Geri

   

 

 

 

İleri

 

64- RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM) İN (SON) HASTALIĞININ ANLATILMASI HAKKINDA GELEN HADÎSLER BÂBI

1686) Ubeydullah bin Abdillah (bin Utbe bin Mes'ud) (radıyallahü anhüma)'dan; Şöyle demiştir:

Ben, Âişe (radıyallahü anhâ)'ya:

Ey annem! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hastalığını bana anlatıver, diye dilekte bulundum. Dedi ki: Efendimiz hastalandı, hastalığında üflemeye başladı. Biz Onun üfleyişini kuru üzüm yiyicisinin üfleyişine benzetiyorduk. O, sırayla eşlerinin odalarında dolaşıyordu. Hastalığı ağırlaşınca Âişe (radıyallahü anhâ)'nin odasında olması ve eşlerinin sırayla onun yanında kalmaları için eşlerinden müsâade istedi.

Âişe (radıyallahü anhâ) demiştir ki: (Eşleri izin verince) Resülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki adam arasında ve ayakları yerde sürüne sürüne benim odama girdi. O iki adamın birisi Abbâs (radıyallahü anh) idi.

Ubeydullah (radıyallahü anh) demiştir ki: Ben, Âişe (radıyallahü anha) nin bu hadîsini İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ)'ya anlattım. İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ) : Âişe (radıyallahü anha) nin, ismini belirtmediği adamın kim olduğunu biliyor musun? O, Alî bin Ebî Tâlib (radıyallahü anh) dır, dedi."

1687) Âişe (radıyallahü anha)'dan; Şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şeytanlardan ve hastalıklardan) şu kelimelerle Allah'a sığınırdı:

(Ey insanların Rabbi! Şu hastanın hastalığım gider ve şifâ buyur. Ancak sen şifâ verirsin. Senin şifandan başka hiç bir şifâ yoktur. (Bu hastaya) öyle bir şifâ ver ki, O şifâ hiç bir hastalığın izini bırakmıyacak.) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiği hastalığında ağırlaşınca Onun elini tuttum. Ve bu kelimeleri okuyup, Onun mübarek vücûduna elimi sürmeye başladım. Sonra elini benim elimden çekip çıkardı. Daha sonra:

(Allah'ım bana mağfiret eyle ve beni refik-i a'lâ'ya eriştir.) buyurdu.

Âişe (radıyallahü anhâ) demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğim son sözü bu idi."

1688) Âişe (radıyallahü anhâ)’dan: Şöyle demiştir:

Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle buyururken işittim :

(Hastalanıp da dünya (da kalmak) ile âhirette göçmek) arasın da muhayyer kılınmayan hiç bir Peygamber yoktur.)

Âişe (radıyallahü anhâ) demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiği hastalığa tutulunca boğazı kısılıp sesi değişerek kalınlaştı. Sonra: Nisa sûresi : 69 âyetini okuduğunu işittim. Artık anladım ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu iki dilek arasında muhayyer bırakıldı (O âhireti seçti.)"

1689) Âişe (radıyallahü anhâ)’dan; Şöyle demiştir :

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in eşleri Onun yanında toplandı. Oraya gelmeyen kalmadı. Biraz sonra (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kızı) Fâtıma (radıyallahü anhâ) geldi. Onun yürüyüşü, sanki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yürüyüşü idi.

(Hasta yatan) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) : (Merhaba kızım.) buyurdu. Sonra Onu soluna oturttu. Daha sonra Ona gizli bir şey söyledi Fâtıma (radıyallahü anhâ) ağladı. Daha sonra (yine) Onunla gizli bir şey konuştu. Bu defa Fâtıma (radıyallahü anhâ) güldü. Ben Fâtıma (radıyallahü anhâ) 'ya:

— Seni ağlatan nedir? diye sordum. O:

— Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sırrını ifşa edemem diye cevap verdi. Ben :

— Bugün (gördüğüm) gibi hiç bir zaman bir üzüntüye çok yakın bir sevinci görmedim, dedim. Fâtıma (radıyallahü anhâ) ağladığı zaman ben Ona:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizden ayrı olarak sana özel bir şey mi söyledi ki bunun üzerine ağlıyorsun? dedim. Ve ne söylediğini Fâtıma (radıyallahü anhâ)'ya sordum. Fâtıma (radıyallahü anhâ) :

— Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sırrını ifşa edecek değilim, dedi. Nihayet Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince ve ne söylediğini Fâtıma (radıyallahü anhâ) ya sordum. Dedi ki:

— O, her yıl Cebrail'in kendisiyle bir defa Kur'an'ı mukabele ettiğini bu yıl iki defa mukabele ettiğini bana anlatıyordu. Ve :

( (Ey kızım!) Ecelimin yaklaştığını sanıyorum. Benim ev halkımdan bana iltihak edecek ilk kişi sensin. Ben senin için ne güzel selefim.) buyurdu. Bunun üzerine ağladım. Sonra bana gizli olarak:

(Sen mü'minlerin kadınlarının veya bu ümmetin kadınlarının büyüğü olmana razı olmaz mısın?) buyurdu. Ben bunun için güldüm."

1690) Âişe (radıyallahü anhâ)'dan: Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den fazla hastalığı şiddetli olan hiç bir kimse görmedim."

1691) Âişe (radıyallahü anha)'dan; Şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i gördüm. Vefat ediyordu. Yanında bir kab su vardı. Elini kaba sokup yüzünü suyla meshediyordu. Sonra:

(Allah'ım! Ölümün şiddetleri karşısında bana yardımcı ol.) buyuruyordu."

1692) Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e baktığım son bakış, (vefat edeceği) Pazartesi günü (mescid ile Âişe (radıyallahü anhâ)'nin odası arasındaki kapının üstündeki) perdenin kaldırılması (ile) oldu. Perde kaldırılınca mübarek yüzüne baktım. Sanki mushaf'ın yaprağıydı. Cemâat da Ebû Bekir (radıyallahü anh)'ın arkasında namazdaydı. Ebû Bekir (radıyallahü anh) Onun geleceğini sanarak çekilmek istedi. Fakat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ona:

(Yerinde dur.) diye işaret buyurdu. Ve perdeyi indirdi. O günün sonunda vefat etti."

1693) " Ümmü Seleme (radıyallahü anhâ)'dan: Şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiği hastalığında : (Namaza ve sağ ellerinin mâlik olduğu şeylere (önem veriniz, ihmal etmeyiniz.)) buyuruyordu. Mübarek dili bu kelimeyi döndürmeyecek hâle gelinceye kadar devamlı bunu söylüyordu.

1694) " El-Esved (bin Yezîd) (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir :

Ali (radıyallahü anh)'ın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i vâsisi olduğu Âişe (radıyallahü anha)’nın yanında anlattılar. Bunun üzerine Âişe (radıyallahü anha); Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ne zaman Alî (radıyallahü anh)'ı vasî tâyin etti?

And olsun ki ben. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i göğsüme veya kucağıma dayatmış idim. Bir leğen istedi. Hemen sonra kucağımda yığılıverdi. Ben farkına varmadan vefat etti. Artık efendimiz ne zaman vasiyyet etti? diye cevap verdi."