28. Bâb—Mirasçıya Vasiyet 3319. Bize Kabîsa rivâyet edip şöyle dedi: Ben Süfyân'ı bir konuşma yaparken işitmiştim. O, (bir kimse) bir mirasçısına veya mirasçısı olmayan birine yüz dirhem (vereceği) olduğunu ikrar ettiğinde (ne olacağı hakkında) şöyle demişti: "Ben bu iki (ikrarı da) tamamen hükümsüz kılma görüşündeyim!" 3320. Bize Müslim rivâyet edip (dedi ki), bize Katâde, İbn Sîrîn'den, (O da) Şureyh'ten (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "Mirasçıya hiçbir ikrar caiz olmaz!" (Katâde) demiş ki: El-Hasan ise şöyle dedi: "İnsan için caiz olan şeylerin en haklısı, ölümü esnasında, yani âhiret günlerinin ilk günü ile dünya günlerinin son gününde (yaptığı şeydir!)" 3321. Bize Amr b. Avn rivâyet edip (dedi ki), bize Halid, Halid'den, (O da) Ebû Kılâbe'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: "Mirasçıya vasiyet caiz olmaz!" 3322. Bize Süleyman b. Harb rivâyet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Humeyd'den (naklen) rivâyet etti ki; Ebû Sabit diye künyelenen bir adam, karısına ölümü esnasında, mihrinden dolayı kendisine dörtyüz dirhem borcu olduğunu ikrar etmiş, el-Hasan da bu (ikrarı) geçerli saymış. 3323. Bize Müslim b. İbrahim rivâyet edip (dedi ki), bize Hişam ed-Destuvâî rivâyet edip (dedi ki), bize Katâde, Şehr b. Havşeb'den, (O) Abdurrahman b. Ganm'dan, (O da) Amr b. Hârice'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Ben, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (hutbe irad buyururken, O'nun) devesinin altındaydım. Devesi geviş getiriyor, devesinin salyası da omuzlarımın arasında depreniyordu. (Bir ara) O'nu şöyle buyururken işitmiştim: "Şunu iyi bilin ki, şüphesiz Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Bu sebeple, mirasçıya vasiyet caiz olmaz!" 3324. Bize Yezid b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize Hemmâm, Katâde'den haber verdi ki, O şöyle demiş: (Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Birinize ölüm (belirtileri) geldiğinde, eğer bir (mal) bırakıyorsa, ana-babaya ve yakınlarına vasiyet etmesi (farz kılındı)." Bununla (Allah, mal bırakan kimseye) anasına-babasına ve yakınlarına vasiyet etmeyi emretti. Ardından daha sonra Nisa Sûresinde (bu emri) neshetti ve ana-babaya belli bir pay ayırdı, her mirasçıya da mirastan payını ulaştırdı. (Dolayısıyla) onlara vasiyet etmek yoktur. Böylece vasiyet, mirasçı olmayan yakınlarla diğerlerine ait hale dönmüştür. 3325. Bize Muhammed b. Yusuf rivâyet edip (dedi ki), bize Verka, İbn Ebi Necih'ten, (O) Atadan, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: (İlk zamanlar kişi öldüğünde) malı, çocuğunun olurdu. Ana-baba ve yakınlara ise vasiyet yapılırdı. Sonra Allah bundan istediğini neshetti ve erkeğe iki dişinin payı kadarım hükmetti; ana-babaya, onlardan her birine (durumlarına göre) altıda bir ve üçte bir hükmetti; kadına (durumuna göre) sekizde bir ile dörtte bir, kocaya ise (yine durumuna göre) yarıyı ve dörtte bir hükmetti. 3326. Bize Ahmed b. İsmail rivâyet edip (dedi ki), bize Ebû Turneyle, el-Hüseyn b. Vâkıd'den, (O) Yezid'den, (O da) İkrime ile el-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, onlar; "...Eğer bir mal bırakıyorsa, ana babaya ve akrabalara vasiyet etme (farz kilındı.)" ayeti hakkında şöyle dediler: İşte bu şekilde vasiyet etme vardı. Nihayet bunu miras ayeti neshetti. |