30. Cizye Almanın Hükmü 3039- Osman b. Ebû Süleyman'dan (rivâyet olunduğuna göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Tebük savaşından sonra) Halid b. Velid'i Devmet (-ül-Cendel)de (bulunan) Ukeydir üzerine göndermiş (Hazret-i Halid'le emrindeki müslümanlar tarafından) yakalanmış ve (onu Hazret-i Peygamberin huzuruna) getirmişler, (Hazret-i Peygamberde) onun kanını bağışlamış ve cizye (vermesi) şartıyla onunla anlaşmış. 3040- Muaz (radıyallahü anh)’den (rivâyet olunduğuna göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini Yemen'e vali olarak gönderince, buluğ çağına gelmiş olan her erkekten (cizye olarak) bir dinar, yahutta Yemen'deki meafir denilen kumaştan bir dinar değerinde -bir elbise- almasını emretmiş. Ebû Dâvud, zekât 65; Tirmizi, zekât 5; Nesâi, zekat 8; Ahmed b. Hanbel V-230, 233, 247. 3041- (Bir önceki hadisin aynısı) Hazret-i Muaz'dan birde Meşruk kanalıyla (rivâyet olunmuştur) 3042- Ziyâd b. Hudayr'dan (rivâyet olunduğuna göre) Ali (radıyallahü anh) (şöyle) demiştir. Ömrüm olursa Tağlib oğulları (denilen) mristiyanlarla mutlaka savaşacağım ve çoluk çocuklarını esir edeceğim çünkü ben Resûlüllah'la onlar arasında çocuklarını hıristiyanlaştırmayacaklarına dair ahidname yazmıştım. (Onlar bu ahdi bozdular) Ebû Dâvud der ki: Bu hadis münkerdir. Bana erişen habere göre Ahmed (b. Hanbel) de bu hadisi münker sayarmış. Bazılarına göre bu hadis metruk hadise benzemektedir. (Bu sebeple) bu hadisi Abdurrahman b. Hani'nin rivâyet etmesinin mümkün olamayacağını söylediler. (Ebû Dâyud'un talebesi) Ebû Ali der ki: Ebû Dâvud (bana bu Sünen'i) ikinci defa arz edişinde bu hadisi okumadı. 3043- İbn Ahbâs'dan demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Necrân halkı ile (her sene) müslümanlara (cizye olarak) yarısını Safer ayında kalanını da Recep ayında ikiyüz (takım) elbise ödemeleri ve Yemen'de (müslümanlara) ihanet için düzenlenmiş bir harbin çıkması halinde de emanet olarak, otuz zırh, otuz at, otuz deve ve her çeşit silahdan otuz silahı emanet olarak vermeleri ve müslümanların bu silahları onlara geri verinceye kadar (bu silahların değerini) onlara borçlu olmaları (harpten sonra da) Necrânlılar'a geri vermeleri, buna karşılıkta (Necrânlılar'ın) bir hadise çıkarmadıkları yahutta faiz yemedikleri müddetçe kiliselerinin yıkılmayacağı, din alimlerinin (memleketlerinden) sürülüp çıkarılmayacağı şartıyla bir sulh (antlaşması) yaptı. (Râvi) İsmail (İbn Abdurrahman-el-Kureşi şu sözleri de) rivâyet etti. " Fakat (Necrân halkı) faiz yediler. Ebû Dâvud der ki (Necrân halkı) ileri sürülen şartların bazılarını bozunca bir hâdise çıkarmış duruma düştüler. |