7. Bâb—Tavşanın Yenilmesi Hakkında 2065. Bize Ebu'l-Velid haber verip (dedi ki), bize Şu'be rivâyet edip dedi ki, Hişam b. Zeyd b. Enes bana haber verip dedi ki, Enes b. Malik'i şöyle derken işittim: Biz Merru'z-Zahran denilen yerde iken bir tavşan ürkütüp kaçırmıştık. Bunun üzerine topluluktakiler (yakalamak için peşinden) koşmuş, ama (yakalayamadan) yorulmuşlardı. Sonra ben onu tutmuş ve (babam) Ebu Talha'ya getirmiştim. O da onu boğazlamış ve iki uyluğunun üst taraflarını -veya "iki budunu" (Şu'be, hocasının hangisini söylediğinde şüphe etmiştir)- Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) göndermiş, (Resûlüllah da) onları kabul buyurmuştu. 2066. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Davud b. Ebi Hind, Amir’den, (O da) Muhammed b. Safvan'dan (naklen) haber verdi ki; O (yani Muhammed), iki tavşanı (omuzuna) asmış olduğu bir halde Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) rastlamış ve şöyle demiş: "Ya Resûlüllah! Gerçekten ben ailemin davar sürüsüne girdim ve şu iki tavşanı avladım. Sonra, kendisiyle onları boğazlayacağım keskin bir şey bulamadım ve onları çakmak taşı ile boğazladım. Şimdi (onları) yiyebilir miyim?" (Hazret-i Peygamber de) "Evet" buyurmuş. |