13- Kıyâmetten Önce Zuhur Edecek Alametler Hakkında Bir Bab 7467- Bize Ebû Hayseme Züheyr b. Harb ile İshak b. İbrahim ve İbnû Ebi Ömer El-Mekkî rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (İshak: Ahberana; ötekiler: Haddesena tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Süfyan b. Uyeyne Fırat El-Kazzaz'dan, o da Ebû't-Tufeyl'den, o da Huzeyfe b. Esîd El-Gıfârî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Biz müzâkere ederken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza çıkageldi. Ve: «Neyİ müzâkere ediyorsunuz?» diye sordu. Ashab: — Kıyâmeti anıyoruz, dediler, «Siz ondan önce on alâmet görmedikçe, o kopmayacaktır.» buyurdu. Ve dumanı, Deccal'i, dâbheyi, güneşin battığı yerden doğuşunu, İsa b. Meryem (aleyhisselâm)'ın inişini, Ye'cûc ve Me'cûc'ü ve biri doğuda, biri batıda, biri de Arab yarımadasında olmak üzere üç yerin batacağını, bunların sonu Yemen'den çıkıp insanları haşrolunacakları yere sürecek bir ateş olacağım anlattı. 7468- Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Fırat El-Kazzâz'dan, o da Ebû't-Tufeyl'den, o da Ebû Serîha Huzeyfe b. Esid'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yüksek bir yerde idî. Biz de ondan aşağıda bulunuyorduk. Bize uzanarak: «Neyi müzâkere ediyorsunuz?» diye sordu. — Kıyâmeti, dedik. Şöyle buyurdular: «Şüphesiz ki on alâmet zuhur etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. Doğuda bir yer batması, batıda bir yer batması, Arab yarımadasında bir yer batması, duman, Deccal, dabbetü'l-arz, Ye'cûc ve Me'cûc, güneşin battığı yerden doğması ve Aden toprağının sonundan bir ateş çıkarak, insanları yolcu eden bir ateş.» Şu'be Dedi ki: Bana Abdu’l-Aziz b. Rufey de Ebû't-Tufeyl'den, o da Ebû Serîha'dan, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i anmayarak bunun mislini rivâyet etti. (Bu iki râviden biri onuncuda) «İsâ b. Meryem (Aleyhîsselâm)’in inişi...» Diğeri: «insanları denize atacak bir rüzgâr...» demişlerdir. 7469- Bize bu hadîsi Muhammed b. Beşşâr da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed (yani; İbnû Cafer) rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be Fırat'dan rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Ebû't-Tufeyli Ebû Serihâ’dan rivâyet ederken dinledim. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yüksek bir yerde idi. Biz de o yerin altında konuşuyorduk: Ve râvî hadîsi yukarki gibi nakletmiştir. Şu'be Dedi ki: Zannederim: « (Bir yere) indikleri vakit onlarla beraber iner, istirahat ettiği vakit onlarla istirahat eder.» de dedi. Şu'be şöyle dedi: Bana bir zât dahi bu hadîsi Ebû't-Tufeyl'den, o da Ebû Serîha'dan naklen rivâyet etti. Ama onu Ref eylemedi. Bu iki zattan biri: «İsâ b. Meryem'in nüzulü... Diğeri: «Onları denize atacak bir rüzgâr...» dedi. 7470- Bize bu hadîsi Muhammed b. Müsennâ da,rivâyet etti. (Dedi ki) . Bize Ebû'n-Nu'man Hakem b. Abdillah El-Iclî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu’be Fırat'dan rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Ebû't-Tufeyl'e Ebû Serîha'dan rivâyet ederken dinledim. (Şöyle dedi): Konuşuyorduk, derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerimize uzandı... Râvi, Muâzla İbn Ca'fer'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur. 7471- İbn Müsennâ dedi ki: Bize Ebû'n-Nu'man Hakem b. Abdillah rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be Abdü’l-Aziz b. Rufey'den, o da Ebût'-Tufeyl'den, o da Ebû Serîha'dan naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. «Onuncusu İsâ b. Meryem'in inmesidir...» dedi. Şu'be: Bu hadîsi Abdü’l-Aziz ref etmemiştir, demiş. Bu hadîs hakkında Darekutnî, İmâm Müslim'e itiraz etmiş ve: «Fırat'tan başkası sahîh bir yolla onun Ebû't-Tufe'den merfu' olarak rivâyet etmemiştir. Abdû’l-Aziz b. Rufey' ile Abdû'l-Melik b. Meysere onu mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir.» demiştir. İbnû Rufey' rivâyetini Müslim de mevkuf olarak tahric etmiştir. Fakat bu mevkufiyyet hadîse dokunmaz, çünkü Abdu'l-Aziz b. Rufey' mevsuk bir hafızdır. Onun mu'temed bir râvî! olduğuna hadîs İmâmları ittifak etmişlerdir. Mevsuk râvînin ziyâdesi ise makbuldür. Hadîs-i şerîf dumanın kıyâmete yakın zuhur ederek kâfirlerin canlarını alacağım, mü'minleri ise nezleye tutulmuş gibi yapacağım söyleyen zatın kavlini te'yid etmektedir. Mes'ele Bed'ül-Halk bahsinde geçmiş, İbnû Mes'ud hazretleri bunu kabul etmeyerek: «Bu dumandan murad; kıtlık zamanında açlıktan Kureyş'in gökyüzünde duman varmış gibi görmelerinden ibarettir.» demişti. Ulemâdan bir cemâat İbnû Mes'ud (radıyallahü anh)’ın kavlini tercih etmiş; Hazret-i Huzeyfe ile İbn Ömer ve Hasan-ı Basrî ikinci kavle zâhib olmuşlardır. Hazret-i Huzeyfe bu kavli Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet etmiş, dumanm yeryüzünde kırk gün kalacağını söylemiştir. Dumanın iki defa görünmesi de ihtimal dahilindedir, iki rivâyetin arası bu suretle bulunmuş olur. Dabbetü'l-arzın çıkacağı Kur'ân-ı Kerîm'de haber verilmiştir. Müfessirler bunun Safa dağından çıkacak büyük bir hayvan olduğunu söylemişlerdir. Bazıları dâbbetü’l-arzın biri Mehdi, diğeri Hazret-i İsâ zamanında, üçüncüsü de güneş batıdan doğduktan sonra olmak üzere üç defa çıkacağını söylemişlerdir. Hazret-i Abdullah b. Amr'dan bir rivâyete göre dâbbetü’l-arz Deccal hadîsinde zikri geçen cessasedir. Aden; Yemen'de meşhur bir şehirdir. Marûdi'nin beyânına göre Aden Udûn'dan alınmıştır. Udun, bir yerde ikâmet etmektir. Yemen hükümdarı Tübba' suçluları bu şehirde hapsettiği için ona bu isim verilmiştir. Yemen'den çıkan ateş insanları haşredecektir. Bundan sonra görülecek hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Hicaz toprağından Büsra'daki develerin boyunlarını aydınlatacak bir ateş çıkmadıkça kıyâmet kopmayacaicter.» buyurmuştur. Kâdî Iyâz insanları bir yere toplayarak ateşin bu olduğunu söylemiş: «İhtimal insanları toplamak için bunlar ayrı ayrı iki ateştir. Yahut ilk çıkışı Yemen'den olacak kuvveti ve zuhuru Hicâz'da müşahede edilecektir.» demişse de Nevevî bunu kabul etmemiş: «Hadîsde Hicaz ateşinin haşre müteâllik olduğu bildirilmemiştir. O, başlı başına bir kıyâmet alâmetidir. Zamanımızda altıyüzelli dört tarihinde Medine'de bir ateş çıkmıştır. Bu ateş pek büyük olup, Medine'nin doğusundaki taşlığın arkasından zuhur etmiştir. Onun hakkında bütün, Şam'da ve şâir beldelerde tevâturen ilim sabit olmuştur. Bana da Medî-nelilerden onu gören haber verdi.» demiştir. |