Geri

   

 

 

 

İleri

 

1- Cihadın Farz Oluşu

3098- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke’den çıkarılınca, Ebu Bekir şöyle dedi:

(Müşrikler kendilerine gönderilen Peygamberi Mekke’den çıkardılar. Biz, Allah için varız ve dönüp dolaşıp O’na varacağız ama onlar mutlaka helak olacaklar.) Bunun üzerine hac sûresi 39. ayeti nazil oldu:

(Kendileriyle savaşa girişen mü’minlere zulme uğramalarından dolayı savaş izni verildi. Şüphesiz Allah, o mü’minlere yardım ulaştıracak güçtedir.) Ebu Bekir diyor ki:

(Bu ayet nazil olunca ileride mutlaka bir savaş olacağını anladım.) İbn Abbâs diyor ki:

(Savaş hakkında ilk inen ayet budur.) (Bkz. 15/94, 16/125, 2/191, 9/5, 2/244) (Tirmizî, Tefsirül Kur’an: 23)

3099- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke’de iken Abdurrahman b. Avf ve bazı kimseler Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek; (Ey Allah’ın Rasûlü! Biz müşrik iken daha fazla itibar görüyorduk; iman edince küçük düştük, zelil olduk) (bu yüzden bize savaş için izin ver) dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Ben affetmekle emrolundum, bu sebeple onlarla savaşmayın. Allah sizi Medine’ye hicret ettirdikten sonra bize savaşmayı emretti fakat Müslümanlar savaştan çekindiler. Bunun üzerine Allah: Nisâ sûresi 77. ayetini indirdi:

(Kendilerine ellerinizi savaştan çekin, namazlarınıza dikkatli ve devamlı olun, zekatınızı verin, denilenlerden haberin yok mu?) Ama onlara Allah yolunda savaşmaları emredilince bazısı Allah’tan korkması gerektiği gibi hatta daha da büyük bir korkuyla insanlardan korkmaya başlar ve:

(Ey Rabbimiz! Neden bize savaşmayı emrettin? Keşke bize biraz mühlet verseydin) derler deki:

(Bu dünyanın keyfi ve rahatlığı çok kısadır. Ama ahiret, yolunu Allah ile bulanlar için en hayırlısıdır. Çünkü hiçbiriniz kıl kadar bile haksızlığa uğramayacaksınız.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

3100- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Ben cevami-ul kelim = az kelimelerle çok mana ifade eden bir konuşma tarzı ile veya Kur’an ile gönderildim. Allah, düşmanların kalbine korku salarak bana yardım etti. Bir defasında ben uyuyordum; yeryüzü hazinelerinin anahtarları getirildi ve elime verildi.) Ebu Hüreyre dedi ki:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) ahirete göçtü gitti siz hala dünyalık toplamakla meşgulsünüz.) (Buhârî, Cihad: ve Siyer: 121; Müslim, Salatül Müsafirin: 34)

3101-

3102- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Cevami-ul Kelim = Az sözle çok şey ifade edecek bir konuşma tarzı ile veya Kur’an ile gönderildim. Allah düşmanların kalbine korku salarak bana yardım etti. Bir keresinde ben uyuyordum; yer yüzü hazinelerinin anahtarları getirilip avucuma konuldu.) Ebu Hüreyre diyor ki:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem), ahirete göçtü gitti siz hala dünyalık peşinde koşturup durmaktasınız.) (Buhârî, Cihad: ve Siyer: 121; Müslim, Salatül Müsafirin: 34)

3103- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Lâ ilâhe illallah) deyinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Kim (Lâ ilâhe illallah) deyip iman ederse, malını ve canını benden kurtarmış olur. Ancak Allah’ın yasalarına göre yapıp yapmayacağı şeylerden dolayı hesabını Allah görecektir.) (Buhârî, Zekat: 1; Tirmizî, İman: 1)

3104- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince Ebu Bekir halife oldu. Araplardan bir kısmı zekat vermek istemeyip, dinden dönerek, irtidad edip kafir oldular. Ebu Bekir de ordu hazırlayıp onlarla savaşacağını bildirince, Ömer şöyle dedi:

(Ey Ebu Bekir onlara karşı nasıl savaşabiliriz? Halbuki Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştu:

(İnsanlar (Lâ ilâhe illallah) deyinceye kadar onlarla savaş etmekle emrolundum. Kim Lâ ilâhe illallah derse, o kimse malını ve canını benden kurtarmış olur. Ancak Allah’ın yasalarına göre yapıp yapmayacağı şeylerden dolayı insanların hesabını Allah görecektir.) Ebu Bekir şöyle dedi:

(Namazla zekatı birbirinden ayıranlarla mutlaka savaşacağım çünkü zekat malî bir yükümlülüktür. Vallahi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e zekat olarak verdikleri bir dişi oğlağı bana vermezlerse bundan dolayı onlarla savaşırım.) Bunun üzerine Ömer:

(Vallahi anladım ki halifenin savaş konusundaki bu kararı, Allah’ın Ebu Bekir’in gönlüne verdiği bir genişlikten dolayıdır. Bu sebeple Ebu Bekir’in hak yolda olduğunu ve savaşın da hak olduğunu bildim.) (Tirmizî, İman: 1; Buhârî, Zekat: 1)

3105- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince Ebu Bekir onun yerine geçti. Zekat vermemek için Araplardan bir kısmı dinden dönerek irtidat edip kafir oldular. Ebu Bekir de onlara savaş açacağını söyleyince Ömer şöyle dedi:

(Ey Ebu Bekir! Onlarla nasıl savaşabiliriz?) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dememiş miydi:

(İnsanlarla (Lâ ilâhe illallah) deyinceye kadar onlarla savaş etmekle emrolundum. Kim, (Lâ ilâhe illallah) derse, o kimse malını ve canını benden kurtarmış olur. Ancak Allah’ın yasalarına göre yapıp yapmayacağı şeylerden dolayı insanların hesabını Allah görecektir.) (Tirmizî, İman: 1; Buhârî, Zekat: 1)

3106- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu Bekir mürtedlerle savaşmak için ordu toplayınca Ömer dedi ki:

(Ey Ebu Bekir! Bu İnsanlarla nasıl savaşabiliriz? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuyor mu:

(İnsanlarla (Lâ ilâhe illallah) deyinceye kadar onlarla savaş etmekle emrolundum. Kim (Lâ ilâhe illallah) derse, o kimse malını ve canını Benden kurtarmış olur. Ancak Allah’ın yasalarına göre yapıp yapmayacağı şeylerden dolayı insanların hesabını Allah görecektir) Bunun üzerine Ebu Bekir şöyle dedi:

(Namazla zekatı birbirinden ayıranlarla mutlaka savaşacağım çünkü zekat, malî bir yükümlülüktür. Vallahi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e zekat olarak verdikleri bir dişi oğlağı bana vermezlerse, bundan dolayı onlarla mutlaka savaşacağım. Ömer dedi ki: Vallahi anladım ki halifenin savaş konusundaki bu kararı Allah’ın onun gönlüne verdiği bir genişlikten dolayıdır. Bu sebeple Ebu Bekir’in hak yolda olduğunu ve savaşmanın da hak olduğunu anladım ve bildim. (Tirmizî, İman: 1; Buhârî, Zekat: 1)

3107- Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince zekat vermemek isteyip bazı Arap kabileleri dinden dönüp kafir olmuşlardı. Ebu Bekir, onlarla savaşmak için ordu toplayınca; Ömer şöyle dedi:

(Ey Ebu Bekir! Onlarla nasıl savaşırsın?) Bunun üzerine Ebu Bekir şöyle dedi:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) (Lâ ilâhe illallah) deyinceye, namaz kılıncaya, zekat verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum) buyuruyor. Ben de; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e verdikleri bir oğlağı bana vermezlerse onlarla savaşırım. Bunun üzerine Ömer diyor ki:

(Ebu Bekir’in bu görüşünün Allah tarafından verilmiş bir lütuf olduğunu görünce savaş yapmanın veya Ebu Bekir’in görüşünün hak olduğunu anladım.) (Tirmizî, İman: 1; Buhârî, Zekat: 1)

3108- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den haber verildiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(İnsanlarla (Lâ ilâhe illallah) deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Kim, o sözü söylerse, malını ve canını benden kurtarmış olur. Ancak Allah’ın yasalarına göre yapıp yapmayacağı şeylerden dolayı insanların hesaplarını Allah görecektir.) (Tirmizî, İman: 1; Buhârî, Zekat: 1)

3109- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Müşriklere karşı mallarınızla, ellerinizle ve dillerinizle gayret edip savaşın.) (Dârimi, Cihad: 38; Ebû Dâvûd, Cihad: 4)