20- Hicret Hadisi Bâbı (Buna Göç Hadisi de Denilir) 7706- Bana Seleme b. Şebîb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti, (Dedi ki): Bize Ebû İshak rivâyet etti. (Dedi ki): Bera’ b. Azib'i şunu söylerken işittim. Ebû Bekr'i Siddîk babama evinde iken gelerek, ondan bir semer satın aldı. Ve Azib'e: — Oğlunu benimle gönder, bunu benimle birlikte evime götürsün, dedi. Babam bana: — Bunu götür, dedi. Ben de götürdüm. Babam parasını alarak onunla birlikte dışarı çıktı ve ona: — Yâ Ebâ Bekr! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e birlikte yürüdüğün gece ne yaptınız, bana anlat, dedi. Ebû Bekr şunu söyledi: — Pekiyi (anlatayım)! Bütün gece yürüdük. Tâ ki, günün yarısı oldu. Nihayet yol boşaldı, ondan hiç bir kimse geçmez oldu. Karşımıza gölgesi olan uzun bir kaya dikildi. Üzerine henüz güneş gelmemişti. Onun yanına İndik. Ben kayaya vararak gölgesinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in uyuyacağı bir yeri elimle düzelttim. Sonra üzerine bir kürk serdim. Sonra!: — Uyu ya Resûlallah! Ben senin için etrafına göz kulak olurum, dedim. O da uyudu. Derken etrafını gözetmek için dışarı çıktım. Bir de baktım, bir koyun çobanı koyunlarıyle kayaya doğru geliyor. Ondan bizim dilediğimizi diliyor. Çobanın karşısına çıkarak: — Sen kimin çobanısın ey çocuk? diye sordum. — Şehir ahâlisinden bir adamın! cevâbını verdi. — Koyunlarında süt var mı? dedim. — Evet! cevâbını verdi. — Benim için süt sağar mısın? diye sordum. — Evet! dedi. Ve bir koyun tuttu. Kendisine: — Memeyi kıldan, topraktan ve kirden silk! dedim. (Ebû İshak Dedi ki: Berayı ellerini birbirine vurarak silkerken gördüm.) Çoban bana yanındaki bir ağaç çanağa bir miktar süt sağdı. Benim yanımda da ufak bir tulum vardı. Onunla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e içsin ve abdest alsın diye su taşıyordum. Müteakiben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim ama onu uykusundan uyandırmaya kıyamadım. Müteakiben uyandığına rastladım. Ve sütün üzerine su döktüm. Hattâ alt kısmı soğudu ve: — Ya Resûlallah! Bu sütten iç! dedim. O içti, benim gönlüm de razı oldu. Sonra: «Yolculuk için vakit geldi mi?» diye sordu. — Hay hay (geldi) dedim. Ve güneş devrildikten sonra yola revan olduk. Bii katı bir toprak üzerinde giderken Sürâka b. Mâlik peşimize takıldı. Bunun üzerine ben: — Ya Resûlallah! Erişildik! dedim. «Üzülme! Şüphesiz ki, Allah bizimle beraberdir!» buyurdu. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona beddua etti. Hemen atının ayakları karnına kadar yere battı. Ve zannederim şöyle dedi: — Ben anladım ki, siz bana beddua ettiniz. Şimdi benim lehime dua ediniz. Allah benim dileğimi sizden geri çevirmek için duanızı kabul etmiştir, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de dua etti. Sûrâka kurtuldu. Hemen geri döndü. Rastladığı herkese: — Sizin nâmınıza burada olanlara kâfi geldim, diyor; rastladığı herkesi geri çeviriyordu. (Hasılı) Bize verdiği sözünde durdu. 7707- Bana bu hadîsi Züheyr b. Harb da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Osman b. Ömer rivâyet etti, H. Bize bunu İshak b. İbrahim dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi. Her iki râvi İsrail'den, o da Ebû İshak'dan, o da Bera'dan naklen rivâyet etmişlerdir. Bera' Şöyle dedi: Ebû Bekr babamdan on üç dirheme bir semer satın aldı... Ve râvi hadîsi Züheyr'in Ebû İshak'dan rivâyet ettiği hadîs mânâsında nakletmiştir. O, Osman b. Ömer'den rivâyet ettiği hadîsinde şöyle deditir: «Sürâka yaklaşınca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona beddua etti. Ve atı karnına kadar yere battı. Sürâka ondan atladı ve: — Yâ Muhammed! Anladım ki, bu senin işindir. İmdi Allah'a dua et de, bulunduğum halden beni kurtarsın. Senin İçin boynuma borç olsun, arkamdan gelenlere hâlinizi gizleyeceğim, işte ok torbam. Onlardan bir ok al. Sen filân ve filân yerde benim develerimin ve çıraklarımın yanına uğrayacaksın. Onlardan hacetini de al, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Benim, senin develerine ihtiyacım yoktur!» buyurdular. Müteakiben Medine'ye geceleyin geldik. Medîneliler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kime misafir olacağı husufunda münakaşa ettiler. Bunun üzerine: «Ben, Benî Neccâr'a, Abdu'l-Muttalib'in dayılarına müsâfir olur, bununla onlara ikramda bulunurum.» buyurdular. Derken erkekler ve kadınlar evlerin üstlerine çıktılar. Çocuklar ve hizmetçiler yollara dağıldılar. — Yâ Muhammed! Ya Resûlallah! Yâ Muhammed! Ya Resûlallah! diye sesleniyorlardı.» Bu hadîsi Buhârî «Kitâbul-Menâkıb»'de tahric etmiştir. Hadîsdeki Medine'den murad; Mekke şehridir. Gerçi Kâdî Iyâz burada Medine'nin zikredilmesi bir vehm esendir demişse de, Nevevî bunu doğru bulmamış, doğrusu Mekke'dir, demiştir. Çünkü o zaman Medine'nin ismi henüz Yesrib idi. Ona Medine ismi sonradan verilmiştir. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr (radıyallahü anh) çobanın sütünü nasıl içmişlerdir. Halbuki çoban koyunların sahibi değildir. Bu suâle birkaç vecihle cevap verilmiştir: 1- Arablar misafire veya yolcuya süt ikram etmesi için çobanlarına izin verirlerdi. Bu onların âdeti idi. 2- Çoban Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr'in bir doitunun çobanı idi. Bu takdirde onun koyunlarından süt içmeleri caizdir, 3- Koyunlar' kendisine eman verilmeyen bir harbînin malıdır. Binâenaleyh sütleri içilebilir. 4- İhtimal ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr (radıyallahü anh) bu sütü muztar kaldıkları için içmişlerdir. Nevevî ilk iki cevabın daha güzel olduğunu söylemiştir. |