Geri

   

 

 

 

İleri

 

26. İstiğfar

1516- Ebû Bekir es-Sıddîk (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

" İstiğfar eden kimse, günde yetmiş kere (günahı) tekrar etse bile, günahta ısrar etmiş sayılmaz."

Tirmizî, deavât 106.

1517- el-Eğar el-Müzenî'nin (ki Müsedded, " sahabidir" dedi) rivâyetine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Gerçek şu ki benim kalbim de perdelenir de ben hergün yüz defa Allah'tan bağışlanma dilerim (İstiğfar ederim)" .

Müslim, zikir 41.

1518- İbn Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan nakledilmiştir ki:

Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir mecliste yüz defa:

Rabbim beni bağışla, tevbemi kabul et, şüphesiz sen tevbeleri kabul edensin, merhametlisin" dediğini sayardık.

Tirmizî, deavât 38; İbn Mâce, edeb 57; Ahmed b. Hanbel, II, 21, 67; V, 191, 371.

1519- Hilal b. Yesar b. Zeyd babası Yesâr'dan, Resûlüllah’ın azatlası olan dedesi Zeyd'in, Hazret-i Peygamber'i şöyle buyururken işittiğini rivâyet etmiştir:

" Kim = Kendisinden başka ilâh olmayan hayy ve kayyûm olan Allah'tan beni bağışlamasını dilerim, ona tevbe ederim" derse, -savaştan kaçmış bile olsa- günahları bağışlanır.

Tirmizî, deavat 117; Hakim, el-Müstedrek, II, 118.

1520- İbn Abbâs (radıyallahü anhümâ) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:

" Allah (azze ve celle), istiğfara devam eden kimsenin her sıkıntısı için bir çıkış yolu ve her keder için bir ferahlık sağlar. Onu hiç beklemediği bir yerden rızıklandırır."

İbn Mâce, edeb 57; Ahmed b. Hanbel, I, 248.

1521- Katâde, Enes (radıyallahü anh)'e:

Resûlüllah çokça ne şekilde dua ederdi? diye sormuş, Enes de şu cevabı vermiştir: = Allah'ım! Bize dünyada ve âhirette iyiyi ver, bizi ateşin azabından koru."

(Ebû Dâvûd'un hocalarından) Ziyâd şunu da ilave etti:

" Enes (radıyallahü anh) kısaca dua etmek isterse bu sözlerle dua ederdi. Daha uzun dua etmek istediğinde ise, diğerleri arasında bu duayı da okurdu."

Buharî, deavat 55; Müslim, zikir ve dua 23, 26.

1522- Ebû Ümâme b. Sehl b. Huneyf, babası Sehl b. Huneyf (radıyallahü anh)'den, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu dediğini rivâyet etmiştir.

" Allah’tan şehîd olmayı samimiyetle isteyen kişiyi, yatağında ölse bile Allah, şehidlerin derecesine eriştirir."

Müslim, imara 154, 156, 157; Nesâî, cihâd 36; Tirmizî, cihâd 19; İbn Mâce, cihâd 15; Dârimî, cihâd 15; Ahmed b. Hanbel, V, 244.

1523- Esma b. el-Hakem; Ali (radıyallahü anh)'ı şöyle derken işittim demiştir:

" Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den birşey duyduğum zaman Allah (celle celâluhu)'ın dilediği ölçüde onunla amel etmeye çalışan biriyim. Efendimizin ashabından birisi bana bir hadis haber verirse, ondan yemin etmesini ister, yemin ederse kabul ederim. Ebû Bekir (radıyallahü anh) -o doğru söyler- bana şöyle haber verdi:

" Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı:

" Bir kimse bir günah işler de akabinde güzelce abdest alır sonra kalkıp iki rekat namaz kılar ve Allah'tan bağışlanma dilerse, Allah onu mutlaka bağışlar" derken işittim. Resûlüllah devamla:

" Onlar fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar..." mealindeki âyeti sonuna kadar okudu. Âl-i İmrân(3), 135.

1524- Muaz b. Cebel (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun elini tutup:

" Ya Muaz! Vallahi seni seviyorum. Sana bir şeyler tavsiye edeyim, onları her (farz) namazın sonunda oku, kat'iyyen terk etme" :

" Allah'ım! Seni zikretmekte, sana şükretmekte ve sana güzelce ibâdet etmekte bana yardım et" dersin" buyurdu.

Ahmed b. Hanbel, V, 245; İbn Hıbban, Sahih, III, 234; Hakim el-Müstedrek I, 273.

Muaz (radıyallahü anh) bu duayı, (râvi) es-Sunabihî'ye, o da (râvi) Ebû Abdurrahman'a tavsiye etti.

1525- Ukbe b. Âmir (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki:

" Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana her namazın sonunda muavvizeteyen (Felak ve Nâs) sûrelerini okumamı emretti."

Tirmizî, sevâbu'l-Kur'an 12; Nesaî, istiaze 37; İbn Hibban, Sahih, III, 227; Hakim, el-Mustedrek, I, 253.

1526- Abdullah (b. Mes'ûd -radıyallahü anh-)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa dua ve üç defa istiğfar etmekten hoşlanırdı.

Ahmed b. Hanbel, I, 394, 397.

1527- Esma bint Umeys (radıyallahü anhâ)'dan nakledilmiştir ki:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana;

" Sana sıkıntı esnasında -veya Şüphe râvılerden birisine aittir.-

Ebû Dâvûd dedi ki:

" Bu Hilal, Ömer b. Abdu'l-Aziz'in azatlısı olan Hilâl'dir. İbn Ca'fer de Abdullah b. Cafer'dir. "

1528- Ebû Mûsâ el-Eş'âri'den nakledilmiştir ki:

Bir seferde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'la beraberdim. Medine'ye yaklaşınca insanlar yüksek sesle tekbir getirdiler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Ey insanlar! Siz sağıra ve gâib olan birine dua etmiyorsunuz. Şüphesiz, dua ettiğiniz Allah, sizinle develerinizin boyunları arasındadır (o kadar yakındır)" buyurdu. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

" Ya Ebâ Mûsâ, sana Cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?" dedi.

O nedir?

" O hazine Lâ havle velâ kuvvet illâ billâh'dır" buyurdu.

Buhari, tevhid 9, meğazi 38, deavât 50, 68; Müslim, zikir 44, 45, 46; Tirmizî, dua 57; İbn Mâce, edeb 59; Ahmed b. Hanbel, II, 298, 309, 335, 355, 363.

1529- Ebû Mûsâ el-Eş'ârî (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre, Ashâb Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir yokuşa tırmanırlarken bir adam her tümseği çıkışta yüksek sesle " Lâ ilahe illellahü vellahü ekber" diye bağırmaya başladı. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem);

" Şüphesiz siz sağır veya gâib birine seslenmiyorsunuz" buyurdu. Sonra da;

" Ya Abdullah b. Kays!.." dedi...

Süleyman et-Teymî önceki hadisin mânâsını zikretti.

Müslim, zikir 44, 45, 46.

1530- Asım (el-Ahvel) bundan önceki hadisi Ebû Osman vasıtasıyle Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'den rivâyet etmiş ve rivâyetinde şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Ey insanlar! Kendinize acıyınız" buyurdu.

Buhârî, cihad 131, meğazi 38, deavât 51, kader 7, tevhid 9; Müslim, zikir 44, 45, 46; Ahmed b. Hanbel, IV, 394, 402, 418.

1531- Ebû Sâid el-Hudrî (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Rab olarak Allah (celle celâluhu)'ı, din olarak İslâmı ve Peygamber olarak da Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’i seçip beğendim" diyen kimseye cennet vâcib oldu."

Müslim, imâre 160; Nesâî, cihâd 18; Hakim, el-Mtistedrek, I, 518; İbn Hıbban, Sahih, II, 112.

1532- Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Bana bir defa salevât getirene Allah (celle celâluhu) on salevât sevabı verir."

Müslim, salat 70; Tirmizî, vitir 21; Dârimî, rikak 58; Ahmed b. Hanbel, III, 102, 261; II, 172, 178.

1533- Evs b. Evs (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Şüphesiz cuma günü sizin en faziletli günlerinizdendir. O gün bana çok çok salevât getiriniz, çünkü sizin salevâtınız bana arz olunur" buyurdu.

Yanındakiler:

Ya Resûlallah, sen (ölüp) çürüdüğün halde bizim salevatımız sana nasıl arzolunacak? diye sorunca:

" Şüphesiz Allah tebâreke ve teâla, yeryüzüne Peygamberlerin cesetlerini (çürütmeyi) haram kıldı" cevabım verdi.