Geri

   

 

 

 

İleri

 

25- ZİHÂR BÂBI

2140 - “... Seleme bin Sahr el-Beyâzî (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir :

Ben (helâlim olan) kadınlara karşı çok şehvetli bir adamdım. Benim kadar helâli ile temasta bulunan bir erkeğin varlığını sanmıyorum. Bu durumum dolayısıyla Ramazan ayı girince, (gündüzleri bir hatâya düşmemek için) Ramazan ayı çıkıncaya kadar karımdan zihâr'da bulundum. Bir gece karım benimle konuşurken onun şehvet getirici bir tarafı açılıp o yere gözüm ilişti. Bunun üzerine ben de karımın üstüne atlayıp temasta bulundum. Sabah olunca kavmimin yanına gidip başımdan geçeni anlattım ve:

— Benim için (bu durumu) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sorun, diye ricada bulundum. (Fakat) Onlar:

— Biz bunu yapacak değiliz. (Çünkü) bunu yaptığımız zaman, (bakarsın) Allah, hakkımızda âyet gönderir veya hakkımızda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir kavli (hadisi) olur da bunun lekesi bizim üzerimizde kalır ve lâkin, biz seni günahınla baş-başa bırakacağız. Sen git de hâlini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anlat, dediler. Seleme demiştir ki:

Artık ben (onların yanından) çıktım ve nihayet Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna varıp başımdan geçen olayı O'na arzettim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bana:

((Yâ Seleme) Sen (mi) bu fiili işledin?) buyurdu. (Bu söz kınama mahiyetindedir. ) Ben de :

(Evet) bunu yapan benim. Ve Yâ Resûlallah! İşte ben (hazırım), Allah'ın benim aleyhimdeki hükmüne sabrederim, dedim. Resû-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Şu halde bir rakaba (köle veya câriye)yi âzad et), buyurdu. Seleme demiştir ki ben:

(Yâ Resûlallah!) Seni hak (din) ile gönderen (Allah)'a yemin ederim ki, kendi nefsimden başka hiç bir şeye mâlik değilim, dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

(O halde aralıksız iki ay oruç tut), buyurdu. Seleme demiştir ki, ben:

— Yâ Resûlallah! Başıma gelen belâ oruç tutmamdan başka bir sebeble mi geldi? dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Bu durumda sen yetmiş yoksula sadaka ver veya yemek yedir), buyurdu. Seleme demiştir ki ben:

— Seni hak ile gönderen (Allah)'a yemin ederim ki, bu (geçen) gecemizi akşam yemeğimiz bulunmadığı halde geçirdik, dedim. Buyurdular ki:

(Öyle ise Benî Zürayk (kabilesinin) zekât âmili (memuru) na git de ona söyle, onların zekâtını sana ödesin. Sen de (bundan) altmış yoksulu yedir ve kalanından yararlan, )

2141 - “... Âişe (radıyallahü anha)’dan; Şöyle demiştir:

İşitmesi her şeyi kaplayan (Allahü teâlâ) çok yücedir. Havle bint-i Salebe, kocasını Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e şikâyet ederken (öyle yavaş fısıltı ile söylüyordu ki yanlarında bulunduğum halde) ben gerçekten onun sözlerini işitiyordum da bir kısmını duyamıyordum. Havle şöyle diyordu :

'Yâ Resûlallah! Kocam gençliğimi yedi, karnım ona saçıldı (yani ona evlâd doğurdum). Nihayet yaslanıp çocuktan kesildiğim zaman kocam bana zihâr yaptı. Allahım, ben şüphesiz hâlimi sana. arzediyorum.

Kadın (böyle demeye devam edip) henüz oradan ayrılmadan nihayet Cebrail (Aleyhisselâm) şu âyetleri indirdi .

(Mücâdele 1, 2, 3 ve 4. âyet)

(Ey Muhammed) Kocası hakkında seninle tartışan ve hâlini Allahü teâlâ'ya arzeden kadının sözünü Allah şüphesiz işitti ve Allah ikinizin (seninle kadının) karşılıklı konuşmanızı işitir. Şüphesiz Allah (her şeyi) hakkı ile işitici ve görücüdür. )