59- SELEF (DENİLEN SATIŞ NEVÎ) BİLİNEN BİR ÖLÇEK VE BİLİNEN BÎR TARTI İLE VE MALÛM BİR VÂDEYE BAĞLANARAK YAPILIR, BÂBI 2366 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan; şöyle demiştir : Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Mekke'den Medine-i Münevvere'ye) geldiğinde, halk iki, üç yıllık vâdede hurma (yı teslim etmek ve bedelini peşin ödemek üzere) selef muamelesini yaparlardı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki : (Kim selef usûlü ile hurma (gibi bir şey) almak isterse (taraflarca) bilinen bir ölçek veya bilinen bir tartıyla ve muayyen bir vadeye değin akid yapsın. ) 2367 - “... Abdullah bin Selâm (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir : Bir adam (bir gün) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi ve (Yahudilerden bir kavmi kasdederek) : Falanın oğulları müslüman oldular. Fakat cidden aç kaldılar. Bundan dolayı dinden dönmelerinden korkuyorum, dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :(Kimin yanında (bir şey) vardır?) buyurdu. Yahudilerden bir adam : Benim yanımda bu kadar (nakid) vardır, (Zannımca üç yüz dinar, dedi) falanın oğullarının bahçesinden (alınacak meyva üzerine) şu ve bu fiyatla (selem akdini yaparım, ) dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : (Şu ve bu fiyatla ve şu şu vâdeyle (olur). Fakat falanın oğullarının bahçesinden (elde edilecek meyva kaydı) olmaz, ) buyurdu. 2368 - “... Abdullah bin Ebi'l-Mücâlid (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir : Selem (usûlü ile yapılan akid esnasında satıcının yanında mal yoksa bu akdin CÂİZ olup olmadığı) hususunda Abdullah bin Şeddâd (bin el-Hâd) ile (Küfe kadısı Âmir bin Ebî Müsâ el-Eşarî) Ebû Bürde arasında ihtilâf çıktı. Bunun üzerine (Tabii olan bu zâtlar) beni (Sahâbîlerden) Abdullah bin Ebi Evfâ (radıyallahü anhüm)'a gönderdiler Ben de (gidip) ona sordum. (Soruma cevaben) : Biz, (gerek) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken ve (gerekse) Ebû Bekir'in ve Ömer'in (halifelikleri) zamanında buğday, arpa, kuru üzüm ve kuru hurma için, yanlarında bu mallar bulunmayan bir kavimle selem muamelesini yapardık, dedi. 2369) ... (Abdullah bin Ebi'l-Mücâlid demiştir ki:) Sonra ben (bu soruyu sahâbilerden) İbn-i Ebzâ (el-Huzâi) (radıyallahü anh)’a (da) sordum. O da böyle (Yani Abdullah bin Ebi Evfâ gibi) cevab verdi" |