20. Bâb - Fetva verme ve Ondaki Zorluklar 159. Bize İbrahim b. Mûsa haber verip (dedi ki) bize İbnu'l -Mübârek, Sa'îd b. Ebi Eyyüb'dan, (o da) Ubeydullah b. Ebî Ca'fer'den (naklen) rivâyet etti (ki Ubeydullah) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Fetva vermeye en cüret'kâr olanınız, Cehenneme (girmeye) en cür'etkâr olanınızdır. " 160. Bize Ebu'l -Muğire haber verip (dedi ki) bize el -Evzâ'î, Abde b. Ebî Lübâbe'den, (o da) İbn Abbâs'dan (naklen) rivâyet etti ki (ki İbn Abbâs) şöyle dedi: Kim, (hükmü) ne Allah'ın Kitabı'nda bulunan, ne de hakkında Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bir uygulaması (sünneti) geçmemiş olan bir görüş ortaya atarsa, Allah'a -azze ve celle - kovuştuğunda, bundan dolayı ne olacağı bilinmez. 161. Bize Abdullah b. Yezîd haber verip (dedi ki) bize Sa'îd b. Ebî Eyyûb rivâyet edip (dedi ki) bana Bekr b. Amr el -Me'âfirî, Ebû Osman Müslim b. Yesâr'dan, (o) Ebû Hureyre'den, (o da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) şöyle rivâyet etti: "Kime delilsiz - dayanaksız bir fetva verilirse, onun (bu fetva ile amel etme sonucu elde edeceği) günâhı, ancak kendisine fetva verene düşer. " 162. Bize Muhammed b. Ahmed haber verip (dedi ki) bize Süfyân b. Uyeyne, Ebû Sinan'dan, (o) Sa'îd b. Cübeyr'den, (o da) İbn Abbâs'dan (naklen) rivâyet etti (ki İbn Abbâs) şöyle dedi: "Kim insanın kendisiyle yolunu sapıtacağı bir fetva verirse, bu (fetvanın) günâhı ona düşer" 163. Bize Muhammed İbnu's -Salt haber verip (dedi ki) bize Züheyr, Ca'fer b. Burkân'dan rivâyet etti (ki, o şöyle demiş: ) Bize Meymûn b. Mihrân rivâyet edip dedi ki; Ebû Bekr, kendisine davacılar geldiği zaman, (meselelerinin halli için) Allah'ın Kitâbı'na bakardı. Şayet onda, (davacıların) aralarında hükmedeceği şeyi bulursa bununla hüküm verirdi. Eğer (meselenin hükmü) Kitab'da olmaz ve bu işte Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) bir sünnet bilirse bundan hüküm verirdi. Eğer (bu iş) onu çaresiz bırakırsa çıkar, müslümanlara sorar ve derdi ki; "Bana şöyle şöyle (bir mesele) geldi. Biliyor musunuz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu konuda bir hüküm vermiş mi?". Çoğu kere bütün topluluk yanına toplanır, o konuda Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hüküm zikrederdi. Bunun üzerine Ebû Bekr şöyle derdi: "İçimize, peygamberimizden (gelen bilgileri) muhafaza eden kimseleri koyan Allah'a hamdolsun!". Şayet o konuda, Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) (gelen) bir sünnet bulmak da onu çaresiz bırakırsa, halkın ileri gelenlerini ve seçkinlerini toplar, onlarla istişare ederdi. Bunların görüşleri bir işte birleşince bununla hüküm verirdi. 164. Bize İbrahim b. Mûsa ve Amr b. Zürâre, Abdülaziz b. Muhammedden, (o da) Ebû Süheyl'den (naklen) haber verdi. (ki Ebû Süheyl) şöyle dedi: Karımın, Mescid-i Harâm'da üç gün i'tikâfta kalma (adağı) vardı. Bunun için, (meseleyi) Ömer b. Abdilaziz'e yanında İbn Şihâb var iken, sordum. (Ebû Süheyl) dedi ki; (ona) şöyle dedim: "ona bir oruç gerekir mi?", İbn Şihâb; "İ'tikâf ancak oruçla olur. " dedi. Bunun üzerine Ömer b. Abdilaziz ona, "(Bu hüküm) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) mi?" dedi. "Hayır" dedi. "Peki, Ebu Bekir'den mi?" dedi. "Yok" dedi. "Peki Ömer'den mi?" dedi. "Yok" dedi. "Peki Osman'dan mı?" dedi. "Hayır" dedi. (O zaman) Ömer şöyle dedi: "Ona oruç gerekmez görüşündeyim!". (Ebû Süheyl dedi ki) Sonra ben çıktım, Tâvûs ve Atâ' b. Ebî Rebâh'ı buldum ve onlara sordum. Tâvûs dedi ki; İbn Abbâs kadının orucu kendisine gerekli kılması hariç, ona bunun gerekmeyeceği görüşündeydi. (Ebû Süheyl) dedi ki; Atâ da; "Benim görüşüm de budur" dedi. 165. Bize Müslim b. İbrahim rivâyet edip (dedi ki) bize Ebû Akîl rivâyet edip (dedi ki) bize Sa'îd el -Cüreyrî, Ebû Nadra'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Ebû Seleme Basra'ya geldiği zaman ben ve el -Hasan onun yanına gittik. O da Hasan'a şöyle dedi: "Sen Hasan’sın (demek!). Basra'da senden daha çok kendisiyle karşılaşmayı arzu ettiğim hiç kimse yoktu. Şunun için ki, bana ulaştı ki sen kendi görüşünle fetva veriyormuşsun. Artık, Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) gelen bir sünnetini veya indirilmiş bir kitabın (Kur'an hükmünün) olması dışında, kendi görüşünle fetva verme!" 166. Bize İsmet İbnu’l -Fadl haber verip (dedi ki) bize Zeyd İbnu'l -Hubâb, Yezîd b. Ukbe'den rivâyet etti (ki, o şöyle demiş: ) Bize ed -Dahhâk, Câbir b. Zeyd'den (naklen) rivâyet etti ki, İbn Ömer, tavafta kendisiyle karşılaştı ve kendisine şöyle dedi: "Ebu'ş -Şa'sâ! Sen Basra'nın fakîhlerindensin. Binaenaleyh, başkasıyla değil sadece, (hakkı) söyleyen bir Kur'an (âyeti) veya geçmiş, (uygulanmış olan, herkesçe bilinen, meşhur) bir sünnetle fetva ver. Çünkü sen bundan başkasını yaparsan (kendin de) helak olursun, (başkasını da) helak edersin." 167. Bize Muhammed b. Yûsuf, Süfyân'dan, (o) el-A'meş'den, (o) Umâre b. Umeyr'den, (o) Hureys b. Zuheyr'den, (o da) Abdullah b. Mesûd'dan (naklen) haber verdi (ki Abdullah) şöyle dedi: Daha önce, esnasında hüküm vermediğimiz, o mevkide de (hüküm verecek durumda da) olmadığımız bir zaman (başımızdan) geçti. Allah ise, gördüğünüz duruma ulaşmamızı takdir etmiştir. Şu halde bu günden sonra kime bir muhakeme işi çıkarsa, o, onun hakkında, Allah'ın Kitabı'ndaki (hükmüyle) hüküm versin. Şayet kendisine, (hükmü) Allah'ın Kitabı'nda olmayan (bir mesele) gelirse, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hükmettiğiyle hüküm versin. Şayet kendisine, (hükmü) Allah'ın Kitabı'nda olmayan, (hakkında) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de hüküm vermemiş olduğu (bir mesele) gelirse (o zaman onun hakkında) iyilerin (sâlihlerin) verdiği hükümle hüküm versin, "Ben korkarım, ben nasıl görüş beyan ederim?" demesin. Çünkü haram bellidir, helâl de bellidir. Bu ikisinin arasında ise şüpheli işler vardır. Bunun için seni şüpheye düşürmeyeni değil, seni şüpheye düşüreni bırak! 168. Bize Abdullah b. Muhammed haber verip (dedi ki) bize Uyeyne, Abdullah b. Ebî Yezîd'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: "İbn Abbâs'a bir hâdise sorulup da (hükmü) Kur'an'da bulunduğunda onu haber verirdi. Şayet (hâdisenin hükmü) Kur'an'da bulunmaz, (hükmü) Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) (rivâyet edilen bir hâdise) olur idiyse bunu haber verirdi. Eğer (hâdise hakkında Resûlüllah'dan gelen bir hüküm de yok idiyse, onun hakkında) Ebû Bekir ve Ömer'den (nakledilen hükmü bildirirdi). Eğer (onlardan gelen bir hüküm de yok idiyse, o zaman) o konuda kendi görüşüyle hüküm verirdi. 169. Bize Muhammed b. Uyeyne, Ali b. Mushir'den, (o) Ebû İshak'dan, (o) eş -Şa'bî'den, (o da) Şureyh'den (naklen) haber verdi ki Ömer İbnu'l -Hattâb kendisine (yani Şureyh'e) şöyle yazdı: "Şayet sana Allah'ın Kitabı'nda (hükmü bulunan) bir şey gelirse onunla hüküm ver. Adamlar seni ondan çevirmesin! Eğer sana, (hükmü) Allah'ın Kitabı'nda olmayan bir şey gelirse, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetine bak ve onunla hüküm ver. Eğer sana, (hükmü Allah'ın Kitabı'nda olmayan, hakkında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den de bir sünnet bulunmayan bir şey gelirse, halkın üzerinde görüş birliğine vardıkları şeye bak ve onu uygula. Şayet sana, (hükmü) Allah'ın kitabı'nda olmayan, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetinde bulunmayan, hakkında, senden önce de hiç kimsenin söz söylemediği bir şey gelirse şu iki durumdan hangisini istersen seç: Eğer kendi görüşünle ictihad edip sonra (bununla) öne çıkmayı (hüküm vermeyi) istersen (bununla) öne çık, (hüküm ver!) Geri kalmayı, (hüküm vermek için beklemeyi) istersen, geri kal, (bekle!). Ben de senin için ancak geri kalmayı (beklemeyi) hayırlı görürüm. " 170. Bize Yahya b. Hammâd rivâyet edip (dedi ki) bize Şu'be Muhammed b. Ubeydillah es -Sekafî'den, (o) el -Muğire b. Şu'be'nin kardeşinin oğlu Amr İbnu'l -Hâris'den, (o) Muâz'ın talebe -arkadaşlarından olan Hıms (Humus)'lu bazı insanlardan, (onlar da) Muâz'dan (naklen) rivâyet etti ki Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu Yemen'e gönderdiğinde şöyle buyurmuştur: "Söyle bakayım, sana bir muhakeme işi çıkarsa nasıl hüküm vereceksin?" (Muâz) dedi ki; "Allah'ın Kitâbı'yla hüküm veririm" (dedim). buyurdu ki; "Peki, Allah'ın Kitabında yoksa?" (Muâz) dedi ki; "O zaman Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetiyle" (dedim). buyurdu ki; "Peki Resûlüllah'ın sünnetinde de yoksa?" (Muâz) dedi ki; "Elimden geleni yaparak kendi görüşümle ictihad eder, (hüküm veririm)" (dedim). (Muâz) dedi ki; bunun üzerine (Hazret-i Peygamber) göğsüne vurdu, sonra şöyle buyurdu: "Resûlüllah'ın elçisini, Resûlüllah'ı hoşnud edecek şeye muvaffak kılan Allah'a hamdolsun. " 171. Bize Yahya b. Hammâd haber verip (dedi ki) bize Şu'be, Süleyman'dan (o) Umâre b. Umeyr'den, (o da) Hureys b. Zuheyr'den (naklen) rivâyet etti (ki Zuheyr) şöyle dedi: Zannediyorum ki Abdullah şöyle demişti: Bize (bir meselenin) sorulmadığı, bizim de o mevkide olmadığımız bir halde (başımızdan) bir zaman geçti. Allah ise, gördüğünüz duruma ulaşmamı takdir etti. Şu halde size bir şey sorulduğu zaman Allah'ın Kitabı'nda (ki hükmüne) bakınız. Şayet onun (hükmünü) Allah'ın Kitabı'nda bulamazsanız Resûlüllah'ın sünnetinde (hükmünü arayınız)? Eğer Resûlüllah'ın sünnetinde de onun (hükmünü) bulamazsanız, müslümanların görüşbirliğine vardıkları şeylere (bakın). Şayet o, müslümanların görüşbirliğine vardıkları, (üzerinde icmâ ettikleri) şeylerde de yoksa artık kendi görüşünle ictihad et, ve, "Ben çekinirim, ben korkarım!" deme! Çünkü helâl bellidir, haram da bellidir. Bunların arasında ise şüpheli işler vardır. Bunun için seni şüpheye düşüreni bırak, şüpheye düşürmeyene bak! 172. Bize Yahya b. Hammâd, Ebû Avâne'den, (o) Süleyman'dan, (o) Umâre b. Umeyr'den, (o) Abdurrahman b. Yezîd'den, (o da) Abdullah'dan (naklen bir önceki hadisin) benzerini rivâyet etti. 173. Bize Abdullah b. Muhammed haber verip (dedi ki) bize Cerîr, el -A'meş'den, (o) el -Kâsım b. Abdirrahman'dan, (o) babasından, (o da) Abdullah'dan (naklen önceki hadisin) benzerini haber verdi. 174. Bize Harun b. Muâviye, Hafs b. Giyâs'dan rivâyet etti. (ki, o şöyle demiş: ) Bize el -A'meş rivâyet edip dedi ki, Abdullah şöyle dedi: "Ey insanlar! Muhakkakki yakında siz rivâyette bulunacaksınız, size de rivâyette bulunulacaktır. Binaenaleyh, sonradan ortaya çıkarılmış bir şey (bir bid'at) gördüğünüz zaman ilk duruma (yani Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) sünneti ile sahâbe-i kiramın tatbikatına) yapışınız." Hafs dedi ki; (önceleri bu hadisi), "Habîb'den, (o da) Ebû Abdirrahman'dan (yani Abdullah b. Me'sûd'dan)" şeklinde senedli rivâyet ediyordum. Sonra bundan içime şüphe girdi (ve artık öyle rivâyet etmedim). 175. Bize Muhammed İbnu's -Salt haber verip (dedi ki) bize İbnu’l -Mübârek, İbn Avn'dan, (o da) Muhammed'den (naklen) rivâyet etti (ki Muhammed) şöyle dedi: Ömer, İbn Mes'ûd'a şöyle demişti: "Fetva vermekte olduğun haberi bana iletilmedi mi, yani? -veya; "...haberi bana iletildi." Halbuki sen emîr değilsin! İşin ağırlığını, ni'metinden istifade edene bırak!" |