27- Ölüm Haberi (Yaymak) vermek 1889- Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) daha ölüm haberi kendisine gelmeden, Zeyd b. Harise, Cafer b. ebi Talibin ölüm haberlerini vermişti. Gözlerinden yaşlar akıyordu. (Buhârî, Cenaiz: 4; Müsned: 9068) 1890- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’nin haber verdiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); (Habeş hükümdarı Necaşî nin ölüm haberini ashabına öldüğü gün haber vermişti ve kardeşinizin bağışlanmasını isteyiniz) buyurdu. (Buhârî, Cenaiz: 4; Müsned: 11671) 1891- Abdullah b. Amr (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir gün Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber yürüyorduk, birden bir kadını gördü, tanıyamadı. Yolun ortasına varınca durdu ve o kimse yanına gelinceye kadar bekledi. Bir de ne görelim gelen kimse Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kızı Fatıma değilmiymiş? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): (Ey Fatıma, evden çıkmana ne sebep oldu?) diye sordu. Fatıma: (Şu ölen kimsenin ailesine gelmiştim ölenlerine rahmet okudum, cenazeleri sebebiyle onlara başsağlığı diledim) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): (Herhalde onlarla birlikte kabristana da gittin) buyurdu. Fatıma: (Oraya gitmekten Allah’a sığınırım. Bu konuda Senin ne söylediğini duydum. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kızına şöyle buyurdu: (Eğer onlarla birlikte kabre gitseydin, babanın dedesinden önce Cenneti göremezdin.) (Müsned: 6286) |