Geri

   

 

 

 

İleri

 

72- NAMAZI TAM KILMANIN (BEYÂNI) BÂBI

1113 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: (Bir gün) Bir adam Mescid'e girerek (iki rek'at) namaz kılmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de mescidin bir tarafında imiş. Adam namaz kıldıktan sonra (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e) gelerek selâm vermiş. O, da:

(Ve aleyke'(s-Selâm) dön de (yeniden) namaz kıl. Çünkü sen namaz kılmış olmadın. ) buyurmuş. Adam dönüp (tekrar) namaz kıldıktan sonra gelerek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e selâm vermiş. O, da:

(Ve aleyke'(s-Selâm) dön de (yeniden) namaz kıl. Çünkü sen hâlâ namaz kılmış olmadın. ) buyurmuş. (Adam tekrar namaz kılıp gelmiş. Selamlaşmadan sonra kıldığı namazın yine olmadığını anlayınca) üçüncü (görüşme)de adam:

Şu halde bana öğret Yâ Resûlallah! demiş. O, da :

(Namaza kalkacağın zaman abdestini tam al. Sonra kıbleye doğru durup tekbir al. (Namaza böylece başladıktan) sonra Kurandan sana kolay olanı oku. Sonra rükû’ edip uzuvların yatışıncaya kadar rükû hâlinde kal. Sonra (başını) kaldırıp kemikler mafsallarında yerleşinceye kadar ayakta dik dur. Sonra secdeye vararak uzuvlar yatışıncaya kadar secdede dur. Sonra başını kaldır ve kemikler mafsallarında yerleşinceye kadar otur. Sonra (tekbir hâriç) bunu namazının bütün rek'atlerinde yap. ) buyurmuştur. "

1114 - “... Muhammed bin Amr bin Atâ' (radıyallahü anh)'den; Şöyle demiştir:

İçlerinde Ebû Katâde (radıyallahü anh)'ın bulunduğu on sahâbî'nin bulunduğu bir yerde Ebû Humeyd es-Sâidî (radıyallahü anhüm)'den şöyle söylerken işittim : Ebû Humeyd oradaki sahâbîlere :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in namaz kılışını hepinizden daha iyi bilirim, dedi. Sahâbîler Ona :

— Neden (sen daha iyi bilirsin)? Sen hepimizden daha çok Onun izini takip etmiş değilsin. Hepimizden önce Onun sohbetinde bulunmuş da değilsin, dediler. Ebû Humeyd (radıyallahü anh) :

— Hayır, ben Onun kılışını hepinizden daha iyi bilirim, dedi. Sahâbîler, Ona:

— Öyle ise anlat (bakalım), dediler. Ebû Humeyd (radıyallahü anh) :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza kalktığı zaman tekbir alırdı. (Tekbir alırken) ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırarak biraz öyle durdururdu. Sonra okurdu. Sonra tekbir alır ve ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Sonra rükû ederek, avuçlarının içini diz kapaklarının üzerine bırakır, onlara dayanırdı. Başını ne bel hizasından aşağı indirir, ne de yukarı kaldırır, ense ile beli bir hizada tutardı. Sonra: . . . . . diyerek ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. (Omurganın) bütün kemikleri mafsallarında yerleşinceye kadar (ayakta dururdu. ) Sonra (secde için) yere inerdi. (Secdede) kollarını yanlarından uzak tutardı. Sonra (secdeden) başını kaldırırdı ve sol ayağını yere yatırarak üstünde otururdu. Secde ettiği zaman her iki ayağının parmaklarını, (uçları kıbleye ve altları yere gelecek şekilde) eğerdi. Sonra (ikinci defa) secde ederdi. Sonra tekbir alarak sol ayağı (nı yere yatırarak) üstünde ve (omurganın) her kemiği yerine dönünceye kadar otururdu. Sonra ayağa kalkardı. Ve ikinci rek'atte bunun mislini yapardı. Sonra ikinci rek'atten (üçüncü rek'ate) kalktığı zaman namaza başlarken yaptığı gibi ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Sonra namazının kalan rek'atlerini böylece kılardı. Nihayet ardından selâm verilecek secdeyi yaptıktan sonra sol ayağını geri çekerek (= altından sağ tarafına doğru çıkararak) sol yanı üstünde müteverrik olarak otururdu, dedi. Sahâbiler:

— Doğru söyledin. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), anlattığın şekilde namaz kılardı, dediler.

1115 - “... Amrete (radıyallahü anh)’dan; Şöyle demiştir: Ben, Âişe (radıyallahü anhâ)'ye, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namaz kılışı nasıl idi? diye sordum. Dedi ki :

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), abdest almak istediğinde ellerini su kabına koyduğu zaman Allah'ın ismini anardı ve abdestini tam (ve mükemmel) alırdı. Sonra kıbleye doğru ayakta durarak tekbir alır ve ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Sonra rükû ederdi. (Rükûda) ellerini diz kapaklarının üzerine koyar ve kollarını (yanlarından) uzak tutardı. Sonra başını kaldırıp belini doğrulturdu ve ayakta kalışı sizinkinden biraz daha uzun sürerdi. (Secdede) ellerini kıbleye doğru (yere) koyar, gördüğüm kadarıyla olanca gücüyle kollarını (yanlarından) uzaklaştırırdı. Sonra başını kaldırıp (yere döşediği) sol ayağı üzerinde oturur, sağ ayağını da dikerdi. Sol yanı üzerine eğilmek (oturmak) ten kerahet ederdi. "