Geri

   

 

 

 

İleri

 

1. Bab

1. Abdullah b. Muhammed En-Nüfeyli'nin Rivâyeti

3971- Cabir (radıyallahü anh)'den rivâyet olunduğuna göre;Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), " Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin"

Bakara, (2), 125. (şeklinde, emir siyasıyla) okumuştur.

Tirmizî, tefsir Bakara (2) I; İbn Mâce, ikame 56.

2. Mûsâ b. İsmail'in Rivâyeti

3972- Âişe (radıyallahü anhâ)’dan rivâyet olunduğuna göre;

Bir adam geceleyin kalkıp (Kur'an) okumuş, Kur'an okurken de sesini yükseltmiş. Sabah olunca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (onun hakkında):

" Allah falancadan razı olsun. O bu gece benim (unutarak) atlamış olduğum bazı ayetleri bana hatırlatmış oldu."

Tirmizi tefsir Bakara 2/1 İbn mâce ikame/56 demiş.

3. Kuteybe b. Said'in Rivâyeti

3973- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’ın azatlı kölesi Mıksem; İbn Abbâs'ın şöyle dediğini söylemiştir:

Şu, " Bir Peygamber'in ganimet malını gizlemesi (emanete hiyanet etmesi) asla olamaz"

Âl-i İmrân, (3) 161. (mealindeki) ayet-i kerime Bedir (savaşı) günü,

(ganimetler arasında kaybolan kırmızı kadife (den bir kese) hakkında inmiştir. (Bu kese) Bedir (savaşı) günü kayboldu. (Münafıklardan bazı kimseler, (Bunu) belki de Resûlüllah almıştır, diye dedikodu etmeye başladılar. Bunun üzerine Aziz ve Celil olan Allah " Bir peygamber için ihanet etmek asla olamaz" ayetini -sonuna kadar- indirdi. Ebû Davûd dedi ki; kelimesinin ya'sı üstünlüdür)

Tirmizi tefsir (3) 17.

4. Muhammed b. Îsa'nın Rivâyeti

3974- Enes b. Mâlik, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in;

" Ey Allah'ın, cimrilikten ve aşırı yaşlılıktan sana sığırım" diye duâ ettiğini söylemiştir.

Buharî cîhâd/25. Da'vat/38, 39, 42.44, Müslim zikir/49,50,70, 73, 76. Ebû Dâvûd vitr/32, Tirmizî dua/76, 115 Ahmed II- 185. 186,111- 113, 117. 201. 205. 208, 214, 231, 235. 240, 427 VI - 57, 207.

5. Kuteybe b. Said'in Rivâyeti

3975- Lakıt b. Sabire'den (şöyle) dedi(ği) rivâyet olunmuştur: Ben Elmüntefik oğullarının Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a giden elçileri, yahutta müntefik oğullanma heyeti içerisinde idim.

(Ravi Lakıt sözlerine devam ederek 142 numaralı) hadisi (olduğu gibi) nakletti. Sonra da (şöyle) dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (konuşurken) kelimesini (si'nin esresiyle) " lâ tahsibenne" diye telafuz etti, " vela tahsebenne" diye telaffuz etmedi.(*) (*) Tirmizi savm: 69, Nesâi Iahâte 9l İbn Mâce lahâre 54 Darimi Vutlû, 34 Ahmed, IV-211.

6. Muhammed b. Îsa'nın Rivâyeti

3976- İbn Abbâs'dan rivâyet edilmiştir;

Müslümanlar kendisine ait küçük bir koyun sürüsü içerisinde bulunan bir adama rastladılar. (Adam onlara) " Es-selâmu aleyküm= Allah'ın selâmı sizin üzerinize olsun" diyerek selâm verdi. (Onlar da) onu öldürdüler bu sürüyü ele geçirdiler. Bunun üzerine, " Size selâm verene dünya hayatının geçici menfatini gözeterek; Sen mü'min değilsin, demeyin..." Nisa (4) 24. (Yani) şu küçük davar sürüsü gibi (geçici menfaatlere göz) dikerek böyle işler yapmayın) ayet-i kerimesi indi.

Buhârî tefsir 14 17: Müslim, tefsir 22.

7. Said b. Mansurun Rivâyeti

3977- Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunduğuna göre;

Peygambersallallahü aleyhi ve sellem), (özürlü anlamına gelen) Nisa (4) 95. kelimesini ranm fetfasıyla gayre şekilde) okurmuş.

(Ebû Dâvûd dedi ki: Ancak bu hadisin ravilerinden) Saîd b. Mansûr (Muhammed b. Süleyman'ın rivâyetinde geçen) " okurdu" kelimesini rivâyet etmedi.

8. Osman b. Ebî Şeybe'nin Rivâyeti

3978- Enes b. Mâlik'den rivâyet olunduğuna göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şu ayet-i kerimeyi okudu ve (içerisinde bulunan) kelimelerini " elaynü bilayni" şeklinde okudu.

Tirmizî, kıraat I.

9. Nasr b. Ali'nin Rivâyeti

3979- Enes b. Mâlik’den rivâyet olunduğuna göre;

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), " Onda (Tevratta) onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılık kısas yazdık" Ma'ide (5)45. mealindeki ayet-i kerimeyi); şeklinde okumuştur.

Tirmizî, kıraat, 1.

10. En Nüfeyli'nin Rivâyeti

3980- Atiyye b. Sa'd El-Avfî'den rivâyet olunmuştur; dedi ki:

" o Allah'dır ki, sizin za'fdan yarattı" Rûm (30) 54. ayetini Abdullah b. Ömer’in yanında (kelimesinin ilk harfini üstün olarak) okudum? da bana;

" min du'fin" oku, dedi (ve sözüne şöyle devam etti):

" Ben bu ayeti Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a senin bana okuduğun şekilde okudum da benim sana itiraz ettiğim gibi bana itiraz etti."

Tirmizi, Kıraat 1.

11. Muhammed b. Yahya El-Kutaî'nin Rivâyeti

3981- Ebû Saîd'den rivâyet olunduğuna göre;

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Rûm sûresinin 54. ayet-i kerimesinde geçen) kelimesini dat'ın ötresiyle du'fin şeklinde okumuştur.

Tirmizi, kıraat 1.

12. Muhammed b. Kesir'in Rivâyeti

3982- Abdurrahman b. ebza'dan rivâyet olunduğuna göre;

Übeyy b. Ka'b, " deki: Allah'ın lütfuyla, rahmetiyle (evet) ancak onunla ferahlansınlar " Yunus (10) 58. ayet-i kerimesini (şeklinde okumuştur. Ebû Davûd dedi ki: kelimesi k'(tâ) ile okunur.

Tirmizî, Kıraat I.

13. Muhammed b. Abdullah'ın Rivâyeti

3983- Übeyy b. Kab'dan rivâyet olunduğuna göre;

Paygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)" Deki: Allah'ın lütfuyla, rahmetiyle ancak onunla ferahlansınlar" (anlamındaki, Yunus suresinin 58. ayet-i kerimesini);

" Bifadlillahi ve birahmetihi febizalike feltefrahu hüve hayrun mimma tecmeûn" şeklinde okumuştur.

14. Mûsâ b. İsmail'in Rivâyeti

3984- Esma bin. Yezid'den rivâyet olunduğuna göre;

Kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i (" Onun yaptığı uygunsuz bir iştir" Hûd (II) 96. mealindeki ayet-i kerimeyi) (şeklinde) okurken işitmiş.

Tirmizî kıraat 1.

15. Ebû Kâmilin Rivâyeti

3985- Şehr b. Hûşeb'den rivâyet olunmuştur; dedi ki: Ben, Ümmü seleme'ye; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), şu ti(ni) nasıl okurdu? diye sordum. Onu, " innehu amile gayra salihina Hûd. 46. şeklinde okudu" cevabını verdi.

Ebû Davûd dedi ki: Bu hadisi Harun en-Nahvî ile Mûsâ da Sabit'ten Abdulaziz'in rivâyet ettiği gibi rivâyet ettiler.

Tirmizi kıraat 1.

16. İbrahim b. Mûsâ'nın Rivâyeti

3986- Übeyy b. Ka'b şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dua ettiği zaman (duaya) önce kendinden başlardı. (Birgün şöyle) buyurdu:

Allah'ın rahmeti bizim ve (kardeşim) Mûsâ'nın üzerine olsun. Eğer (o) arkadaşından gördüğü şeylere sabretse (de bu gördükleri hakkında ona soru sormasa idi (daha pek çok acaiblik(ler) görecekti. Fakat o (gördüklerine sabredememesi neticesinde şöyle) dedi:

" Eğer bundan sonra (bir daha) sana bir şey sorarsam artık bana arkadaş olma. (O zaman) benim tarafımdan (yapılacak) son özüre ulaştın." Kehf. 18 76. Hamza (bu cümlede geçen Ledünnî kelimesini) dal harfinin ötresi ve nun harfinin şeddesi ile " ledünni şeklinde okudu.

Tirmizî kıraat I; Tefsîrtil-kuran (18) I.

17. Muhammed b. Abdurrahman'ın Rivâyeti

3987- Übeyy b. Ka'b'dan rivâyet olunduğuna göre;

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), şu " Benim tarafımdan sana özür ulaşmıştır," mealindeki, Kehf suresinin 76. ayeti(ni), şeklinde, nun harfinin ötresi ve şeddesi ile okumuştur.

Tirmizî, kıraat 1; Tefsîr'ul kur'an (18). Bu Hadis'i şerifle ilgili Açıklama 3924 nolu hadiste geçti.

18. Muhammed b. Mes'ud El-Missisi'nin Rivâyeti

3988- Mısda' Ebû Yahya'dan rivâyet olunmuştur; dedi ki: Ben İbn Abbâs'ı, " Übeyy b. Ka'b bana (Kehf süresindeki; kara balçıklı göze' anlamına gelen kelimeleri) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kendisine okuttuğu gibi (şeklinde) okudu, (yani) mimden sonraki harfi elif değil de hemze olarak okudu" derken işittim.

Tirmizî kıraat 1.

19. Yahya b. Fazlın Rivâyeti

3989- Ebû Said el-Hudri'den rivâyet olunduğuna göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" (Cennette) cennetin en yüksek yerlerinin halkından olan bir kimse (kendi makamının aşağısında bulunan) cennet (ehlin)e bakar da (aşağıda bulunan) cennet (ehlinin yüzü onun) yüzünün parlaklığı ile aydınlanır. (Çünkü o makamda bulunan cennet ehlinin) yüzleri inci parlaklığında bir yıldız gibidir."

(Mûsânnif Ebû Dâvûd rivâyetine devam ederek şöyle) dedi: Bu hadis (bana) böyle (dürriyyûn" (şeklinde ki kiraatla, yani) hemzesiz ve ötreli dal harfiyle geldi.

(Ebû Dâvûd rivâyetine şöyle devam etti):

" Ebû Bekir ile Ömer de onlardandır. (Şu farkla ki Ebû Bekir ile Ömer), fazilet ve (büyük nimetlere erişme cihetiyle onlardan) daha da üstündürler."

İbn-ı Mace, mukadime 9. Ahmed b. Hanbel I, 374, III 79.

20. Osman b. Ebî Şeybe'nin Rivâyeti

3990- Ferve b. Müseyk el-Gutayfi’den rivâyet olunmuştur; dedi ki:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vardım. (Ferve sözlerine devamla önceki) hadisi rivâyet etti. Hadis şöyle devam ediyor):

Cemaatten birisi:.

Ey Allah'ın Resulü, bize Sebe'i anlat, o nedir? Bir yer midir yoksa bir kadın mıdır? dedi.

(Hazret-i Peygamber de) şöyle buyurdu:

" O kadın değildir, bir yer de değildir. Fakat o araplardan on (kavim) meydana getiren bir adamdır. (Bunlardan) altı (Kavim) Yemen dolaylarına, dört kavim de Şam havalisine yerleşti."

(Bu hadisin ravilerinden) Osman, " el-Gutayfî" kelimesinin yerine " el-Gatâfâni" kelimesini rivâyet etti ve, " Bize el-Hasan b. El-Hakem en-Nehâî, haber verdi" (şeklinde) konuştu.

21. Ahmed b. Abde'nin Rivâyeti

3991- Ebû Hureyre'den rivâyet olunduğuna göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vahy hadisini zikretmiş, " İşte bu, Yüce Allah'ın kalplerindeki korku giderilince" Sebe. (34) 23. ayeti(nde işaret buyurduğu mesele) dir" demiş.

22. Muhammed b. Râfi' En-Neysabûrî'nin Rivâyeti

3992- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hanımı Ümmü Seleme, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in evet ya, “sana ayetlerim geldi de sen onları yalanladın, büyüklük tasladın ve inkarcılardan oldun"

Zümer (39) 59. mealindeki ayeti) (şeklinde) okuduğunu söylemiştir.

Ebû Dâvûd dedi ki: Bu (hadis) mürseldir. (Çünkü) er-Râbî (b. Enes) Ümmü Seleme'ye yetişememiştir.

23. Müslim b. İbrahim'in Rivâyeti

3993- Âişe (radıyallahü anhâ)’nın şöyle dediği rivâyet olunmuştur

Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i (Vakıa suresinin 89. ayetinde geçen ve " rahatlık ve güzel rızık" anlamına gelen iki kelimeyi) (şeklinde) okurken işittim.

Ebû Îsa, bu hadis hakkında :

" Ebû Dâvûd, bana bu hadisin münker olduğunu söyledi" demiştir.

Tirmizî Kıraat I.

24. Ahmet b. Hanbel'in Rivâyeti

3994- (Safvan b. Ya'la'nın) babası Ya'la b. Ümeyye el-Temimi'den rivâyet olunmuştur; dedi ki:

Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i (" Ey Mâlik! diye seslendiler" mealindeki Zuhruf suresinin 77. ayetini) mimber üzerinde (şeklinde) okurken işittim.

Ebû Davûd dedi ki:

(Ravi, Hazret-i Peygamber " Mâlik" kelimesini) terhimsiz olarak ( okudu) demek istiyor.

Buhari, tefsirü'l kur'ân 43) I; Müslim Cüm'a 49, Tirmizî salat 362.

25. Nasr b. Ali'nin Rivâyeti

3995- Abdullah (b. Mes'ud)'dan rivâyet olunmuştur; dedi ki: Resûlüllah (sav) " Şüphesiz rızık veren, sağlam kuvvet sahibi olan ancak Allah'dır" Zariyât (51) 58. mealindeki ayet-i kerimeyi) bana okuttu.

Tirmizi kıraat I.

26. Hafz b. Ömer'in Rivâyeti

3996- Abdullah b. Mes'ud'dan rivâyet olunduğuna göre;

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (" Öğüt alan yok mudur?) Kamer (54) 22. mealindeki ayet-i kerimeyi (şeklinde) yani (dal hafini) şeddeli olarak okumuştur.

Ebû Dâvûd dedi ki: kelimesinde mim ötreli, dal üstünlü, kaf da esrelidir.

Tirmizi, kıraat 1.

27. Ahmet b. Salih'in Rivâyeti

3997- Cabir (radıyallahü anh)'den rivâyet olunmuştur; dedi ki:

Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e " Malınının kendisini ebedi yaşatacağını (şeklinde sanıyor" Hûmeze (104) 3. ayet-i kerimesini) (şeklinde, yani yahsibu kelimesinin başına üstünlü elif getirerek) okurken gördüm.

28. Hafz b. Ömer'in Rivâyeti

3998- Ebû Kılâbe'den (rivâyet olunduğuna göre; Sahabilerden birine) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (" O gün Allah'ın edeceği azabı hiç kimse edemez, onun vuracağı bağı kimse vuramaz" Fecr (89) 25-26. ayetini) kendisine (şeklinde) okutmuştur.

Ebû Dâvûd dedi ki: Bazıları Halid ile Ebû Kılabe arasında bir ravi sokmuşlardır.

29. Muhammed b. Ubeyd'in Rivâyeti

3999- Ebû Kılabe'den rivâyet okunuştur:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın okuttuğu, yuhutta okutduğunun pkuttuğujbit kimun Allah'ın edeceği azabı kimse etmez" Fecr (89) 25, ayetinin) (şeklinde) okunacağı bana haber verdi.

Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadiste geçen kelimelerini Âsim ile A'meş, Talha b. Mûsârrıf, Ebû Cafer, Yezid b. el-Ka'ka, Şeybe b. Nassâh, Nâfî b. Abdurrahman, Abdullah b. Kesîr ed-Dârî, Ebû Amr b. el-Alâ, Hamza ez-Zeyyâd, Abdurrahman el-A'rac, Katâde, Hasan-ı Basri, Mücâhid, Humeyd el-A'rac, Abdullah b. Abbâs, Abdurrahman b. Ebû Bekr’e okumuşlardır. Ancak kelimesindeki zal'ın fethalı okunacağına dair de merfu bir hadis vardır.

30. Osman b. Ebi Şeybenin Rivâyeti

4000- Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den rivâyet olunmuştur; dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), içerisinde bahsettiği bir söz söyledi. (Hazret-i Ebû Saîd sözlerine devam ederek şöyle dedi: (Hazret-i Peygamber bu iki meleğin ismini) Cebrail ve Mikail diye okudu.

Ebû Dâvûd dedi ki: Halef, (bu kelimelerin okunuşu konusunda şöyle) dedi: Ben kırk senedir harfleri yazmaktan kalemimi kaldırmış değilim. Beni (kelimeleri) kadar hiçbir kelime yormadı.

31. Zeyd b. Ahzem'in Rivâyeti

4001- Ebû Said el-Hudrî'den rivâyet olunmuştur; dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Sur sahibinden bahsetti ve, " (Onun) sağında Cebrail solunda da Mikâil vardır." buyurdu.

32. Ahmed b. Hanbelin Rivâyeti

4002- İbnü'l-Müseyyeb dedi ki:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekir, Ömer ve Osman (radıyallahü anh), (" Din gününün sahibi" Fatiha (I) 3. mealindeki ayet-i kerimeyi) (şeklinde) okumuşlardır. (Bu hadisin ravilerinden İbn Şihâb'ez Zührî) dedi ki: (Bu ay'et-i kerimeyi) ilk defa " Meliki yevmiddin" şeklinde okuyan Mervan'dır.

Ebû Dâvûd dedi ki: (Mürsel olarak rivâyet edilen) bu hadis, Zühri'nin (bu mevzuda) Enes'den rivâyet ettiği hadisten de Salim vasıtasıyla Abdullah b. Ömer'den rivâyet ettiği hadisten de sağlamdır.

Tirmizî, kıraat 1.

33. Said b. Yahya El-Umevî'nin Rivâyeti

4003- İbn Cüreyc'in Abdullah b. Müleyk'den yaptığı rivâyete gere; Ümmü Seleme Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın (Kur'an-ı Kerim) okuyuşunu (şöyle) zikretmiştir:

Ravilerden biri, " zikretmiştir" kelimesinde tereddüt etmiştir (Ümmü Seleme sözlerine şöyle devam etti: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); (ayetlerini) okurken herbir ayetin sonunda kıraatına ara verirdi. (Ebû Dâvûd dedi ki: Ben Ahmed'i " Eski (den beri okunagelen) kıraat (şekli) " Mâliki yevmiddin" (şekli) dır" derken işittim.)

Tirmizi, kıraat 1.

34. Osman b. Ebi Seybe'nin Rivâyeti

4004- Ebû Zer (radıyallahü anh)'den şöyle dediği rivâyet olunmuştur; Ben merkebe binmiş bulunan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın terkisinde idim Güneş batıyordu. (Bana);

" Bu (güneş) nereye batıyor biliyor musun?" dedi. Ben: - Allah ve Resûlüllaha iyi bilir, dedim. " Kuşkusuz o kızgın bir pınara batıyor" buyurdu.

Buharî, tefsir'ül kuran, yasin (36) 1; Müslim, eyman 159Tirmizî, tefsirü'l Kuran (yenin 36) 1.

35. Muhammed b. Îsa'nın Rivâyeti

4005- İbnü'l-Eska'dân rivâyet olunmuştur; dedi ki:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Muhacirlerin (fakirlerinden oluşan) Soffa ehlini ziyaret etmiş. (Onlardan) birisi Hazret-i Peygamber'e, Kur'an-ı Kerim'de en büyük ayet hangisidir? diye sormuş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de dir, diye cevap vermiş.

Mûslîm salat'ül-müsafırîn 258; Tirmizî, sevâb'til-kurân 2.

36. Ebû Ma'mer Abdullah , Amr'ın Rivâyeti

4006- Şekîk'den rivâyet olunduğuna göre;

İbn Mes'ud (radıyallahü anh)  haydi gelsene"

Yusuf, (12) 23. mealindeki ayet-i kerimeyi (şeklinde) okumuştur. Şakîk dedi ki:

" Biz(se) bu ayet-i kerimeyi seklinde okuyoruz." (Şakik bu sözüyle) " İbn Mes'ud, (benim bu kelimeyi bana öğretildiği gibi okumam dah çok hoşuma gidiyor) dedi," demek istiyor.

Buhârî, tefsir'ul-kur'ân, suretü’l-Yusuf .

37. Hennad'ın Rivâyeti

4007- Şakîk'den rivâyet olunmuştur; dedi ki: Abdullah (b. Mes'ud)'a " Bazı kimseler şu ^'Haydi gelsene" dedi. Ayetini denildi de o:

" Kuşkusuz bana öğretildiği gibi (şeklinde) okumam bana (onların okuduğu gibi okumamdan) daha sevimlidir) karşılığını verdi.

Buhari, tefsür'ul-kur'ân, süre-i yûsuf 4.

38. Ahmed b. Salih'in Rivâyeti

4008- Ebû Sâid el-Hudrî'den rivâyet olunduğuna göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), (" Secde ederek kapıdan girin ve hitta (yarabbi bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım"

Bakara, (2) 58. ayeti kerimesini Allahü teâlâ İsrail oğullarına buyurdu ki diye söze başlayarak şeklinde okudu.

Buhârî, tefsîrû’l- Kur'ân, Bakara 148; Müslim, Tefsir, Tirmizî tefsîr'ul - Kur'an Bakara 1.

39. Ca'fer b. Müsâfir'in Rivâyeti

4009- (Bir önceki hadisin) bir benzeri de yine Zeyd b. Eşlem yoluyla Hişâm b. Sa'd'dan rivâyet olunmuştur.

40. Mûsâ b. İsmail'in Rivâyeti

4010- Âişe (radıyallahü anhâ)'den rivâyet olunmuştur; dedi ki: (Bir gün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-vahiy geldi. Bunun üzerine (" Bu indirdiğimiz ve hükümlerini üzerinize farz kıldığımız bir suredir" Nûr. (24) 10. mealindeki ayet-i kerimeyi) bize (şeklinde) okudu.

Ebû Davûd dedi ki: Urve, Hazret-i Peygamber'in kelimesinin râsını şeddesiz olarak okuduğunu söylemek istiyor.