1. Bab 1. Muhammed b. Kesîr'in Rivâyeti 1703- Süveyd b. Gafele'den nakledilmiştirki: Zeyd b. Sûhan ve Selmân İbn Rabia ile birlikte savaşa çıkmıştım. (Yolda) bir kamçı buldum. Bana, " onu (aldığın yere) at (çünkü başkasına aittir)" dediler. Ben de " Hayır (onu atmayacağım) fakat eğer sahibim bulursam (ona teslim edeceğim) yoksa ondan kendim yararlanacağım" dedim. Sonra hacc farizasını edâ edip Medine'ye uğradım. (Bulmuş olduğum yitik kamçının hükmünü) Übeyy b. Kab'a sordum. Şöyle cevap verdi: Ben de (bir gün) içinde yüz dinar bulunan bir kese bulmuş Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirmiştim de (bana): " Onu bir sene ilân et" demişti. Bunun üzerine ben onu bir sene ilân ettim. Sonra (sahibi çıkmadığı için yine) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vardım. (Bana tekrar) -" Onu bir sene ilân et" dedi. Ben onu bir sene daha ilan ettim. Sahibi çıkmayınca durumu haber vermek üzere (tekrar) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna vardım. (Bana aynı şekilde); " Onu bir sene (daha) ilân et" buyurdu. Bunun üzerine onu bir sene daha ilân ettim, sonra (tekrar) yanına vardım ve; " Onu tanıyan bir kimse bulamadım" dedim. Bunun üzerine: " Bu paranın sayısını, kesesini ve ağız bağını muhafaza et! Eğer sahibi gelirse (kendisine teslim edersin); gelmezse, ondan kendin yararlanırsın" buyurdu. (Râvi Seleme'b. Küheyl) dedi ki: (Süveyd İbn Gafele) " Onu (bir sene) ilân et." sözünü üç (defa) mı yoksa bir (defa) mı naklettiğini (iyice) bilemiyorum. Buhârî, ilim 28; lukata 1-4, 9-11; edeb 75; rausakât 12; Müslim, lukata 1-2, 5, 7-9; Tirmizî, ahkâm 35, İbn Mâce, lukata 1-2; Muvatta, akdiye 46; Ahmed b. Hanbel, II, 180, 203, 207, IV, 115-117; V, 126-127, 143, 193. 2. Müsedded'in Rivâyeti 1704- Şu'be'den önceki hadisin mânâsı rivâyet edilmiştir. (Şube'nin bu rivâyetine göre hocası Seleme b. Küheyl önceki hadisi, Resûlüllah üç defa, " onu bir yıl (boyunca) ilan et." buyurdu şeklinde rivâyet etmiş, (sonra da) şöyle demiştir. " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ubey b. Ka'b'a bu üç defa tekrarlama işini bir sene içerisinde mi, yoksa üç sene içinde mi, yerine getirmesini emretmiş, iyice bilemiyorum." 3. Mûsâ b. İsmail'in Rivâyeti 1705- Mûsâ b. İsmail, Hammâd kanalıyla Seleme b. Küheyl’den aynı sened ve manada bir önceki 1701 no'lu hadisi rivâyet etmiştir. (Râvi Seleme buluntu malın) ilânı hakkında (yaptığı bu rivâyette) şöyle dedi: (Süveyd b. Gaf ele bana buluntu bir malın) " İki yahutta üç yıl" (bekletilmesi gerektiğini) söyledi. Ve Hazret-i peygamber Hazret-i Ubeyy b. Kab'a; " Bulduğun kesenin (içinde bulunan paraların) sayışım ve (kesenin) ağız bağım tesbit et" buyurdu" (Bu hadisin râvilerinden Hammâd kendi rivâyetinde hadise şunları da) ilâve etti: " Eğer sahibi gelir de (buluntu kesenin içindeki paraların) miktarını ve (kesenin) ağız bağını bilecek olursa, keseyi ona ver" . Ebû Dâvûd buyurdu ki: bu " miktarını bilecek olursa" sözünü bu hadîste Hammâd'dan başka rivâyet eden olmadı. 4. Kuteybe b. Saîd'in Rivâyeti 1706- Zeyd b. Hâlid el-Cühenî'den (rivâyet edildiğine göre) bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a, buluntu malın hükmünü sormuş O (sallallahü aleyhi ve sellem)'da; " Onu bir sene ilan et! Sonra ağız bağıyla çıkınını iyice tespit et ve harca. Eğer sahibi gelirse, ona verirsin" buyurmuş. Bunun üzerine (adam): Ey Allah'ın Resulü, ya yitik davar (nasıl bir muameleye tabi tutulacak?) demiş, (Hazret-i Peygamber de:) " Onu da al, çünkü o ya senindir ya da (bir din) kardeşinindir. Yahut da kurdundur" buyurmuştur. (Bunun üzerine adam:) Ey Allah'ın Resulü ya yitik develer (nasıl bir mualeye tabî tutulurlar) demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de yanakları ya da yüzü kızaracak kadar öfkelenip: " Sahibi gelinceye kadar onun ayakkabısı da su kırbası da beraberindedir. Onlardan sana ne?" buyurmuştur. Buhârî, lukata 2-4, 9, 11, Müslim, lukata 1, 2, 5; Tirmizî, ahkâm 35; İbn Mâce, lukata 1; Muvatta, akdiye 46; Ahmed b. Hanbel, 11-180, 186, 203; IV, 115-117. 5. İbnu's-Serh'in Rivâyeti 1707- Önceki hadisin mânâsı aynı senetle (bir de) Mâlik (b. Enes)'den rivâyet edilmiştir (ve bu rivâyette onların) " su tulumu beraberindedir (bu sayede onlar) suya gelirler, ağaçlan otlarlar" (sözünü) ekledi, (fakat önceki hadiste) yitik koyunlar hakkında (geçen) " onu al (çünkü ya senindir, ya din kardeşinindir, yahut da kurdundur" sözünü) rivâyet etmedi. Yitik mal hakkında da (şunları) rivâyet etti: " Onu bir sene ilan et, eğer sahibi gelirse (teslim edersin), gelmezse onu nasıl istersen yap" (Fakat önceki hadiste geçen " onu kendin için sarfet" sözünü rivâyet etmedi.) Ebû Dâvûd buyurdu ki: Bu hadisi es-Sevrî ile Süleyman b. Bilâl ve Hammâd b. Seleme de Rabia’dan aynen Mâlik'in rivâyeti gibi rivâyet ettiler; " onu al (Çünkü o ya senindir- ya din kardeşinindir, ya da kurdundur) " sözünü rivâyet etmediler. Buhârî, ilim 28, şirb 12, lukata 28; Müslim, lukata 1; Muvatta, akdıye, 46; İbn Mâce, lukata 1; Ahmed b. Hanbel, II, 180, 203; IV, 118. 6. Muhammed b. Râfi'in Rivâyeti 1708- Zeyd b. Hâlid el-Cühenî'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e buluntu mal(ın nasıl bir muameleye tabi tutulacağı) sorulmuş, o (sallallahü aleyhi ve sellem)'da şöyle cevap vermiş: " Onu bir sene ilân et. Eğer arayıcısı gelirse, ona ver. Eğer gelmezse, onun kabını ve ağız bağını tesbit et, onu malına kat. Eğer (onu harcadıktan sonra bir gün onun) arayıcısı çıkıp gelecek olursa, onu(n değerini) kendisine veriver." Müslim, lukata, 7; İbn Mâce, lukata 2, Ahmed b. Hanbel, II, 180, 203; V, 193. 7. Ahmed b. Hafs'ın Rivâyeti 1709- Zeyd b. Hâlid el-Cühenî'den rivâyet edilmiştir. Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a lukata(nın nasıl bir muameleye tabi tutulacağı) soruldu da... Bundan sonra (1704 no'lu) Rabia hadisinin bir benzerini rivâyet etti. (Abdullah b. Yezîd bu hadisi) şöyle rivâyet etti: (Hazret-i Peygambere) buluntu mal(ın nasıl bir işleme tabi tutulacağı) soruldu da o (sallallahü aleyhi ve sellem), şöyle cevap verdi: " Onu bir sene Han edersin, eğer sahibi gelirse onu kendisine teslim edersin. Gelmezse, ağız bağım ve çıkınını belirlersin sonra onu kendi malına katarsın. Eğer bir süre sonra sahibi gelecek olursa bunu ona veriverirsin." 8. Mûsâ b. İsmail'in Rivâyeti 1710- (Bir önceki hadisin) manası (bir de 1704 numaralı) Kuteybe (b. Abdurrahman) hadisinin senediyle yani Rabia b. Ebî Abdurrahman yoluyla (rivâyet edilmiştir. Şu farkla ki Hammâd b. Seleme) bu rivâyete şu cümleyi de eklemiştir: " Eğer arayıcısı gelir de (malın) çıkınını ve miktarını bilirse, onu ona verîver" . (Bu hadisin) bir benzerini de yine Hammâd, Ubeydullah b. Ömer, Amr b. Şuayb, onun babası ve dedesi yoluyla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet etmiştir. Buharî, lukata 2-4, 9, 11, Müslim, lukata 1-2, 5, Tirmizî, ahkâm 35; İbn Mâce, lukata I; Muvatta, akdiye 46; Ahmed b. Hanbel II, 180, 186, 203; IV, 115-117. (b) (Ebû Dâvûd buyurdu ki:) Ukbe b. Süveyd'in babası vasıtasıyla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (rivâyet ettiği) hadiste de (Zeyd b. Hâlid el-Cüheni’nin rivâyet ettiği 1706 no'lu hadiste) olduğu gibi (Hazret-i Peygamber'in kendisine yitik malın nasıl bir işleme tabi tutulacağını soran bir kimseye): " Onu bir sene ilan et!" buyurdu(ğu ifade edilmektedir.) (c) (Ebû Dâvûd buyurdu ki) Ömer b. el-Hattâb'ın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet ettiği hadiste de (Zeyd b. Halid el-Cüheni’nin rivâyet ettiği 1706. hadiste) olduğu gibi (Hazret-i Peygamber'in, kendisine yitik malın nasıl bir işleme tâbi tutulacağını soran bir kimseye): " Onu bir sene ilân et." buyurdu(ğu ifâde edilmektedir.) 9. Müsedded'in Rivâyeti 1711- İyaz b. Hımâr'dan nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " Kim bir yitik mal bulursa bir veya iki adaletli kimseyi (bu malı emânetine aldığına dâir) şâhid tutsun, gizlemesin ve kaybetmesin. Eğer sahibi çıkarsa ona versin, eğer çıkmazsa, o zaman o aziz ve celîl olan Allah'ındır, onu istediğine verir. İbn Mâce, lukata 2; Ahmed b. Hanbel, IV, 126, 266. 10. Kuteybe b. Said'in Rivâyeti 1712- Abdullah b. Amr b. el-As'dan rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a ağaçta bulunan meyveden (alıp yemenin hükmü) sorulmuş da: " Her kim onu ihtiyacından dolayı ağzıyla alıp yer de eteğini doldurmazsa, (bundan dolayı) ona bir ceza lâzım gelmez. Ondan bir şey koparır (da başka yere taşır)sa, onun değerinin iki mislini ödemek onun üzerine borç olmakla beraber (tazir) cezasına da çarptırılır. Kim de meyveyi meyve kurutulan yere konduktan sonra çalar da (çalınan bu meyvenin) değeri, bir kalkan değeri olursa, ona (el) kesme (cezası) lâzım gelir," buyurmuş ve (Abdullah b. Amr, rivâyetine devam ederek) başkalarının rivâyet ettiği şekilde yitik deve ve koyun hakkında rivâyette bulunmuş (bu rivâyetinde) şöyle demiş. (Hazret-i Peygambere) yitik maldan soruldu da şöyle cevap verdi: " İşlek bir yolda ya da ma'mür olan bir köyde bulduğun bir malı bir sene ilan et. Eğer (bu süre içerisinde) sahibi gelirse ona ver, eğer gelmezse senindir. Harab olan bir yerde bulunan bir malda ve rikâzda beşte bir (Vergi) vardır. (Gerisi bulana kalır) Ebû Dâvûd, hudûd 13; Nesâî, sârik 11-12; İbn Mâce, hudûd 28. 11. Muhammed b. El-Alâ'nın Rivâyeti 1713- Şu (önceki) hadisi (yine) Amr b. Şuayb (önceki) senediyle rivâyet etti. (Bu rivâyete göre Abdullah b. (Amr ya da Velid b. Kesir) yitik koyun hakkında şöyle demiştir: (Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem kendisine yitik koyun hakkında soru soran kimseye): " Onu al (yanında) iyi muhafaza et" buyurmuştur. 12. Müsedded'in Rivâyeti 1714- Şu (1710 numaralı) hadisi Amr b. Şuayb aynı senedle (üçüncü defa olmak üzere bir defa daha) rivâyet etti. (Bu rivâyete göre Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) yitik koyun hakkında sadece: " O ya senindir, ya (din) kardeşinindir, ya da kurdundur. Öyleyse onu al." buyurmuştur. Aynı şekilde Eyyûb (es-Sahtiyânî) ile Yakub b. Ata, Amr b. Şuayb kanalıyla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (sözü geçen hadisi rivâyet etmişler ve) bu rivâyetlerinde (Hazret-i Peygamberin sadece); " Onu (sahibine vermek üzere yanına) al." buyurduğunu nakletmişlerdir. 13. Mûsâ b. İsmail'in Rivâyeti 1715- Şu (1710 numaralı) hadisi Amr b. Şuayb, babası Şuayb ve dedesi Abdullah b. Amr b. el-As yoluyla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bir de (Muhammed) İbn İshak rivâyet etmiştir: (Bu rivâyete göre Hazret-i Peygamber) yitik koyun hakkında şöyle buyurmuştur: " Onu al, arayıcısı gelinceye kadar (yanında muhafaza et)" Ahmed b. Hanbel, II, 180. 14. Muhammed b. El-Alâ'nın Rivâyeti 1716- Ebû Saîd (el-Hudrî)'den (rivâyet edildiğine göre) Ali b. Ebî Tâlib bir dinar bulup Hazret-i Fatıma'ya getirmiş, (Hazret-i Fatıma da) Onu (harcamanın haram olup olmayacağını) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a sormuş (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): " Allah'ın rızkıdır" buyurmuş. Sonra ondan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de yemiş, Hazret-i Ali ile Fatıma da yemiş. Sonra Hazret-i Ali'ye, onu arayan bir kadın çıkmış gelmiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): " Ey Ali, dinarı (ona geri) ver" buyurmuş, (Hazret-i Ali de geri vermiştir). Kütüb-i sitte İçinde sadece Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir. 15. Heysem b. Hâlid El-Cühenî'nin Rivâyeti 1717- Ali (radıyallahü anh)'dan (rivâyet edildiğine göre) kendisi (bir gün) bir dinar bulup onunla bir miktar un satın almış (fakat) hemen o anda un sahibi onu tanıyıp (kendisine ikram için) dinarı geri vermiş. Bunun üzerine Ali (radıyallahü anh) dinarı alıp ondan iki kıratını ayırmış ve onunla et satın almıştır. 1718- Sehl b. Sa'd'dan rivâyet edildiğine göre Ali b. Ebî Tâlib (bir gün) Fâtıma' (radıyallahü anhâ)’nın yanına girmiş. Hazret-i Hasan ile Hüseyin ağlıyorlarmış. " Bunları ağlatan nedir?" diye sormuş. O da: Açlıktır, demiş. Bunun üzerine Ali (radıyallahü anh) (dışarı) çıkmış çarşıda bir dinar bulmuş. Hemen gidip onu Fâtıma'ya haber vermiş. Fâtıma da: Falanca yahudiye git (ondan) bize bir miktar un al, demiş. Bunun üzerine Hazret-i Ali gidip o dinarla bir miktar un satın almış. O anda Yahudi (onu tanıyarak): Sen kendisinin Allah’ın elçisi olduğunu iddia eden kimsenin damadı değil misin demiş (Ali); " Evet" cevabım vermiş. (Bunun üzerine Yahudi); Sen dinarını al, un da senin olsun, demiş. Ali hemen (unu alıp dükkandan dışarı) çıkmış ve unu Fâtıma'ya getirmiş olayı da kendisine haber vermiş. Hazret-i Fâtıma da (O'na); Falan kasaba git (bu paradan ayıracağın) bir dirhemle bize et satın al, gel demiş. Ali et için harcayacağı dirhem karşılığında (elindeki) dinarı rehin vermiş ve (bu dirhemle satın aldığı) eti Fâtıma'ya getirmiş, (Fâtıma da unu) yoğurmuş ve (içinde eti pişirmek üzere ateş üzerine bir tencere) koymuş. (Hamuru da) ekmek yapmış ve (yanlarına gelmesi için) babasına (haber) göndermiştir. Biraz sonra da (babası) yanlarına gelmiş. Bunun üzerine (babasına hitaben): Ey Allah'ın Resulü, (durumu) sana anlatacağım. Eğer onu (bizim için) helâl görürsen onu yiyeceğiz ve bizimle beraber sen de yiyeceksin. Onun durumu şöyle şöyledir, demiş. (Bunları dinleyen) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): " Allah'ın ismiyle (onu) yeyiniz." buyurmuş ve (ve Peygamber'le birlikte orada bulunan Hazret-i Ali Fâtıma ve çocukları o ekmeği) yemişler. Onlar yerlerinde (oturup dururlar) iken bir de ne görsünler, biri " Allah aşkına ve İslâm aşkına" diyerek dinarı arıyormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) derhal (orada bulunan birisine) o gencin çağırılıp getirilmesini emretmiş. Bunun üzerine genç, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna çağırılmış. (Peygamber huzuruna gelen) bu gence (aradığı dinarın vasıflanın ve miktarım) sormuş. (Genç de dinarın vasıflarını ve miktarını söyledikten sonra): " Çarşıda benden düştü," demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: " Ey Ali, kasaba git, ona, Resûlüllah sana " dinarı bana gönder, dirhemin de bendedir" diyor de." buyurmuş. Bunun üzerine (kasab) dinarı göndermiş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de dinarı o gence (geri) vermiş. Beyhaki, es-Sünenü’l-kübrâ, VI, 194. 16. Süleyman b. Abdirrahman Ed-Dimeşki'nin Rivâyeti 1719- Câbir, b. Abdillah'dan nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize (fakir olan) kişinin bulduğu baston, ip, kamçı ve benzeri (kıymetsiz) şeylerden yararlanmasına izin verdi. Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VI, 195. Ebû Dâvûd buyurdu ki: Bu hadisi bir de en-Numan b. Abdisselâm, el-Mugîre Ebi Seleme'den, senedi (olan ez-Zübeyr el-Mekkî yolu) ile rivâyet etti. (Ayrıca) Şebâbe de Muğîre b. Müslim, Ebû'z Zübeyr yoluyla Câbir'den " Ashâb böyle idiler" dedi ve bu hadisi Şebâbe'ye rivâyet eden Şeyhlerin hiçbirisi rivâyetlerinde) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i anmadılar. (Yani hadisi mevkuf olarak rivâyet ettiler.) 17. Mahled b. Halidin Rivâyeti 1720- Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " (Bulunduğu halde ilân edilmeyip) saklanan yitik deve(nin saklanmasının) mâli cezası kıymetinin ödenmesidir, ve onunla birlikte (kıymetinin) bir mislinin daha (verilmesidir.) Beyhakî, es-Sunenu’l-kubrâ, VI, 191. 18. Yezid b. Halid b. Mevhib'in Rivâyeti 1721- Abdurrahman b. Osman et-Teymî'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hacının kaybettiği malı (almayı) yasaklamıştır. Müslim, lukata 11; Dârimî, buyu' 60; Ahmed b. Hanbel, III, 499; Beyhaki, es-Sünenü'l-kübrâ, VI, 199. Ebû Dâvûd'a bu hadisi rivâyet eden iki şeyhden biri olan Ahmed (b. Salih) dedi ki: İbn Vehb hacının kaybettiği mal hakkında (şöyle) dedi: " (Hacının malını bulan kimse ona dokunmaz onu (olduğu yerde) bırakır. Nihayet sahibi (gelip) onu (orada) bulur.)" Ebû Dâvûd'un şeyhi Ahmed b. Salih bu hadisi, " bana Âmir haber verdi" diyerek ihbar bildiren kelimelerle rivâyet ettiği halde, diğer şeyhi) İbn Mevhib (bana); " Amr'dan (rivâyet edildi diyerek an'ane yoluyla) rivâyet etti." 19. Amr b. Avn'ın Rivâyeti 1722- el-Münzir b. Cerîr'den nakledilmiştir ki: Ben (bir gün babam) Cerîr'le birlikte idim. (Babamın sığırlarını güden) çoban sığır sürüsünü (yanımıza) getirdi. İçlerinde sürüden olmayan bir sığır vardı, (babam) Cerîr çobana: Bu da nedir? diye sordu. (Çoban:) Sürüye karışmış kimin olduğunu bilmiyorum, dedi. Bunun üzerine Cerîr: Onu (sürüden) çıkar. (Çünkü ben) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i " Sapık (olanlar)dan başkası yitik bir hayvanı (kendi sürüsüne) katmaz" buyururken işittim, dedi. Ahmed b. Hanbel, IV- 360, 362. Biz fıkıh ulemâsının bu konudaki görüşlerini 1704 numaralı hadisin şerhinde açıklamış bulunmaktayız. |