenmiş, öğretmiş ve Kur‘an okumuş bir kişi huzura getirilir.
Allah ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itiraf
eder. Ona da:
-
Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın?
diye sorar.
- İlim
öğrendim, öğrettim ve senin rızân için Kur'an okudum, cevabını
verir.
-
Yalan söylüyorsun. Sen "âlim" desinler diye ilim öğrendin, "ne
güzel okuyor" desinler diye Kur'an okudun. Bunlar da senin
hakkında söylendi, buyurur. Sonra emrolunur o da
yüzüstü cehenneme atılır.
(Daha sonra)
Allah'ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi
getirilir. Allah verdiği nimetleri ona da hatırlatır. Hatırlar ve
itiraf eder.
-
Peki ya sen bu nimetlere karşılık ne
yaptın? buyurur.
- Verilmesini
sevdiğin, razı olduğun hiç bir yerden esirgemedim, sadece senin
rızânı kazanmak için verdim, harcadım, der.
-
Yalan söylüyorsun. Halbuki sen, bütün
yaptıklarını "ne cömert adam" desinler diye yaptın. Bu da senin
için zaten söylendi, buyurur. Emrolunur bu da yüzüstü
cehenneme atılır.”
Müslim, İmâre 152 |
١٦١٨-
وعنه ،
قَالَ :
سَمِعْتُ رسول اللّه صَلّى اللّه عَلَيْهِ
وسَلَّم يقول : ( إنَّ أَولَ
النَّاسِ يُقْضَى يَومَ القِيَامَةِ عَلَيْهِ رَجُلٌ اسْتُشْهِدَ ،
فَأُتِيَ بِهِ ، فَعَرَّفَهُ نِعْمَتَهُ ، فَعَرَفَهَا ،
قَالَ : فَمَا عَمِلْتَ فِيهَا ؟
قَالَ : قَاتَلْتُ فِيكَ حَتَّى اسْتُشْهِدْتُ .
قَالَ : كَذَبْتَ ، وَلَكِنَّكَ قَاتَلْتَ لأَنْ يُقَالَ : جَرِيءٌ !
فَقَدْ قِيلَ ، ثُمَّ أُمِرَ بِهِ فَسُحِبَ عَلَى وَجْهِهِ حَتَّى
أُلْقِيَ في النَّارِ. وَرَجُلٌ تَعَلَّمَ العِلْمَ وَعَلَّمَهُ ،
وَقَرَأَ القُرآنَ ، فَأُتِيَ بِهِ فَعَرَّفَهُ نِعَمَهُ فَعَرَفَهَا
. قَالَ: فَمَا عَمِلْتَ فِيهَا ؟
قَالَ : تَعَلَّمْتُ العِلْمَ وَعَلَّمْتُهُ ، وَقَرَأتُ فِيكَ
القُرآنَ ،
قَالَ : كَذَبْتَ ، وَلكِنَّكَ تَعَلَّمْتَ لِيُقَالَ : عَالِمٌ !
وَقَرَأتَ القُرْآنَ لِيُقَالَ : هُوَ قَارِئٌ ؛ فَقَدْ قِيلَ ،
ثُمَّ أُمِرَ بِهِ فَسُحِبَ عَلَى وَجْهِهِ حَتَّى أُلْقِيَ في
النَّارِ . وَرَجُلٌ وَسَّعَ اللّه عَلَيْهِ ، وَأعْطاهُ مِنْ
أصْنَافِ المَالِ ، فَأُتِيَ بِهِ فَعَرَّفَهُ نِعَمَهُ ،
فَعَرَفَهَا .
قَالَ : فَمَا عَمِلْتَ فِيهَا ؟ قَالَ: مَا تَرَكْتُ مِنْ سَبيلٍ
تُحِبُّ أنْ يُنْفَقَ فِيهَا إِلاَّ أنْفَقْتُ فِيهَا لَكَ.
قَالَ : كَذَبْتَ ، ولكِنَّكَ فَعَلْتَ لِيُقَالَ : جَوَادٌ ! فَقَدْ
قِيلَ ، ثُمَّ أُمِرَ بِهِ فَسُحِبَ عَلَى وَجْهِهِ حَتَّى أُلْقِيَ
في النَّارِ )
. رواه مسلم .
( جَرِيءٌ )
بفتح الجيم وكسر الراء والمد : أيْ شُجَاعٌ حَاذِقٌ . |
|
1619. İbn Ömer
radıyallahu anhümâ'dan rivayet
edildiğine göre birtakım insanlar kendisine gelip "Biz
idarecilerimizin yanına girer ve onlara karşı, oradan çıktığımız
zaman söylediklerimizin tam zıddı olan sözler söyleriz”, dediler.
Bunun üzerine İbn Ömer:
- "Biz bu sizin
yaptığınızı Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem
zamanında iki yüzlülük sayardık" cevabını verdi.
Buhârî, Ahkâm 27 |
١٦١٩-
وعن ابن عمر رضي اللّه عنهما : أن
نَاساً قَالُوا لَهُ : إنَّا نَدْخُلُ عَلَى سَلاَطِيننَا فَنَقُولُ
لَهُمْ بِخِلاَفِ مَا نَتَكَلَّمُ إِذَا خَرَجْنَا مِنْ عِندِْهِمْ ؟
قَالَ ابنُ عُمَرَ رضي اللّه عنهما
: كُنَّا نَعُدُّ هَذَا نِفاقاً عَلَى عَهْدِ رسول اللّه
صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم .
رواه البخاري . |
|
1620. Cündeb İbn Abdullah İbn
Süfyân radıyallahu anh‘den rivayet
edildiğine göre Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Kim
işlediği hayrı şöhret kazanmak için halka duyurursa, Allah onun
gizli işlerini duyurur. Kim de işlediği hayrı halkın takdirini
kazanmak için başkalarına gösterirse, Allah da onun riyakârlığını
açığa vurur."
Buhârî, Rikak 36, Ahkâm 9;
Müslim, Zühd 47-48. Ayrıca bk.
Tirmizî, Zühd 48;
İbn Mâce, Zühd 21 |
١٦٢٠-
وعن جُندب بن عبد اللّه بن سفيان رَضِيَ
اللّه عَنْهُ
قَالَ :
قَالَ النبيُّ صَلّى اللّه عَلَيْهِ
وسَلَّم : ( مَنْ سَمَّعَ سَمَّعَ
اللّه بِهِ ، وَمَنْ يُرائِي يُرائِي اللّه بِهِ ) .
متفق عَلَيْهِ .
ورواه مسلم أَيضاً من رواية ابن
عباس رضي اللّه عنهما .
( سَمَّعَ )
بتشديد الميم ، ومعناه : أظهر عمله للناس رِياءً .
( سَمَّعَ اللّه بِهِ ) أيْ :
فَضَحَهُ يَومَ القِيَامَةِ . ومعنى : (
مَنْ رَاءى ) أيْ : مَنْ أظْهَرَ لِلنَّاسِ العَمَلَ
الصَّالِحَ لِيَعْظُمَ عِنْدَهُمْ . (
رَاءى اللّه بِهِ ) أيْ : أظْهَرَ سَرِيرَتَهُ عَلَى رُؤُوسِ
الخَلائِقِ . |
|
1621. Ebû Hüreyre
radıyallahu anh'den rivayet
edildiğine göre Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Azîz
ve celîl olan Allah'ın hoşnudluğunu kazanmaya yarayan bir ilmi,
sırf dünyalık elde etmek için öğrenen kimse, kıyamet günü cennetin
kokusunu bile alamaz."
Ebû Dâvûd, İlim 12. Ayrıca bk.
İbn Mâce, Mukaddime 23 |
١٦٢١-
وعن أَبي هريرة رَضِيَ اللّه عَنْهُ
،
قَالَ :
قَالَ رسول اللّه صَلّى اللّه عَلَيْهِ
وسَلَّم : ( مَنْ تَعَلَّمَ عِلْماً
مِمَّا يُبْتَغَى بِهِ وَجْهُ اللّه عزَّ وجَلَّ لاَ يَتَعَلَّمُهُ
إِلاَّ لِيُصِيبَ بِهِ عَرَضاً مِنَ الدُّنْيَا ، لَمْ يَجِدْ عَرْفَ
الجَنَّةِ يَوْمَ القِيَامَةِ )
يَعْنِي : رِيحَهَا . رواه أَبُو
داود بإسنادٍ صحيحٍ والأحاديث في الباب كثيرةٌ مشهورةٌ . |