Geri

   

 

 

 

İleri

 

81. İ'tikâfta Olan Kimse Hasta Ziyaretinde Bulunabilir

2474- Abdullah b. Muhammed en-Nüfeyli ve Muhammed b. Îsa Abdusselâm b. Harb'den, o Leys b. Ebi Süleym'den, Leys, Abdurrahman b. el-Kasım'dan o da babası vasıtasıyla Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ)'dan rivâyet etmiştir.

Nüfeyli'nin rivâyetine göre Âişe (radıyallahü anhâ) şöyle demiştir:

" Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) i'tikâfta iken hiç bir tarafa sapmadan hastaya uğrar, yanında kalmadan halini sorardı."

İbn Îsa'nın rivâyetine göre de Hazret-i Âişe şöyle demiştir.

" Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) i'tikâfta iken hasta ziyaretinde bulunurdu."

Kütüb-i sitte sahiplerinden sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.

2475- Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; demiştir ki:

Haste ziyaretine gitmemek, cenazeye iştirak etmemek, kadına şehvetle dokunmamak, onunla cinsî temasta bulunmamak ve zarurî olanların dışında bir ihtiyâç için çıkmamak i'tikâfta olan kişi için sünnettir. Oruç olmadan i'tikâf olmaz, cemaatle namaz kılınan caminin dışında bir yerde i'tikâf olmaz.

Beyhakî es-Sünenü'l-kübrâ, IV, 321; Dârekutni, Sünen, H, 201.

Ebû Dâvud dedi ki:

" Abdurrahman b. îshak'tan başka hiç kimse Hazret-i Âişe'nin " ...sünnettir" dediğini nakletmedi. (Başkaları) bu hadisi Hazret-i Âişe'nin sözü kabul etmişlerdir."

2476- İbn Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre, Ömer (radıyallahü anh) Cahiliyye devrinde Kâbenin yanında bir gece veya bir gün - Buradaki şüphe râvidendir. - i'tikâfta kalmayı adadı. (Sonra) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sordu, o da:

" İ'tikâfa gir ve oruç tut" buyurdu.

Nesaî eyman 36; Tirmizî, nuzur 12; Ebû Dâvud, eymân 25.

2477- Abdullah b. Ömer b. Muhammed b. Ebân b. Salih el-Kuraşî Amr b. Muhammed, (yani el-Ankariy)’den; o da Abdullah b. Büdeyl'den aynı isnad ile önceki hadisin benzerini rivâyet etmişlerdir. İbn Ömer (bu rivâyette ayrıca) şöyle der:

O (Ömer) i'tikâfta iken insanlar tekbir getirmeye başladılar, bunun üzerine Ömer (radıyallahü anh):

Bu nedir, ya Abdellâh? dedi. Abdullah;

Hevazin kabilesinin esirleri. Onları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) âzad etti de, dedi.

Ömer (radıyallahü anh);

Şu câriye varya onlarla birlikte onu da gönder, dedi.

Bu haber önceki hadisin farklı bir rivâyetidir. Ondan fazla olarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hevâzin esirlerini salıverdiği ve Hazret-i Ömer'in bunu i'tikâfta iken öğrenince oğluna yanındaki cariyesini de serbest bırakmasını söylediği yer almaktadır. Çünkü Hazret-i Ömer'in yanındaki cariye de Hevâzin kabilesinin esirlerinden idi.

Bu rivâyette ahkâma esas teşkil edecek farklı bir şey mevcut değildir.