Geri

   

 

 

 

İleri

 

226- Cemre-İ Akabe Nereden Taşlanır?

3083- Abdurrahman b. Yezid (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Mes’ud’a insanlar Cemre-i Akabe’yi üst taraftan taşlıyor denildi. Abdullah b. Mesud vadinin tam ortasından taşladı ve şöyle dedi:

(Kendisinden başka gerçek ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki Bakara sûresi kendisine nazil olan zat tam buradan atmıştı.) (Tirmizî, Hac: 62; İbn Mâce, Menasik: 64)

3084- Abdurrahman b. Yezid (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah Kâbe’yi soluna Arafat’ı sağına alarak cemreye yedi taş attı ve:

(Kendisine bakara sûresi inen kimsenin taş attığı yer işte burasıdır.) dedi. (Tirmizî, Hac: 62; İbn Mâce, Menasik: 64)

3085- Abdurrahman b. Yezid (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Îbn Mes’ud’u Cemre-i Akabe’yi vadinin ortasından taşlarken gördüm ve şöyle diyordu:

(Kendisinden başka gerçek ilâh olmayan Allah’a yemin olsun ki kendisine Bakara sûresi inen zat, taşları buradan atmıştı.) (Tirmizî, Hac: 62; İbn Mâce, Menasik: 64)

3086- Ameş (radıyallahü anh) naklediyor, Haccac’tan işittim şöyle diyordu: Bakara sûresine inek sûresi demeyin, içersinde inekten bahsedilen sûre deyin. Bu sözü İbrahim’e naklettim. O da şöyle dedi: Abdullah b. Mes’ud Akabe cemresini atarken Abdurrahman b. Yezid de onun yanında imiş, Abdullah vadiyi tam ortalayarak ve cemreye yönelerek yedi tane taş atmış ve her taş atışında da tekbir getirmiş. Ben de halk dağa tırmanarak atıyor deyince, O:

(Kendisinden başka gerçek ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki kendisine Bakara sûresi nazil olan zat taşları buradan atmıştı) dedi. (Tirmizî, Hac: 62; İbn Mâce, Menasik: 64)

3087- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cemrelere sapan taşı büyüklüğünde taşlar atmıştı. (Tirmizî, Hac: 62; İbn Mâce, Menasik: 64)

3088- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i cemreleri taşlarken gördüm, taşların büyüklüğü sapan taşı gibi idi. (Tirmizî, Hac: 62; İbn Mâce, Menasik: 64)