19. Cehmiyye 4723- Ebû Hureyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuşur: " insanlar (Allah'ın varlığı hakkında) soru sormaya devam edecekler; hatta şu soru da sorulacak: Yaratıkları Allah yarattı. (Pekala) Allah'ı kim yarattı? Böyle bir soruyla karşılaşan kimse, Ben Allah'a iman ettim, desin." Buharî, bedü'l - halk, II; Müslim, iman 212. 4724- Ebû Hureyre'nın: " Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı (şöyle) buyururken işittim" dediği (ve sözlerine devamla bir önceki hadisin) bir benzerini zikrettiği rivâyet edilmiştir. Hazret-i, Ebû Hureyre'nin bu rivâyetine göre Hazret-i Peygamber şöyle buyurmuştur: " Size böyle (Allah'ı kim yarattı gibi) bir söz söyledikleri zaman (siz de)’Allah birdir, hiçbir şeye muhtaç değildir (fakat herşey var olabilmek ve varlığını devam ettirebilmek için ona muhtaçtır) doğmamış, doğurmamıştır. Onun bir dengi de yoktur.' deyiniz. (Muhatab olduğu böylesi batıl sözlere bu şekilde karşılık veren kimse bu hareketinden) sonra sol tarafına üç defa tükürsün. Sonra da (eûzu billahi mine'ş şeytanirracim, diyerek) şeytandan (Allah'a) sığınsın." 4725- Abdullah bin Abbâs'dan (rivâyet edilmiştir); dedi ki: Ben Bathâ'da, aralarında Resûlüllah'ın da bulunduğu bir cemaat içerisinde idim. O sırada yanlarından bir bulut geçti de ona bak(maya baş) ladılar. (Derken Hazret-i Peygamber) " Bunun ismi nedir?" diye sordu, onlar da: " Sehap (=bulut)tur." dediler. " Müzn" de?" (der misiniz) diye sordu (Evet) dediler. " Anan da" (der misiniz)?" diye sordu. " Anan da (deriz), cevabını verdiler. (Ebû Dâvûd der ki: Ben bu hadisi bana rivâyet eden (şeyhimden) Anan (kelimesin)i pek iyice sağlam olarak tesbit edemedim.) (Hazret-i Peygamber sorularına devam ederek) " Yerle gök arasındaki uzaklığı biliyor musunuz?" dedi. " (Hayır) bilmiyoruz, dediler. (Bunun üzerine): " Bu ikisi arasındaki uzaklık yetmişbir, yetmiş iki yahut da yetmiş üç sene (lik) tir. Sonra (bu göğün) üstünde aynen bunun gibi bir gök daha vardır." buyurdu. (Onun üstünde bir daha onun üstünde bir daha diyerek) nihayet yedi (kat) gök saydı ve: " Sonra yedincinin üstünde üstü ile altı arası(ndaki mesafe) iki gök arası kadar (olan) bir deniz vardır. Sonra bu denizin üstünde sekiz dağ keçisi (şeklinde sekiz melek) bulunmaktadır. (Onların her birinin) tırnaklarıyla diz kapakları arası iki gök arasındaki (mesafe) kadardır. Sonra onların sırtlarında altı ile üstü arası iki gök arası kadar olan Arş bulunmaktadır. Sonra yüce Allah da onun üstündedir" (buyurdu) Tirmîzî, tefsir el-Hakka suresi; İbn Mace, mukaddime 13; Ahmed b. Hanbel, I, 206. 4726- (Bir önceki hadisin) manası (yine) oradaki isnadla (başka bir rivâyet zinciriyle) Simâk'dan (da rivâyet edilmiştir). 4727- Şu (4723 numaralı) uzun hadisin manası (yine oradaki) isnatla (fakat farklı bir rivâyet zinciriyle) Simâk'dan da (rivâyet edilmiştir). 4728- (Cübeyr İbn Muhammed İbn Cübeyr İbn Mut'im'in) dedesinden (Cübeyr İbn Mut'im'den) rivâyet edilmiştir, dedi ki: Hazret-i Peygamberin huzuruna bir çöl arabı gelip: " Ey Allah'ın Rasulü, canlar son derece sıkıntıya girdi, çocuklar can verdi, mallar azaldı, hayvanlar helak oldu. Bizim için Allah'dan yağmur iste. Biz (yağmurumuzun yağdırılması için) seni Allah'a şefaatçi kılıyoruz. Allah'ı da sana şefaatçi kılıyoruz" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de! " Vay, yazık sana! Sen ne dediğini biliyor musun?" buyurdu. Sonra: " Sübhanallah" dedi ve " sübhanallah" demeye devam etti. Nihayet (Hazret-i Peygamberin öfkesinin, gazab-ı ilahinin nüzulüne sebep olabileceğinden endişe edildiği için) bu (öfkeden duyulan endişenin izleri orada bulunan) sahabilerinin yüzünde de belirmeye başladı. Sonra (tekrar): " vay sana!: (şunu iyi bil ki) Allah yarattıklarından hiçbirisi için aracı kılınamaz. Allah'ın şanı bundan yücedir. Vay sana! Sen Allah kimdir biliyor musun? Onun Arşı semâvâtı üzerinde şu şekildedir" buyurdu ve parmak (larıyla) la (el boşluğu) üzerinde kubbe gibi bir şekil yaptı ve: " Muhakkak ki Arş Allah'(ın azametin) den (dolayı) semerin süvari(nin ağırlığın)dan (dolayı) gıcırdadığı gibi gıcırdar" buyurdu. İbn Beşşar bu hadisi " Allah Arşının üstündedir Arşı da göklerinin üstündedir" diye rivâyet etti (ve sonra hadisin geri kalan kısmını) nakletti. Abdulla’lâ, İbnu'l Müsennâ ve İbn Beşşâr; " Ya'kub b. Utbe ile Cubeyr b. Muhammed b. Cûbeyr'den, o babasından, o dedesinden" diyerek aynı hadisi naklettiler. (Ebû Dâvûd dedi ki): Hadisin Ahmed b. Said'in isnadı (ile gelen rivâyeti) sahih olandır. Aralarında Yahya b. Main ile Ali b. el-Medîm nin de bulunduğu bir topluluk, bu hususta ona muvafakat etmişlerdir. Ayrıca bir başka topluluk, bunu, -yine Ahmed'in dediği şekilde- " İbn İshak'tan" (diyerek) rivâyet etmişlerdir. Bana ulaştığına göre, Ahdula'lâ, İbnu’l-Müsennâ ile İbn Beşşâr'in semalan (hocalarından hadis dinlemeleri) aynı nüshadan imiş. 4729- Cabir İbn Abdullah'dan (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " Yüce Allah'ın Arşı taşıyan meleklerinden birini anlatmam için bana izin verildi. (Bu meleklerden birinin) kulak memesi ile omuzu arasındaki mesafe) yediyüz senelik bîr yoldur." 4730- Ebû Hureyre'nin azatlı kölesi Ebû Yunus Süleym İbn Cübeyr dedi ki: Ben Ebû Hureyre'yi şu: " Şüphesiz ki Allah size emanetleri ehline vermenizi emreder..." Nisa (4), 58. ayetini, yüce Allah'ın (bu ayetin sonunda yer alan) Semîan (=işitici) Basîran (=görücü) sözüne kadar okurken gördüm. (Ayeti bitirince Hazret-i Ebû Hureyre): " Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı baş parmağını kulağının üzerine, onu takibeden (şehadet parmağını) da gözünün üzerine koyarken gördüm. Yani Ben Resûlüllah (bu) iki parmağını (gözü ve kulağı üzerine) koyarak bu ayeti okurken gördüm." dedi. İbn Yûnus, el Mükri(nin şöyle) dediğini söyledi: Hazret-i Peygamber sözü geçen parmaklarını bu şekilde gözünün ve kulağının üzerine koyarken: " Allah işitici ve görücüdür" " Allah için işitme ve görme (sıfatları) vardır" demek istemiştir. Ebu Dâvûd der ki: Bu hadis Cehmiyye fırkasını (n Allah'ın sıfatları mevzuundaki görüşünü) reddetmektedir. |