5. Kadına Boşama Yetkisini Vermek, Boş Olmasını Gerektirmez 1600. Hazret-i Aişe der ki: «Ebû Bekir'in oğlu (kardeşim) Abdurrahman'a Ebû Ümeyye kızı Kureybe'yi (ailesinden) istedim. Onlar da verdiler. Sonra Abdurrahman'a sitem ederek: « Biz, Onun değil, Hazret-i Aişe'nin hatırı için verdik» dediler. Bunun üzerine Hazret-i Aişe Abdurrahman'a (haber) göndererek durumu bildirince Abdurrahman da boşama yetkisini (hanımı) Kureybe'ye verdi. Kureybe, kocasını tercih etti. Bu olay talak sayılmadı. 1601. Kasım'dan şöyle Rivâyet edildi: Hazret-i Peygamber'in hanımı Hazret-i Âişe, Abdurrahman —Şam'da iken— kızı Hafsa'yı Zubeyr'in oğlu Münzir'le evlendirdi. Abdurrahman (Şam'dan) gelince: « Ben olmadan bu yapılır mı?» dedi. Hazret-i Aişe (olayı) Münzir'e anlatınca, Münzir: « Bu iş, Abdurrahman’ın elindedir. (Yani boşama yetkisini ona verdim. Ne derse o olur.)» demesi üzerine: Abdurrahman (Aişe'ye hitaben): « Senin kararlaştırdığın işi bozma gücünü kendimde görmüyorum» dedi. Böylece Hafsa, Münzir'in yanında kaldı ve bu olay talak sayılmadı. Şeybanî, 569. 1602. Abdullah b. Ömer ile Ebû Hureyre'ye, boşama yetkisini karısına veren, bu yetkiyi kullanmadan kocasına iade eden kadının kocası hakkında fetva soruldu. Her ikisi de: «Bu boşama sayılmaz», dediler. 1603. Saîd b. Müseyyeb der ki: «Bir adam boşama yetkisini karısına verir de karısı da ondan ayrılmaz ve onun yanında kalırsa bu, boşama sayılmaz.» 1604. İmâm-ı Mâlik, boşama yetkisi kendisine verilen, bu yetkiyi kabul etmeyip sonra kocasından ayrılan kadın hakkında der ki: «Onun elinde böyle bir yetki yoktur. Bu yetki, ikisi bir mecliste bulunduğu sürece devam eder.» |