39- Cenin = Ana Karnındaki Çocuğun Diyeti 4830- Abdullah b. Büreyde (radıyallahü anh) babasından naklederek şöyle demiştir: (Bir kadın bir kadına taş atarak karnındaki çocuğunu düşürdü. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) düşen cenine diyet olarak elli koyun verilmesini emretti. O günden sonra taş atmayı yasakladı.) (Ebû Dâvûd, Diyat: 22; Tirmizî, Nikah: 36) 4831- Abdullah b. Büreyde (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Bir kadın bir kadına taş attı taş atılan kadın karnındaki çocuğu düşürdü. Durum Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e aktarılınca: (Düşen cenine diyet olarak beş yüz gurre verilmesini emretti. O günden itibaren taş atmayı yasakladı.) Ebu Abdurrahman der ki: Beş yüz gurre verilmesi vehm dir. Yüz gurre olması gerekir. Yasaklama taş atma konusundadır. (Ebû Dâvûd, Diyat: 22; Tirmizî, Nikah: 36) 4832- Abdullah b. Muğaffel (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, bizzat kendisi taş atan birini görünce ona: (Atma! Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) taş atmayı yasakladı veya taş atmaktan hoşlanmazdı) dedi. (Ebû Dâvûd, Diyat: 21; İbn Mâce, Sayd: 11) 4833- Hamel b. Mâlik (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ceninde diyet olarak bir gurre verilmesini hükmetti. Tavus diyor ki At, gurre sayılır. (Ebû Dâvûd, Diyat: 21; İbn Mâce, Sayd: 11) 4834- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Lihyan oğullarından bir kadının ölü düşen çocuğuna diyet olarak bir gurre köle ve cariye verilmesine hükmetti sonra kendisine gurre verilmesini hükmedilen kadın ölünce, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun mirasını kocasının ve oğullarının almasını diyeti de asabesinin vermesini emretti. (Ebû Dâvûd, Diyat: 21; İbn Mâce, Sayd: 11) 4835- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Hüzeyl kabilesinden iki kadın kavga etmişlerdi, biri diğerine taşla vurarak (veya benzeri bir söz söyledi) kadını ve karnındaki çocuğu öldürmüştü. Davalarını görmek üzere Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldiklerinde Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ölen çocuğa diyet olarak bir köle veya cariye verilmesini, anasının diyetini de öldüren kadının akrabasının ödemesini katil kadına da mirasçılarının ve çocuğunun varis olmasını hükmetti. Hamel b. Mâlik b. Nabiğa el Hüzelî dedi ki: Ey Allah'ın Rasûlü bir şey yapmayan, içmeyen, konuşmayan, ağlamayan bir cenine nasıl diyet ödeyeyim diyerek lafı uzattı. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: (Bu sözler kahin kardeşlerinin söylediği sözlerden olup secili ve kafiyeli sözlerdir.) (Ebû Dâvûd, Diyat: 21; İbn Mâce, Sayd: 11) 4836- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Hüzeyl kabilesinden iki kadın Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında kavga edip biri diğerine taş atarak diğerinin karnındaki çocuğunu düşürmüştü. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun hakkında bir köle ve cariye verilmesine hükmetti. (İbn Mâce, Sayd: 11; Ebû Dâvûd, Diyat: 20) 4837- Said b. Müseyyeb (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) anasının karnında ölen cenin için bir köle ve cariye verilmesini emretti. Cezayı vermeyi gereken kimse nasıl olur da yemeyen, içmeyen, konuşmayan, ağlamayan -veya benzeri sözler söyleyerek- lafı uzattı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): (Bu sözler kahin sözlerindendir) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11) 4838- Muğire b. Şube (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, bir kadın hamile olan kumasına bir çadır kazığı ile vurarak öldürmüştü, ölen o kadın da hamile idi. Hüküm vermesi için Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e durum getirilince, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadının asabesinin diyet ödemesini cenin için de bir gurre verilmesini emretmişti. Ölen kadının asabesi durumunda olan biri şöyle demiştir. Yemeyen, içmeyen, bağırıp ağlamayan bir cenine diyet mi vereceğim? Buna benzer sözlerle sözü uzattı. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): (Bu sözler bedevilerin kafiyeli sözleri gibidir) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11) |